Savaşçı

965 56 131
                                    

"Tony merkeze geri döndüğüne memnunum. Senin tek başına bir malikanede yaşama fikri hoşuma gitmiyor. Hepimizin aileye ihtiyacı var. Yenilmezler senin ailen. Belki benden daha fazla. On sekiz yaşımdan beri yalnızım. Hiçbir yere uyum sağlayamadım. Orduya bile. İnsanlara güveniyorum, bireylere. Genelde beni hayal kırıklığına uğratmadıklarını söylemekten mutluluk duyuyorum. Bu yüzden ben de onları hayal kırıklığına uğratamam. Kilitler değiştirilebilir ama belki de değiştirilmemeli. Seni incittiğimi biliyorum Tony."

 "Sana ailen hakkında bir şey söylemeyerek seni koruduğumu düşündüm. Şimdi anlıyorum ki, kendimi koruyormuşum. Çok özür dilerim. Umarım bir gün beni anlarsın. Keşke anlaşma konusunda mutabık kalsaydık, gerçekten. İnandığın şeyi yaptığını biliyoruz. Hepimizin bunu yaptığını biliyorum. Ne olursa olsun, sana söz veriyorum. Bize ihtiyacın olursa, bana ihtiyacın olursa. Orada olacağım."

Steve elindeki kalemi bıraktı ve camın dışındaki bembeyaz, kocaman Ay'a baktı ve düşündü.

Tony onu ne zaman çağıracaktı?

Sandalyede oturan Steve, önündeki beyaz masanın üstünde duran kağıda göz attı. Doğru kelimeleri seçebilmiş miydi? Bundan emin değildi. Peki Tony bu mektubu görünce ne tepki verecekti, ondan da emin değildi. 

Hiçbir şey hakkında bir yorum yapamıyordu. İçinden geçen kelimeleri kağıda, parlak siyah renkli dolma kalemiyle aktarmıştı ancak içinden geçen kelimeler, Tony'nin ne kadar hoşuna gidecekti? Onu kırdığını biliyordu, incittiğini biliyordu. 

Aralarındaki bağa, ciddi bir zarar gelmişti. Şimdi Steve onu düzeltmek istiyordu. Elinden gelen tek şey ise, bir kağıt parçası oluyordu. Zamanında Amerika'yı kurtarmış, Hitler'e yumruk atmış adam, şimdi sadece bir kağıda içini dökebiliyordu. 

Problemi çözme konusunda yetilerini yavaş yavaş kaybettiğini düşündü. Çok daha fazlasını yapabilmeliydi, belki de ertesi gün olmadan Tony ile arasını eskisi gibi yapabilirdi. 

Ancak yapamıyordu. Aralarında duvar gibi duran bir anlaşma vardı. Sokovia anlaşması. Steve bunu kabul edemezdi. 'Kanun' isminde iki çizginin öbür uçlarında duruyordu Steve ve Tony. Zamanında, yerleri tam tersi iken, vaktin getirdikleri ile ikisinin de fikri değişmişti. 

Sonunda ise birbirlerini, birbirlerinin yerinde bulmuşlardı. 

Kollarını bağdaştırmış olan Steve, kesmemeye başladığı ve hafiften uzamış olan sakallarında elini gezdirdi. Ne zaman ayna karşısına geçse, eline jileti alamadan arkasını dönüyor ve kendi suratına bakamıyordu. 

Belki Zamanın ona ne yaptığına tanık olmak istemiyordu? Bu korkaklık mıydı? Steve, ne yazık ki bunun hakkında da bir yorum yapamıyordu. Kendisi için bu sadece bir süreçti. Dört yılını verdiği ve aralarında bir bağ oluşturduğu dostlarıyla büyük bir kargaşanın içine atılmıştı. 

Onlardan, çok daha önemli olan ve şu an uykusunda olan bir dostu için. 

Sağ ayağını yere hızlı hızlı vurmaya başladı. Stres, kanla beraber damarlarından kalbine gidiyordu. Ortamda, çevresinde hiçbir şey yokken. Geriliyordu.

Sahi, Steve dostları için üzülmüştü fakat onlar için bir çözüm bulabilmiş, T'Challa'nın uzattığı yardım elini kabul etmelerini sağlamıştı. Scott'ı bile yanından ayrılamadığı kızının yanına geri göndermeyi başarmıştı.

Lakin, Tony için olabilecek en iyi çözüm zihninin içindeki yoğun sisin arasında kendini saklıyordu. Neden böyleydi?

Yanaklarında ve çenesinde gezen elini masaya yavaşça koydu. Eline kalemi aldı. Kalemin ucunu mektuptaki Tony yazan kısma getirdi. İsme karşı baka kaldı. Sadece baktı. Düşündü. Elinde kalkanıyla, bütün karanlık tarafını ortaya çıkardığı o karşılaşmada Tony'nin aldığı surat ifadesini düşündü.

Ay || Rogers [Stony]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin