2. Bölüm

472 103 100
                                    

İkinci Bölüm: Tabaktaki Yemek

Bölüm Şarkısı: Mehmet Erdem- Hakim Bey 
"Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz" 

Bekleme salonunda, gözü kapıda sabırsızlıkla çağrılacak ismi takip eden Deniz, adının söylenmesiyle hevesle kalkıp sekreterin ardından odaya girdi. Burası, dışarıdaki kış güneşinin yalancı ışıklarını içeri almayı başarabilmiş aydınlık bir odaydı. Kendisine gösterilen sandalyeye geçip oturduğunda göz ucuyla odayı incelemeye koyuldu. Giriş kattaki görüşme odası yerden tavana kadar olan büyük camlarla ferah bir havadaydı, tam karşısında karar merci olduğunu düşündüğü dört kişinin oturduğu siyah bir masa vardı. Masadakilerden birinin de AS Film yöneticisi Bilal Yılmaz olduğunu gördü. Seçmelerde olmasını beklemiyordu, gerilmişti. Onu sadece haberlerden biliyordu ama hemen tanımıştı, adam duruşuyla bile nerede olsa kendini fark ettiriyordu! Bilal Yılmaz'ın karşısındayken heyecanlandığını hissetti, yaşına rağmen karizmasından hiçbir şey kaybetmemişti. Siyah, gür saçlarına düşmeye başlayan aklar ise diğer insanlara yaptığının aksine ona yaşlılık değil bilgelik katıyordu sanki.

Deniz haddinden fazla etkilendiğini fark edince bakışlarını başka yöne çevirdi. Sol taraftaki beyaz masada oturmuş keskin gözleriyle kendisine bakan Bilal Yılmaz'ın eşi, eski manken ve oyuncu Gamze Üstün'ü fark ettiğinde hafifçe yutkundu. Şimdilerde AS Film'in görünen yüzlerinden olan Gamze Hanım, odadaki diğer herkesten daha dikkatle süzüyordu kendisini, bunu fark edebiliyordu. 'E tabi! Kadının kocasına dik dik bakarsan o da sana bakar...' diye kendini paylayıp, bakışlarını seçici ekibin masasındaki dosyalara sabitleyen Deniz içindeki karmaşayı dizginlemeye çalışıyordu.

Oluşan kısa süreli sessizliğin ardından, Bilal Yılmaz'ın yanında oturan kişi "Hoş geldin Azra Deniz Kara" diyerek resmi açılışı yapmıştı. Deniz'in AS Film çalışanlarının sosyal medya hesaplarını stalklarken adının Oğuz olduğunu öğrendiği adam, "Sana Azra mı diyelim, Deniz mi?" diye ömrü boyunca duyduğu soruyu bir kere de kendisi yöneltti. İki isme sahip olmak bunu gerektiriyordu.

Genç kız hafifçe gülümseyip, "Ben genelde Deniz'i kullanıyorum"

"Peki Deniz..." Oğuz o sırada kafasını eğip önündeki notlara dalmıştı. "92 doğumlusun ve senaryo yazmaya talipsin..." Duraksadı, bir şey düşündüğü belliydi. Sonra gözlerini kıza dikip, "Çok genç değil misin?"

"24 yaş; yazmak için değil, vazgeçmek için çok genç."

Oğuz bilerek böyle genç iması yaparak sıkıştıran bir soru sormuştu ve aldığı cevaptan da memnun olmuştu.

O sırada Deniz'in özgeçmişini alıp okuduğu okulun altını çizen Gamze Yılmaz, "Özel bir üniversitede eczacılık bitirmişsin, şimdi de senarist adayı olarak karşımızdasın öyle mi?" diye sorarken tek kaşını kaldırmış, kızın gözlerinin içine bakıyordu.

"Evet"

Tek kelimelik, pek de bir şey açıklamayan bir cevaptı bu ve Gamze Hanım memnun olmamıştı. "Birbiriyle çok alakalı iki alan değil mi sence de?"

Kadının yaptığı ironi karşısında hafifçe gülümseyip saçını kulağının arkasına alan Deniz, "Öyle" dedi imayla. "Yazmaya ilgim lisenin sonlarına doğru başladı. Ben ne olduğunu anlayana kadar da çoktan bir sayısal öğrencisi olmuştum. Geri dönemedim"

"Aile baskısıyla eczacılık okudun yani?"

"Hayır. Yani, evet bir yandan onlar da istiyordu tabi ama ben de bunca yıl emek verdiğim alanda bir sonuç almak istedim. Ama gönlüm hep yazma isteğiyle doluydu." Deniz sırf bu yüzden derslerini aksatmış olsa da değdiğini düşünüyor, değeceğine inanıyordu.

Tükenmiş KalemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin