Erdemli

470 40 28
                                    

Steve, terasta Wanda ile konuştuktan sonra kaldıkları kulenin spor salonuna gitti. Dün gece uyumuş olan Steve bu gece uykusu ondan intikam almak istiyormuş gibi gelmek bilmedi. Uykusuz kalan, uyumak istese dahi gözlerine uyku girmeyen asker de soluğu kum torbasının karşısında aldı. 

Siyah renkli kum torbasını bez sardığı yumruklarıyla dövüyordu. Yaklaşık yarım saattir, ardı ardına hızlı yumruklar indiriyordu. Ritmik, düzenli ve hızlı yumruklardı. Her yumruğu ile kum torbası patlayacakmış gibi ses çıkarıyor ve titriyordu. 

T'Challa'nın söylediğine göre beton duvar kadar sert olan o kum torbasını, Steve pamuktan yapılmış gibi dövüyordu. Her yumruğunda, yaşadığı son dört yıl geliyordu aklına. Buzdan çıktığından beri olan bütün olaylar, bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu.

Çocukluğunda, sinemaya gitmek için gazete satarak biriktirdiği parasıyla gittiğin de izlediği filmler gibi görüyordu bütün hayatını. Siyah beyaz, yanık ve bulanık. 

Çünkü o eski tarz sinema filmleri adamın iç ruhunun yansımasıydı adeta. Günümüz dünyasında dört yıl geçirdikten ve bu yeni cesur dünyaya ayak uydurmuş olmasına rağmen, içindeki adam hala 1920'lerin filmlerinde kalmıştı. 

"Yüzbaşı, insanlar korkuyor."

"Yüzbaşı, eğer kazanmak istiyorsak, bazılarımızın kaybetmesi lazım."

"Steve, bunların hepsine değer miyim bilmiyorum."

Yumrukları hızlandı, daha sert, daha güçlü vurmaya başladı. Düşmanına böyle vurmuyordu. Hem alttan, hem de tepeden zincirle tutturulmuş olan kum torbası her yumrukta iyice geriliyordu. 

"Laf oyunlarını bırak Rogers, biliyor muydun?"

"O değildi Tony, o değildi!"

Yumrukları, kum torbasının içinde kaybolup gitmeye başladı. Sert ve kalın kumaştan yapılma kum torbasının yüzeyi, her yumrukta içe doğru göçüyordu. Ancak henüz patlamamıştı. Nick Fury'nin ziyaret ettiği zamankinin aksine bunlar kaliteli ve sağlam malzemeden yapılmış spor eşyalarıydı. 

"O kalkanı babam yaptı. Sen hak etmiyorsun!

Fakat, T'Challa'nın en kaliteli kum torbası bile, Steve'in kafasında bu cümlenin yankılanmasıyla vurduğu yumruğa dayanamadı. Kalbinde yankılanan acıyı, yumruğundaki güce odaklayarak dışarı atan Steve, kafasını kaldırdığında iki zinciri de kopmuş ve bütün yeri kum yapmış, patlak bir kum torbası ile karşılaştı. 

Sessizce dudaklarının arasında bir küfür mırıldandıktan sonra yerdeki kum torbasını aldı ve kenara fırlattı. Kum olmuş zemine baktı. Bu hiç iyi olmamıştı. Hala içinde, sinir ile pişmanlık arasında hızla biçim değiştiren bir duygu sisi vardı. 

Ne olduğu belirsiz, karanlık ve kasvet dolu olduğu için, Steve içindeki bu duyguyu sis olarak adlandırmıştı.

Kızmasının ve bir kum torbasını patlatacak kadar kendinde güç bulmasının sebebi Tony değildi. Tony'e yaptıklarıydı. Bir kaç adım atıp kumların üstünden geçti ve duvara sırtını yasladı. Yavaşça kendini yere bıraktı ve sırtı duvara sürte sürte yere oturdu. 

Spor salonunda cam olmaması sinirini bozdu. Ay'ı izlemek istiyordu oysa ki. Geceler, gökte olan Ay ona huzur veren nadir şeylerdendi. Bunu sürekli kendine hatırlatıyordu ve kendine olan tek ricası buymuş gibi her gece vakti olduğunda gökteki Ay'ı izliyordu. 

Gökteki Ay'ı da Tony gibi düşünüyordu Steve. Bu da kendine itiraf edemediği gerçeklerden ikincisiydi. Güneş kadar parlak değildi, güneş gibi insanlara yararlı ve zararlı ışınları yoktu. Fakat Güneşin olmadığı yerde insanlara ışık veren, onlara izlenecek güzel bir manzara sunan ve gecenin bekçiliğini yapması, Steve'de Tony'i çağrıştırıyordu. 

Ay || Rogers [Stony]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin