*Ruhum idam sehpasına mahkümken, bir daha benden mutluluğu bekleme. Ben hayallerimi asalı çok oldu.
8.BÖLÜM
Evin üzerine çöken kasvet, ince ince doğranıp, kim varsa önünde yıkıp geçiyor, geriye sadece ruhu çalınmış et yığınları bırakıyordu.
Acının, kinin, ölümün kokusu olur muydu? Emin değildim. Ama varsa, duyduğum buysa sonsuza kadar unutamayacağım bir leke gibi kazınmıştı duyularıma.
Selim'e baktım.
Ve ona.
Birbirlerini parçalamaya hazır iki düşman, ilk hamleyi yapabilmek için en uygun anı bekliyordu. Tüm kinini kusmaya yemin etmiş gibi...
"Ölmek mi daha zor gelir insana yoksa ölümü görmek mi?"
Yekta'nın hırlayan sesi çoktan uyuyan ne varsa uyandırmıştı.
"Senin..."
Selim sinirle bir küfür savurup, bir adım attı odanın ortasına doğru.
"Yavaş olun memur bey! Hiç yakışmadı. Hadi ben neyse ama Mehir'in burdayken düzgün konuşmalısınız değil mi?"
Yekta, kurduğu sahnenin etrafına toplanan
izliyicilerine göşterişini yapıyordu adeta. Bu oyunu o yazmıştı ve başrol de kendisiydi o ne isterse o olurdu.Yekta belinden çıkardığı, gümüş kabzalı silahını Selim'in alnına dayadığında, çakılı kaldım olduğum yere. Selim'in sivilken silah taşımadığını biliyordum. Hele ki annesiyle yemeğe gidiyorsak... Hazırlıksızdı. Biz onun sahnesindeki basit vigüranlardık.
"Şimdi Selim Efendi, arkanı dön yavasça odaya yürü!"
Selim bir an gözlerini kapattı. Gözkapakları can çekişen bir beden gibi usulca kapandı. Kafasını reddedercesine salladığında ensesine kadar olan saçları hafifçe dalgalandı. Gözlerini açtı bambaşka bir adam olarak. Bir kaç saniye içinde, deri değiştiren yılanlar gibi öfkeyi kendine zırh edinmişti.
"Öyle mi Yekta Karay?" Dedi onun aşalamak isteyen sesi odayı kapladı. "Yoksa benim de mi boğazımı kesersin, o iki küçük kıza yaptığın gibi?"
Sertçe yutkundu Yekta. Saklı köşesinde kalan en derin yarası tazelenmişti. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini, ne yapmak istediğini anlamak imkansızdı.
"Katil. "
"Selim sus!"
Sesim ikisinin arasına kurulmuş koskoca bir şehri yerle bir etti. Gereğinden fazla yüksek çıkan sesim, odada gerilmiş ruhlara bir kamçı daha indirdi.
"Bu pislikten korkmana gerek yok Mehir, ben burdayım. Birazdan..."
Selim'in sözleri şakağına inan silah darbesiyle yarıda kaldı. Usulca kaşından süzülen kanı gördüğümde bir adım geri çekildim. Defşete kapılmıştım. Birbiri arkasına indirilen yumruklarım arasında kaybolmuştum. Yekta Selim'i yakasından yakalayıp, masamın üzerine savurduğunda aşağıya inen aynanın parçalarıyla birlikte bende dağılmıştım. Selim artık yerdeydi ve yüzünden akan kan, gömleğini kaplamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEĞİ ÖLDÜRMEK
Roman pour AdolescentsÇölün ortasında yetişen bir gül gibiydi. Rengi, şarabın en koyu kırmızısıydı. Kokusu, tıpkı masumların kanı gibi kokardı, çünkü onların kanlarıyla sulanmıştı. **** Bir katile aşık olmanın bedeli çok ağır küçük