Son kez arkamı dönüp veda edeceğim kasabama baktım. Bu kasaba gizemli, çılgın, esrarengiz ve bir o kadarda korkunç şeyler görmüş ve yaşamıştı. Burada biriktirdiğim iyi ve kötü anılar hayatım boyunca edinemeyeceğim dersler vermişti bana."Mystick Falls'a güle güle deme vakti." Arabaya yaslanmış, kolları bağlı bir şekilde söylemişti bunları. Haklıydı, yarım saatten fazladır burada, veda ediyordum.
"Geldim." Zar zor edindiğim gülümsemeyi takındım. Arabanın kapısını açıp bineceğim sırada beni durdurdu.
"Benimle gelmek istediğine emin misin?" Tereddütlü surat ifadesi gelmeyeceğimi düşünürmüş gibiydi.
"Gelmemi istemiyorsan hemen söyle, evime erkenden gidebilirim." Tek kaşımı kaldırıp meydan okurcasına yüzüne baktım.
"O zaman vakit kaybetmeden yeni şehrimize gidelim, senin için yeni bir kasaba denebilir." Bunları söylerken arabaya bindi ve anahtarı çevirdi.
"Pekala o zaman, her şeyi anlatma zamanı." Onunla gelmiştim, ittifakıma karşılık bana söylemesi gereken sırları vardı. Dudaklarını açıp başını aşağı eğerken derin bir nefes aldı. Gözleri yoldan ayrılıp kısa bir süreliğine benimkilere kitlendi.
"Ben bir aile istedim Caroline ama onlar beni istemedi. Mukâlemeleriyle beni dışladılar. Beni yalnız bıraktılar. Ama onlar için ben her şeyi yaptım." Arada sırada gözü yola bakıp tekrar beni buluyordu.
Bunları bana söylemesinin doğru olmadığını sanıyordum. Yalnız ve tek olduğunu biliyordum. Her zaman yalnızdı ama sonsuza dek değil.
Sözünü bölmeden devam etmesini istedim. "Beni istemeyen ailemden kurtuldum. Onları kazıklayıp tabutlara koydum. Her şey daha iyiydi. Her ne kadar bu içten içe büyüyen bir yara gibi olsa da kardeşlerimden kurtulmuştum. Ta ki bir tabut ortadan kaybolan kadar." Elleriyle direksiyonu daha fazla sıktı. Yüz hatlarındaki damarlar kendini yırtmak istercesine şişmişti.
"Rebekah ortada yok. Bu yüzden Elijah'ı uyandırmak zorunda kaldım. Onu tek başıma bulamazdım." Bir benzinlikte durdu ve iki aylık hikâyesine bir son verdi.
"Bu olaylar olurken senden iki ay boyunca ayrı kalmak zorunda kaldım."
Sonunda buna bağlaması çok saçmaydı. "Bunu bana söyleyebilirdin, benden saklamana gerek olmayacak bir şey bu." Sinirle kapıyı açıp yürümeye başladım.
Tanrım benden sakladığı şey bu muydu? Kardeşinin tabutu ortada yok ve o bunu benden saklamıştı. Bu saklanabilecek bir şey değil, yardım istenilecek şeydi. Ama Klaus ve egosu bakımından normaldir. Bana olanları anlatsaydı Elijah'ı uyandırmasına gerek bile kalmazdı. Ona her şekilde yardım ederdim.
"Caroline beni dinlemedin." Arkamdan gelmesini beklerken olduğu yerde durdu.
"Ben duyacağımı duydum." Gece yarısı kimsenin olmadığı bu yer sinirlenmem için güvenliydi.
"Duymadın. Sonunu dinlemedin bile Caroline." Arkamı dönüp kollarımı birbirine kilitledim. Onunla gelmem tamamen saçmalıktı. Bunu önceden tahmin etmeliydim.
"Dinlemeye değer olmadığını biliyorum." Karamsardım lakin bunu bana o hissettiriyordu.
"Mikael. Rebekah'ı Mikael aldı." Mikael. Tanrım o geri mi dönmüştü. Bu ölüm demekti.
"Sen-"
"Evet Caroline ve o Rebekah'ı değil seni istiyor."
Bonnie
"Klaus'la gitmiş." Bunun ne demek olduğuna dair bir şey bilmiyordu. Ölümünü kendi eliyle çizmişti.
Beni en son aradıktan sonra her yerde onu aramıştık. Telefonlarına bakmıyordu, evde de yoktu. Elena notu bulduğunda ise öğrenmiştik. O gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Me Love (Klaroline)
Hayran KurguBizler ne değersiz insanlardık bir kaç yıl önce. Hayatın tadına varamadan ölecekmişiz lakin bu benim için değişti. Bir vampir oldum ve hayatı doruklarıma kadar hissederek yaşıyor, yaşıyordum. O zamana kadar. Mazide kalan kara bulutlar geri gelmişti...