2.BÖLÜM:"BİR DAHAKİNE BU KADAR ŞANSLI OLMAYACAKSIN"

271 15 7
                                    


Eğer yaşadığınız hayat size sıkıcı geliyorsa ve artık bıktıysanız başka bir zamanda yaşadığınızı hayal etmeniz size çok yardımcı olur. Yapabileceğiniz en iyi şey tek başınıza ormana gitmektir. Bunu yalnızca tek başınıza yapmalısınız çünkü yanınızda biri olursa nerede olduğunuzu çabuk hatırlar ve ortamın büyüsünü bozarsınız. Benim gittiğim orman okuduğum lisenin hemen arkasında başlıyor ama kilometreler boyunca adını bilmediğim yerlere doğru uzanıyor. Ormana gittiğimde yaptığım ilk şey  çantamı bir ağacın dalına asıp ayakkabılarımı çıkarmaktır. Sonra yürümeye başlarım. Arabaların sesleri kesilene ve kasaba ışıkları kaybolana kadar. Yüzlerce metre, bazen kilometrelerce… İnsan sesleri kesilince başka sesler çalınıyor kulağıma. O gün yine ormanda yürürken bir ses duydum. Bir at arabasının sesi… Irmağın kenarında hızla ilerlerken çakıl taşlarını ezip geçiyordu. Bana doğru geldiğini fark etmem fazla uzun sürmedi. Eski kıyafetler içinde iri yarı, orta yaşlı bir tip üstüme doğru at sürerken dona kalmıştım. Atlar durmak yerine daha da hızlanırken omzumdaki bir el beni kenara doğru fırlatarak son anda ölümden kurtardı. Düşüşün etkisiyle başımı vurdum ve gözlerimi açık tutmaya çalışırken son gördüğüm şey bir gölgeydi. Genç bir adamın gölgesi. "Bir dahakine…" dedi "…bu kadar şanslı olmayacaksın" ve daha fazla dayanamadım. Gözlerimi yeniden açtığımda ay tepeye yükselmişti. Ben eve geç kalmıştım ve muhtemelen amcam ve kuzenim beni aramaya başlamışlardı. Yerden doğrulurken ensemin üstündeki ağrı bir an duraksamamı sağladı. Ayaklarım buz kesmişti. Çoğu zaman batan dallar yüzünden yara bere içinde olurlardı. Birkaç saat sonra amcam ve kuzenim Jimin beni buldu. "Sen tam bir baş belasısın bunu biliyorsun değil mi!"  "Jimin sakin ol" diyebildim sessizce. Bu başıma nadiren gelen bir şey değildi. "Bize bir açıklama borçlusun evlat." "Üzgünüm amca. Benim için buralara gelmenize gerek yoktu" Jimin'in çok öfkeli ve kırgın olduğunu görebiliyordum. "Sen neden bahsediyorsun ha? Annem deliye döndü. Haberin var mı? Bu saate kadar burada ne yaptın!" Amcam Jimin'i çekiştirerek sakinleştirdi.  " Yeter Jimin. Artık eve dönelim. Taehyung yengen senin için çok endişelendi. Eve dönünce gönlünü al." "Peki amca." yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra eve döndük. Yengem benimle hiç konuşmadı ama ne kadar üzgün olduğu gözlerinden belliydi.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.......

   Sabah, yattığım koltukta hissettiğim ağırlıkla uyandım. Yengem elindeki kahvaltı tepsisini masanın kenarına bıraktı. Annemin yokluğunu nasıl böyle hissettirmeden idare edebilir diye düşündüm elini yüzümde dolaştırırken. Öyle bir şefkat vardı ki gözlerinde, benim için üzülen, bana acıyan o gözler yüreğimi dağlıyordu. Bana her zaman iyi davranan insanların yanında yaşıyordum. Neredeyse yüzünü unuttuğum insanların yerlerini aldılar. Jimin'se hiç sahip olmadığım erkek kardeşim gibiydi. Yengem bir süre gözlerini yüzümde gezdirdikten sonra koltuktan kalktı ve arkasını döndüğü sırada ağzımdan çıkıverdi "Seni üzdüğüm için özür dilerim" "Gerek yok canım. Asıl ben sana yeterli olamadığım için özür dilerim." dedi dolu gözlerle.Ağzı titreyerek tebessüm etti. Bense sadece kendimden nefret ettim.
  
   Biraz sonra Jimin ve ben hazırdık. Kapıya çıktığımızda ayakkabılarıma uzandığım zaman elimi itip önüme bir kutu koydu. İçinde yeni bir çift ayakkabı vardı. "Bunlar ne?"  Dün geceden beri benimle konuşmuyordu. "Jimin ne zamana kadar devam edeceksin? Bunlar ne?"  "Soru sorma ve sadece giy seni beyinsiz." "Bunlar çok pahalıydı. Bunları alacak parayı nereden buldun?" sonra bir an duraksayıp bana baktı. O an anlamıştım.

Flashback

O gün okul çıkışı eve farklı bir yoldan gitmek istemiştik. Caddenin kaldırımında yürürken boy boy vitrinlerin önünden geçmiş ve bir ayakkabıcının önünde durmuştuk. "Tae içeri girmek ister misin?" "Bilemiyorum, hiç param yok. Sendede olduğunu düşünmüyorum." keyifli bir şekilde güldü ve şöyle dedi:"Bir fakir atasözü der ki denemek bedava! Hadi girelim." İçeri girdiğimizde onlarca ayakkabıya göz attık. Marka olmayan bir tek ayakkabı bile yoktu. "Bu çok kalitelidir.Denemek ister misiniz?"  demesiyle ayakkabıyı elime tutuşturdu satıcı. Ben denerken Jimin yanımda bekliyordu. "Woah! İçi sahiden çok rahat. Sanki bulutlarda yürüyormuşsun gibi." Jimin fiyatını sorunca ikimiz birden bozulmuştuk. "Ayakkabı çok rahat ama daha yeni ayakkabı aldık." dedim. Satıcıda bozulmuş bir şekilde bizi baştan aşağı süzmüştü.

Flashback sonu

"Bana sormadan böyle bir şey yapmana inanamıyorum. Aklından ne geçiyordu!Bunları almadan neden bana sormadın?" sinirime hakim olamıyordum."Bir önemi yok. O paraya ihtiyacım yoktu." dedi yüzüme bakmadan. "Seninle o parayı kuruş kuruş biriktirdik. Bunu bana nasıl yaparsın?" "Sana söyledim. Yetenek sınavlarına falan girmeyeceğim. Kaybedeceğimi bildiğim halde neden paramızı çöpe atayım. Ayakkabıların kullanılacak halde değildi" "Jimin neden sesine güvenmiyorsun! Herkesten daha fazla şansın vardı. Beni mutlu ettiğinimi sanıyorsun!"  "Teşekkür edeceğin yerde bağırıyor musun!" "İstemediğim bir şey için teşekkür etmem!". Yükselen sesimiz amcamın dikkatini çekmiş olacak ki yanımıza geldi "Sabah sabah neden bağırıyorsunuz?"  Jimin amcama açıklama yaparken ayakkabıları kutuya geri koydum ve oradan uzaklaştım. "Nereye gidiyorsun!" "Paramızı geri almaya!" Jimine söylediğim son cümle buydu.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AWAKENINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin