Herkese merhaba. Özel bölümle karşınızdayımmm
Bölüm sizlere ithaf canlarım
Keyifli okumalar
Rüzgar'dan
Sabah uyandığımda yavaşça esnedim. Çünkü bebeklerim beş aylıktı ve beni zorluyorlardı. İki erkek ve bir kız çocuğumuz olacaktı.
Ama Arel Bey erkek çocuğumuza ismini kendisi koyacakmış. Ama ben ne yaptım. Ağladım zırladım ve olayı kısa bir süreliğine rafa kaldırdım.
Kahvaltı hazırlanmış Arel de gazete okuyordu. Canım benim bensiz kahvaltı yapmıyordu. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Gidip yanağına öpücük konduru arkadan sarıldım. Aşkım yaaa.
Bugün Su'lar bize yemeğe geleceklerdi. Onun için yardımcılar yemek hazırlığına şimdiden başlanmışlardı.
Kahvaltımı Arel'e yaptırdım. Elinden bir şey yemek daha lezzetliydi.
Su'dan
Sabah yüzümdeki öpücüklerle uyandım. Bugün Rüzgar'lara gidecektik yemek yemeğe. Yemek kelimesi bile acıkmama neden olmuştu. Ama önce ilgilenmem gereken başka biri vardı. Canım kocam Araf!
"Günaydın hayatım" dedi ve dudaklarıma kapandı. Ona karşılık verirken aklıma onu sürekli istediğim geldi. Ona hemen karşılık verdim. Onu yatağa ittim ve üstüne çıktım.
"Bu sefer ben üstte olacağım" dedim. Kahkaha attı ve kafasını olumlu anlamda salladı. Onu yavaş yavaş öperken bir yandan da tişörtünü çıkarıyordum. Tamamen soyunduğumuzda onu tekrar öptüm ve bir olduk. Onu o kadar seviyordum ki, ayrıca o kadar arzuluyordum ki... Anlatılmazdı.
Duşlarımızı - birlikte- aldıktan sonra giyinmiş ve yola çıkmıştık. Yolda giderken uyuyakladım. Malum, hamilelik.
Rüzgar'lara geldiğimizde Gamze'ler de gelmişti. Onlar çocuk için erken olduğunu söyledikleri için hamile değildi.
Karnı belli olan Rüzgar'a yavaşça sarıldım. Sonra yemeklerimizi yemiş sohetler etmiştik. Tabi erkekler bize eşlerine yani bize imalarda bulunmuş ve utandırmayı başarmışlardı.
Kahvelerimizi içerken yine Arel'le Rüzgar isim tartışmasına girmiş bir türlü anlaşamamışlardı. Eeee çocuk sahibi olmak kolay değildi.
Ben Araf'la anlaşmıştım bile. İkizlerimden birisi eğer erkek birisi kız olursa ben erkek, Araf da kız ismi koyacaktı. Güzel anlaşmıştık. Araf kız olursa adını Arsu koyacaktı. İsimlerimizden oluşan bir isim. Ben ilk duyduğumda çok sevinmiştim. İlk başlarda Arzu zannedeceklerdi ama Arsu'ydu kızımın adı.
Oğlumun - İnşAllah- adı da Sertaç olacaktı. Ben iki tane değil de üç ve ya dört tane bebeğimin olmasını istiyordum. Araf da benimle aynı şeyi istiyordu. İnşAllah, bakalım.
"Aşkım diyorum ki iki kızımız bir oğlumuz olacak. Erkeğin ismini beraber koyalım. Kızlarımızdan birini sen diğerini de ben koyayım" dedi Rüzgar.
"Hayatım ben de hemfikirim bu konuda ama erkeğin ismi neden Atlas? Yok Hint olsun o zaman" deyince hepimiz kahkahalara boğulduk. Tabi Rüzgar ve Arel hariç.
