Sekizinci Bölüm

303 20 5
                                    


Zamansız bir kederin içinde boğuluyordum. Etrafımdaki sebebsiz sessizlikle dolu sükunet beni gittikçe durgunlaştırıyordu.
Hayatımda yaşadıklarımın beni bu denle yıkacaklarını tahmin dahi edemezdim. Yalnızlıkla savaştığım bu dünyada kimsesizleşmiştim.

Kapının iki kere tıklatıldığını duydum lakin vücudum hareket etmeden oturur pozisyonda kaldı. Şuan düşündüğüm tek şey daha yaşamından haberdar olmadığım bir canın içimden çekilip alınmasıydı.

Kapı açıldı ve içeri sarı uzun saçlarıyla Rebekah girdi. Benim ummadığım bir sevgiyle yanıma oturdu. Kaskatı kesilmiş vücudum hala bir tepki göstermiyordu, gösteremiyordu.

"Kardeşim olacak o nefret dolu hain bir zamanlar ona duyduğum sevgiyi sonu gelmeyen uğraşlarıyla bitirdi. Kendi bencil dünyasını kurmaya başlamıştı ki!" Durdu ve yüzünü bana doğru çevirdi. Ona değil karşıya bakıyordum. İçimdeki hüznü çekip almak istercesine elimi tuttu. Ondan beklemediğim hareketler bana umutsuz bir vakaymışım gibi hissettiriyordu.

"Sen geldin Caroline. Seni asla sevmedim. Bu bir kıskançlık değil bu bir acı. Sana acıyordum ve hala acıyorum. Klaus gibi birini hak etmiyorsun. O sadece sana acı getirecek. Şuan yaşadığın gibi." Söylediklerini sindirmek hiç zor olmadı çünkü bunları bende düşünüyordum. İmkânsız olan şeyleri yaşamak sıradanlaşmıştı benim için.

"Mikael, bu yaptığını ödeyecek. Senin için Klaus'a yardım edip onu öldüreceğim. Sadece senin ve ölen yeğenim için." Bu duygusal konuşmayı uzun bir süre sessizlik devraldı. Tedirgin ve yahut üzgün değildi. Söylediği gibi bana acıyordu. Bu herhalinden belli olan bir şeydi. 

Kafam bomboştu.
İçimdeki şeytanlarla savaşıyordum. Beni içten içe öldüren bu olay çok ağırdı. Kim daha doğmadan bir çocuğu öldürebilirdi ki?

Rebekah daha fazla konuşmadan kalktı. Onun bu gidişinden sonra aklımda tek bir şey vardı. Bu acıya son vermek. Dayanılmaz gibiydi. Sanki benim hatamdı.

Tek bir çözüm yolunun olduğunu biliyordum. Bu kedere son vermek ve bütün acılardan bir anda kurtulmak. Kulağa cazibeli geliyordu.

Gözümden bir damla yaş süzüldü. Vücudum bu yapacaklarıma hazırlanıyormuş gibi kasılmaya, gerilmeye başlamıştı. Derin bir kaç nefes aldıktan sonra gözlerimi yavaşça ve tedirginlikle kapattım. Bu yapacağımdan sonra hayatımı alt üst eden kişiyi öldürecektim. Herşey bir son bulacaktı, birileri hesap verecekti ve çektiğim ızdırap sona erecekti. Anılarımı bir hiç uğruna satabilirdim şuan.
Günün birinde bunu biliyordum, Stefan her zaman hatırlatırdı. Mecbur kalmazsan asla yapma derdi asla yapma. Sonra sonu yine acı olurdu.

Derin bir uykuya dalmak ve bin yıl kadar uyanmamak şuan en iyi seçimdi. Klaus'un beni kazıklamamasını saymazsak.

Türlü düşüncelere aklımdan geçerken, odağımı değiştirip duygularımı kapatmaya çevirdim. Bir tek böyle bitecekti. İçimdeki kan bir anda hızla akarak içimde tuhaf dürtüler uyandırmıştı. O an derin bir nefes alıp gözlerimi açtım. Bir daha hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı.

Elijah

Durumlar karmakarışık bir hal alırken tek düşündüğüm bu olayın Caroline'nı derinden etkilemesiydi. Duygularını yoğun bir şekilde dışarı vuracaktı ya da diğer bir seçim olan şalterleri kapatmayı deneyecekti. İkinci seçeneği, seçenek olmaktan çıkardım.

Klaus, düşüncelerimi duymuş gibi kollarını sallayarak ve uzun adımlar atarak yanıma geldi. "Benim çocuğum varmış. Bu nasıl mümkün olabilir?" Sorduğu soru karşısında kanaatsiz bir şekilde bekledim. Bu gerçekten üstünde düşünülmesi gereken bir konuydu.

Caroline bir kurttu lakin daha tetiklememişti ve bu da hala vampir olduğunun bir simgesiydi. Ya birini öldürdüyse ve bunu bilmiyorsa? Öldürdüğü gece dönüşmesi gerekirdi?

"Birini öldürmüş olabilir, Mystick Falls'ta." Sunduğum cevap karşısında ne ben ne Klaus tatmin olmuşa benziyordu.

"Bu olanaksız eğer birini öldürdüyse dolunayda dönüşürdü." Verdiği yanıt kelimeleri yerine oturtmamı zorlaştırıyordu. Daha önce böyle bir vakayla karşılaşmamıştım. Durumu gittikçe zorlaştıran düşüncelerimin yoğunluğuyla derin bir nefes aldım. Daha olanaklı düşünemiyordum. Kafamda türlü olabilecek senaryolar kuruyordum. İçimde dönen düşünceler bir kapı sesiyle son buldu. Caroline, sarınım en parlak tonunda ki saçlarıyla aşağıya doğru inmeye başlamıştı. Klaus bir anda bir şey farketmiş gibi Caroline'nın yanına koştu. Kollarını yakalayıp gözlerinin içine baktım. "Sakın yaptım deme!" İşte o zamana elediğim ikinci seçeneğin asıl seçenek olduğunu anladım.

"Caroline bu verdiğin karar seni çok üzecek." Duygularını geri aldıktan sonraki pişmanlığıyla kendini öldürebilirdi."

Kendi özgü olmayan bir sırıtışla Klaus'a baktı. "O zaman pembe yalanlar söylemek gerekli. Ah Klaus tabiki de böyle bir şey yapmadım tatlım." Topuklarını yere sertçe vurarak Klaus'un yanından ayrılıp bana doğru geldi. "Sakın peşimden gelmeyi düşünme. Sakın! Yoksa hiç düşünmeden sevdiğin herkesit öldürürüm. Bu Klaus bile olsa." Dediklerini Klaus pek aldırış etmiş gibi görünmüyordu. Zaten bunları o söylemiyordu. Kalbi kırık ve duygusuz Caroline'nın sözleriydi bu. Klaus'un bir şey yapmasını beklemiyordum ve o da hiçbir şey yapmadı. Caroline büyük kapıdan hızlı adımlarla çıkıp gitti. "Başka bir problemimiz daha var." Rebekah yukarıdan her şeyi izlemiş ve bunları söylemişti. Haklıydı.

Başka bir sorunumuz daha vardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 07, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Give Me Love (Klaroline)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin