Bulunduğum yerden kafeye gözlerimi kısarak baktım. Dışarıdan güzel ve kriterlerime uygun olduğuna karar verdikten sonra caddeden karşıya geçtim ve kafenin kapısından içeri adımımı attım.
Güzel ve rahatlatıcı bir ışıklandırması vardı, aynı zamanda kalabalık değildi. Bunlar benim için önemli olan birkaç şeyden biriydi. Kalabalık olan yerlerde çizim yapamıyordum ve ışıklandırması kötü olan yerlerde de yaptığım çizimlerden memnun kalmıyordum. Bu yüzden gönül rahatlığı köşedeki masaya oturdum ve hazırlıklarıma başladım.
Çantamdan, defterimi, kalemlerimi ve kulaklıklarımı çıkarttığımda hazırdım. Kulaklıkları takıp çizim için oluşturduğum çalma listemden bir şarkı açtım ve kağıdıma yöneldim.
Bugün Dylan'ı çizecektim. Yani, daha önce de onun bir çok resmini çizmiştim ama bugün daha heyecanlı ve farklı hissediyordum.
Onu hayal etmek, kalbimin hızlanması için yeterli bir sebepti. Sesini duymak, onunla konuşmak hepsi benim için inanılmaz şeylerdi. Aradan aylar geçmesine rağmen deli gibi heyecanlanıyordum ama neyse ki, ilk konuştuğumuz zamanlardaki gibi değildi bu heyecanım. Alışmıştım. Dylan'a tamamen alışmıştım.
Telefonuma gelen bildirim sesi odağımı bozarken, ekranda gördüğüm isim ile gülümsedim.
Dylan: Lacivert mi, kırmızı mı?
Lily: Ne?
Dylan: Lacivert gömlek mi, gri gömlek mi?
Lily: Lacivert.
Dylan: Tamamdır.
Lily: Neden?
Dylan: Dışarı çıkıyorum, karar veremedim.
Lily: Pekala, sana bir sürprizim var. :)
Dylan: Bekliyorum. ;)
Telefonumu masanın üzerine geri koydum ve lacivert gömlekle ne kadar harika görüneceğini düşünerek, çizmeye devam ettim. Basit bir gömlek bile onda harikalaşıyordu ve ben bundan nefret ediyordum. Elimde olsa onu tüm insanlardan gizler, saklardım ama bu mümkün değildi. Hele ki o bir ünlü ve hayranlara sahipken; hiç değildi.
Yaklaşık bir saat sat boyunca çizimle uğraştıktan sonra yavaş yavaş yüz hatlarını ortaya çıkarmıştım. Çizim yapmaktan her zaman keyif alıyordum ama onu çizmek ayrı bir keyifti.
Gözlerim kağıttayken, karşımdaki sandalyenin çekilmesi ile oraya çevrildi. Bir kere göz teması kurduktan sonra kendi kendime güldüm.
''Kafayı yiyorsun, Lily Patience.''
Dylan'ı karşımda görmem artık bana biraz dinlenmem gerektiğinin işaretiydi. Bakışlarımı kağıttan çekip, tekrar karşıya baktığımda kalbimin yerinden çıktığını hissettim. Burada mıydı? O?
Hızla yerimden kalkıp karşıma çıkan ilk garson kızı kolundan tuttum. ''Şimdi sana bir şey soracağım,'' dedim kızın gözlerinin içine bakarak. Nasıl bir ifade veya nasıl bir ses tonu kullandıysam, kız korkmuşa benziyordu ve hızla başını salladı. Onu oturduğum masaya doğru çevirdim ve biraz daha yaklaştım. O sıradaysa gördüğüm Dylan hayali, bana bakarak gülüyordu.
''Şurada oturan Dylan O'Brien mı?'' Gözlerimi masadan çekmeden konuştum. Sonra kıza baktım ve umutla gülümsedim. Aynı şekilde bana gülümsediğinde, gözlerimi büyüttüm.
''Evet, çok şanslısın.'' Kıza gözlerimi kısarak baktıktan sonra kolunu bıraktım ve yavaş adımlarla masama doğru ilerledim. Ben masaya yaklaştığımda Dylan yerinden kalktı ve orta yerde durduk. Kalbim, tüm gezegene sesini duyurmak istermişçesine atıyordu. Gözlerim dolmuştu ve ellerim, hatta bacaklarım titriyordu. Elimi uzatıp yanağına götürdüğümde şaşkınlıktan bayılacağımı düşünüyordum. Yanağını yavaşça avucumun içine yasladığında, benden habersiz bir gözyaşı yanaklarımdan süzüldü.
![](https://img.wattpad.com/cover/49519690-288-k154594.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUCK //Dylan O'Brien
FanfictionDylan: Sadece tahmin ettiğim gibi değilsin. Lily: Biliyorum. Dylan: Sen, tahmin ettiğimden daha güzelsin. (12.09.15/28.09.17) #1 in dylanobrien