Eve gidince hamileliğin de vermiş olduğu yorgunlukla hemen kendimi yatağa attım. Araf da işe gitmişti. Malum hamile olduğumu öğrendiğimizden beri şirkete gitmiyor, -bu arada okuldan ayrılmışlardı- hep benimle ilgileniyordu. Hoş ben rahatsızlık duymuyordu bu durumdan ama işler Arel'lerin departmanından farklı, Araf'ın bölümü olduğu için gitmek zorunda kalmıştı.
Çalan telefonumla güzel, aşk dolu uykumu bırakmak zorunda kaldım.
"Efendim aşkım?" dedim uykudan çıkamayan sesimle.
"Su, o telefon neden açılmıyor?! Ne kadar telaşlandım haberin var mı? Şu an yoldayım. " dediğinde hiç de korkmadım. Ben hamile bir kadınım. Paşamızın bebeğini taşıyorum burada!
"Ne yapayım Araf? Hamileyim, yoruluyorum!" dedim. Haklıyım ama.
"Ne yapıyorsun sanki? Taş mı taşıyorsun" dedi alayla. Ama benim gözlerim çoktan dolmuştu
"Hayır efendim! Senin çocuğunu taşıyorum. Tamam mı?!" dedim ve telefonu suratına kapattım ve ağlamaya başladım. Ben hamileydim ve iş yapmıyordum. Çocuğuma bir şey olur korkusuyla.
Ağlaya ağlaya uykuya daldım.
Yanağımda dolanan eller yüzünden huysuzca mırıldandım ve diğer tarafa döndürdüm yüzümü. Yine aynı el burnumda dolaşınca eli iteledim vve uykuma devam ettim. Bu sefer küfürlük olan eller vücudumda dolaşmaya başlayınca sinirle gözlerimi açtım. Karşımda bana bakıp pişşşmiş kelle gibi sırıtan Araf'ı görünce yüzüm önce bir aydınlandı, sobra asıldı en sonunda da "hıh" yapıp Araf'a arkamı döndüm.
Kahkaha atınca sinirlendim ve başımın altındaki yastığı alıp Araf'a vurmaya başladım. Bir yandan da konuşuyordum
"Hayvan! Öküz! Dana! İnek! Sen! Ne! Hakla! Beni uyandırırsın! Ha! Hem benimle alay et, sonra uykuma et, en sonunda kahkaha at! Pislik" dedim ve gülmeye devam eden Araf'ın üstüne zıpladım.
Bir anda kendimi Araf'ın altında bulunca dondum kaldım. Bana yavaş tavaş yaklaşan Araf'la bu işin nereye gideceği belliydi..
Rüzgar'dan
"Aşkım tamam Atlas olmasın, o zaman Poyraz olsun." dedim. Babamın adı Tufan'dı. Benim adım Rüzgar'dı. E oğlumun adı da Poyraz olsun. Bu döngü böyle devam etsin. Zaten kızımın ismini bulmuştum. Meltem. Arel de diğer kızımızın ismini Esin koyacaktı. Ama şu erkek isminde uzlaşamamıştık.
"Hayatım oğlumuzun ismi Ezel olsun" deyince ismi şöyle bir süzdüm. Güzel bir isimdi. Yani bayâ bayâ beğenmiştim.
"Tamam hayatım sen nasıl istersen" dedi ve beni kolumdan yavaşça kaldırıp odamıza götürdü. Yanlış anlaşılmasın. Bebeklerim beni yorduğu için dinlenmeye götürüyordu.
Yavaşça uykuya dalarken aklımda bebeklerimizin isimleri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİLİ ÖĞRETMENİM
أدب المراهقينYeni gittikleri okulda birbirlerinden destek alan üç tane mafya kız... Okulun gözdeleri üç tane mafya öğretmen... Zaman zaman mutlu kızgın heyecanlı dakikalar geçirseler de öğretmen dedikeri kişilerin mafya oluşu ve aslında babalarının düşmanı mafya...