Medyadaki fotoda yazan yazı:-Sisli havalarda okyanusta duyulan gizemli ses. (Nehir olarak düşünün.)
Yüzüme değen pamukla irkildim. Karşımdaki beden büyük bir sıkıntıyla iç çekti. Jimin'de bende gözümüzü yere dikmiş halının desenlerini izliyorduk. Ailesine sadece zararı dokunan pisliğin tekiydim. Kesinlikle bunu haketmiyorlardı. İçtiğim ağrı kesici acımı biraz hafifletmişti. Jimin sızlanıp duruyordu.
Oflayarak yanıma oturdu.
"En azından ayakkabıları kurtardık" dedi. "Bana bu konuyu açma." "Bundan sonra önümüze bakalım tamam mı? Sadece başımıza bela almamaya çalışalım" Alayla onu süzdüm. "Bu dediğine inanıyor musun?" Derin bir iç çekti. "İnan ya da inanma. Hayatta her şey gerektiği gibi olmalı." Hafifçe omzuma vurduğunda ağzımdan bir inilti çıktı. "Ah!" "Oh, üzgünüm. Bir an nasıl dayak yediğimizi unuttum." dedi sonra odadan çıktı........ ....... .......
"Bu gün çıkışta beni bekleme. Eve git" "Yine ormana mı gidiyorsun?" Duraksadım. "Kafamı dağıtmaya ihtiyacım var. Beni merak etme."
Çıkışta hızlıca toparlanıp okulun arkasındaki ormana doğru yürüdüm. Kasım ayıydı. Kar yağmıyordu ama her yer kar kokuyordu. Hava buz gibiydi. Ayakkabılarımı çıkardım. Çantamı her zaman ki gibi söğüt ağacının dalına astım ve yürümeye başladım. Bir süre sonra insan ve araç sesleri kesildi ve doğayla tamamen başbaşa kaldım.
Nehre vardığımda iyice sis bastırmıştı.Nehrin karşısında bir karaltı gördüm, bir insan. Acaba hayatımı kurtaran, geçen sefer ortaya çıkan gizemli yabancı mıydı? Yavaşça yaklaştığımda başını hafifçe oynattı. Beni farketmiş olmalıydı. "Sürekli karşılaşıyoruz. Burada ne yapıyorsun?" Sesimde hava kadar soğuk ve düzdü. "Yanılıyorsun." dedi. "Sürekli karşılaşmıyoruz. Her defasında ayakları yara olan birine göre oldukça inatçısın. Güzel dayak yemişsin. En azından kuzeninin aldığı ayakkabıları giymeliydin."
"Nereden biliyorsun?" dedim şaşkınca. Hala sisin içindeki yabancının yüzünü göremiyordum. Görmeye çalışarak gözlerimi iyice kıstım "Sence bunu öğrenmem çok mu zor?" "Kim olduğunu bilmiyorum." dedim. "Hayır biliyorsun. Beni çok iyi tanıyorsun hatta." " Öyleyse neden yüzünü göstermiyorsun?" Cevap vermemişti. İçimdeki sabırsızlıkla sesimi yükselterek konuştum "Seni tanımıyorum. Beni rahatsız etme!" Sakince cevap verdi "Öyleyse karakolda neden beni aradın?"Bir ses... Hayır, birden fazla... Bunlar uluma sesleriydi. Yaban köpekleri yada güçlü bir kurt sürüsü... İşte evimdeyim.