Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar...
Bazen bir küçücük umuda körü körüne bağlanırsınız. İçinizde bir yerlerde hayat bulmuş, oraya yerleşip sizinle birlikte büyümüştür. Gözlerinizden akan yaşlarla sularsınız bazen. Bazen de büyük bir aşkın varoluşuyla. Tüm nefesinizi, sevginizi, varlığınızı bu küçük umut parçasına bağlayıp sessizliğe gömersiniz kendinizi. Arada Güneş olup ısıtır, arada fırtına olup içinize işler o umut. Ama siz o kadar bağlanmışsınızdır ki ona size zarar vereceğini, sizi yok edeceğini anlamazsınız. Onu gerçek sanıp büyük bir istek, arzu ve gayretle peşinden koşarsınız. Ulaştığınızı sandığınız anda da gerçekler yüzünüze çarpar. Sizin bağlandığınız o küçük umut parçası; sadece sizin saçma sapan iyimserlikleriniz, küçük bir olaydan büyük bir pay çıkartmanız yüzünden bu kadar büyümüş ve sizi ele geçirmiştir. Gerçekle yüzleşmeden de anlayamazsınız bunu.
Doğruydu, anlayamamıştı Anıl. İçinde büyük bir yangına sebebiyet veren kızıl oğlanın bu kadar soğuk olabilme ihtimalini bile aklına getirmemişti. Her baktığında nefesi kesiliyor, bedeni düzensiz ve hızla kasılıyor, kalbi bulunduğu kafesi terk etmek üzere olan bir kuş gibi çırpınıyordu. Şimdi boynunda arkası açılıp duran kolyeyi düzelten Kuzey'e bakarken düşündükleriydi işte.
İmkansızdı bu. Kuzey'in ona bu kadar soğuk olmasının canını deli gibi yakması en olağan sonuçtu zaten. Ama bu acı hiçbir zaman geçmeyecekti. Şu kızılı hiçbir zaman unutmayacaktı Anıl. Tam kalbindeydi. Kalbinin içinde. Ve asla ordan ayrılmayacaktı.
"Ne düşünüyorsun lan yine Yüzündeki gülümseme, hiç hayra alamet değil. Sevgilisinden mesaj gelmiş on altı yaşında ergen bir kız gibisin." Ayaz'ın kafasıyla işaret ettiğinde kafasını iki yana sallayıp kendine gelmeye çalıştı. Dudaklarında Kuzey'i düşünmesinin en büyük izi olarak kalan küçük gülümsemeyle Ayaz'a baktı tekrar.
"Sen az önce dedin ya iyi olan kazansın diye neydi o?" İçindeki kuşku bulutlarını dağıtmak istercesine sormuştu Anıl. Beyninin bir bölümü de Ayaz'ın bunu söylerlen neyi kastettiğini çözmeye çalışıyordu.
"Bu akşam maç var ya o yüzden dedim." Anıl derin bir oh çekerek geri yaslandı. Farkındaydı Ayaz'ın kendisinden çok daha yakışıklı olduğunun. Tüm gözlerin ona çevrilmesi dışında da çözmüştü bunu. Sürekli Ayaz göz önündeydi. Sürekli. Her ne kadar babasının kendisini daha fazla sevdiğini bilse de Ayaz'a sinir olmadan edemiyordu. Kuzey'in gay olduğunu biliyordu Anıl. Bu yüzden de rahattı biraz daha lakin yanında Ayaz gibi bir meteor dururken çok da rahat olamıyordu.
Dersi anlatan hocaya vermeye çalıştı dikkatini. Şimdi gelen hoca diğeri kadar insaflı olmadığından herkesin birer kağıt çıkarmasını istemiş, yazdıklarımı yazacaksınız, diye söylenmişti. Anıl da uymuştu çaresiz.
Kuzey ise yaslandığı pencere kenarından gözlerini kısmış bir ifadeyle bakıyordu hocaya. Arada Asaf'a bir şeyler söylüyor sonra da gülüşüyorlardı. Hoca duymuyordu, duysa da Kuzey'e bir şey demezdi zaten. Sevdiği öğrencilerindendi. Akıllı, uslu, terbiyeli bir çocuk.
Asaf dersin ortasına doğru Kuzey'i dürttü yavaşça. "Kuzey bak bir şey sormam lazım sana." Kuzey kafasını çevirip baktı Asaf'ın ciddi yüzüne.
"Ne oldu?" Sorusuyla Asaf gülümsedi.
"Çok önemli bir soru soracağım sana. Çok fazla önemli ama. Ölüm kalım meselesi gibi de diyebiliriz, o derece." Meraklanan Kuzey dürttü bu defa Asaf'ı.
"Şimdi Bülent Arınç'la Bülent Ersoy evlenirse ikisinin de adı soyadı Bülent Arınç mı olacak?" Gözlerini devirip küçük bir gülüş kondurdu Kuzey dudaklarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuralsız [B×B]
Teen FictionKuralların dışında bir hikaye bu. Yeşil ve Mavinin. Yağmur ve Ateşin. Yaşam ve Ölümün hikayesi. En yüksek #60 Boy×boy rahatsız olanlar okumasın lütfen. Başlangıç: 27/07/2017 Kapak için teşekkürler @anonymousauthorr_