Saat kaçtı hatırlamıyorum, uyumamıştım zaten. Karanlıkta çalışmayan koni hücrelerim tüm gece sıkıldığından, günün ilk ışıklarıyla gözlerime, beynime eşsiz bir renk gösterisi yaptı. Belki de sıkıldıkları için değildir bilemiyorum.
Normalde olmayacak kadar muazzamdı her şey. Renkler olduğundan çok çok çok daha canlı ve parlaktı, hep gözüme biçimsiz, uyumsuz gelen o ağaçlar, taşlar, kayalar geometrik ve haz verici görünüyordu; tüm doğa birbiriyle uyum içindeydi, rüzgarı dalgası hepsi o kadar uyumluydu ki, hep böyleydi de ben mi fark etmedim diye düşünmeden edemedim.
Hayır, hep böyle değildi, benim açımdan gökyüzüyle temasta olan ağaçlardan çıkan kızmızı sarı minik elektrik akımlarını hep göremiyordum, tüm gök yüzünde dikkatli bakıldığında fark edilecek küçük yıldırımlar da yoktu. Akdenizin ufku gözümde mosmor görünüyordu, renkler doymuş ve taşmıştı sanki. Tanrı paletindeki en güzel renkleri oraya ve o ana saklamıştı. Dünyanın en güzel yeriydi, en güzel saatiydi, ben de en mutlu insanıydım, istediğim her şey elimdeydi. İhtiyacım olan her şey ve fazlası da. Görebiliyordum, renkleri şekilleri ilk defa görüyormuş gibi hissettim, rahatlatıcı serinliği, ılık suyu her şeyi fazladan hissediyordum. Baktığım ve fark ettiğim her şey beni daha mutlu ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozuk Sokak Lambası
Rastgeleİnanın buraya ne yazcağımı bilemedim. Açıklanacak pek bir şey yokta...yazdığım saçma sapan şeyleri alabilirsiniz. Mezara götürecek halim yok