Vizyonlu

446 40 28
                                        

Bir gün daha geçmişti. Günler geçiyordu ama Steve her günün gecesinde aynı şeyleri tekrar ve tekrar yaşıyordu. Bir çözüm bulsa da, bulduğu çözümü uygulamak için kalbinde cesaret bulamıyordu. 

Wakanda'nın gece vakti hiçbir ışığın olmadığı ormanında koşuya çıkmıştı. Her gece oturmaktan sıkılmış olan Rogers, koşmanın kendisine iyi geleceğini düşündü. Zira en son spor denemesi kum torbası yumruklamak olmuştu ve geçen seferkiler gibi bu sefer ki denemesi de pek başarılı gitmemişti. 

Son denemesinde de kum torbası patlamıştı, yumrukladığı torba denedikleri arasında en güçlü ve en kuvvetlisi olsa bile. Bu yüzden çareyi koşmakta bulmuştu. Karanlığın aralarında gezdiği ağaç topluluğunda, karanlıkla beraber ilerliyordu. 

Koşabileceği en yüksek hızda koşan Steve, hıncını, sinirini ayaklarıyla zemine vurarak ve daha güçlü adımlar atarak çıkarıyordu. Bu da onun daha hızlı koşmasına neden oluyordu. Neredeyse bir motor, bir araba kadar hızlanmıştı. 

O kadar hızlanmasına rağmen ağaçların arasından kıvrak hareketlerle geçebiliyor ve kolayca sıyrılabiliyordu.

Her bastığında toprakta derin bir iz bırakıyordu. Her geçtiği ağacın bir kaç yaprağı kara toprak ile buluşuyordu. 

Karşısına yere düşüp yıkılmış bir ağaç gördü ve üstünden takla atarak geçti. Takla atması ve yere inmesi hızını düşürmemişti. Momentumunu koruyarak olabileceği, koşabileceği son hızda koşmaya devam ediyordu. 

Tempolu adımlarını, tempolu nefesleri destekliyordu. Vücudu bir araba motoru gibi sistemli çalışıyordu, yorulmuyordu. Aynı hızda nefes alıp veriyor, kollarını aynı hızda sallıyordu. 

"Aslında, patron olan o. Ben sadece her şeyin parasını ödeyip, daha havalı görünmelerini sağlıyorum."

"Kontrol altına alınmamız lazım."

Steve, daha da hızlanmıştı. Kendisini olabildiğince zorluyordu. Daha hızlı koşması ona bir fayda sağlamayacaktı. Sadece daha hızlı koşuyor olacaktı. Yine de aklına eski anılar takıldıkça, kendisini istemsizce hızlandırıyordu. 

"Zırhın içindeki büyük adam, onu çıkarınca geriye ne kalıyor."

"Dahi, zampara, milyoner, hayırsever."

Steve, düşmüş ve diğer ağaca yaslanarak eğik şekilde duran ağacın üstüne tırmandı ve oradan zıplayarak diğer ağaca geçti. Koşmak yetmiyormuş gibi daldan dala atlamaya ve ince dalların üstünde koşmaya başlamıştı. 

Bir maymun, bir suikastçı, bir ninja gibi incecik dallar üstünde hızlı ve güçlü adımlar atıyordu. Ancak ne dal kırılıyordu ne de dengesi bozuluyordu. 

Karşısındaki, daha yüksekte olan dala iki eliyle tutundu ve kendisini sallayıp karşısındaki ağaca geçti. Oradan da tepesindeki birbirine geçmiş dallara atlamaya başladı. Bir kedi, bir şempanze kadar estetik ve hızlı tırmanıyordu.

Bulunduğu ağacın en yüksek dalına çıkarken en sonunda bir hata yaptı. Tuttuğu dal kırıldı ve dengesini kaybetti. Ayağıyla da dengeyi tekrardan kuramadı ve sırtına üç tane ağaç dalı çarptı, ardından da sırt üstü kara toprağın üstüne çakıldı.

"İçki alır mısın?"

Tony, elindeki dolu kadehi salonun ortasındaki Steve'e kaldırıp gösterdi. Boydan boya camların ardındaki şehir manzarasına takılan Steve, kadehe geç dikkat etti. Fark edip Tony'nin elindeki içkiyi görünce kaşlarını kaldırarak, 'Hayır' cevabını verdi. 

Ay || Rogers [Stony]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin