Chapter 4 - Harry's House

3.1K 131 6
                                    

İlk defa 3005 kelimelik bölüm sizlerle. Bölüm için çok uğraştım ama geçiş bölümü gibi bir şey oldu. Gelecek bölüm için aklımda büyük planlar var. Bu yüzden siz sınırı geçin. +25 vote +10 yorum. Sizi seviyorum. Hem de çoooooooooooook. TDSOL 1700 olmuş. Umarım bölümü seversiniz. Şahsen benim içime sindi.

Bu arada Grace'in kim olduğu konusuna gelirsek, ben aklımda herhangi bir ünlüyü düşünmedim. Benim tercihim; Grace'i hayal etmeniz ya da kendinizi Grace yerine koymanız. Ben hikayeyi o şekilde düşünerek yazıyorum.

Bölüm şarkısı konusunda kararsız kaldım. İstediğiniz şarkıyla okuyun.

Arabasına yaslanmış, gülümseyerek bana bakıyordu. Ona gülümsedim ve arka kapıdan içeri girdim. İçeri girdiğim anda bir sürü beyaz üniformalı adam bana bakmıştı. Etrafıma baktığımda buranın mutfak olduğunu anladım. Şişman bir adam diğerlerinin arasından sıyrılarak önüme geldi. Üniformasının önünde 'Şef' yazıyordu. İçimdeki Grace, "Salak, dolaşıp ön kapıdan girsene!" dese de onu duymazdan gelmeye çalıştım. Önümde kaşları çatık -orta yaşlarında, saçları ağarmış- duran adama ne diyebilirdim ki?

"Üzgünüm. Harry Styles'ı ayartmaya çalışıyorum sonra onu ortada bırakmam gerekiyor. Kameralara yakalanmamak için arka kapıya bıraktı beni." mi? Tabii ki de hayır. İlk olarak adam bana gülerdi. Sonra ortamdaki gerginlikten ben de gülerdim. Sonra adam işin ciddiyetini anlar, deli olduğumu düşünür ve beni tımarhaneye tıkarlardı.

"Üzgünüm arka kapıyı kullanmam gerekiyordu da." deyip sırıttım. Adamın yüzü iyice ciddileşti. Kaşları çatıldı, çenesi kasıldı. Bir anda güldü. Dalga mı geçiyordu? Korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım. Ortamı bozmadan ben de gülümsedim, ardından hızlıca mutfağın ön kapısından ilerledim, dışarı çıktım.

Otel gerçekten harikaydı. İleride 'RESEPSİYON' yazan yeri gördüm, hızlı adımlarla oraya ilerlemeye başladım. Resepsiyonun önüne geldiğimde, en az benim yaşlarımda görünen sarışın adam -aslında Nick, Üzerindeki kartta yazıyor- bana gülümsedi. Elindeki defteri alıp karıştırmaya başladı. "Sen Grace olmalısın. 304 numaralı oda. Ian seni odana götürecek." dedi, yanındaki mavi gözlü çocuğu göstererek. Çocuk arkasını döndü, raftaki kartlardan üzerinde 304 olanını aldı. Asansöre doğru yürümeye başladığında peşine takıldım.

Asansöre bindiğimizde 7 numaraya bastı. Ortam, sessizlikten iyice gerilmişti. Bir şeyler söylemek için ağzımı açacaktım fakat Ian'ın sessizliği susmamı sağladı. Asansörün durduğunu belirten ses çıktı. Kapıyı açıp önce benim çıkmamı sağladı. Biraz yürüdükten sonra kapının önünde durdu.

"Burası senin odan. Telefonun yanında küçük bir rehber var oradan oda servisini arayabilirsin. Ve al, bu da senin oda kartın." dedi. "Teşekkürler." gülümsedi, hızlı adımlarla asansöre ilerledi.

Odaya girdim. İçerisi resmen benim dairemin boyutundaydı. Lanet olsun! Çok güzel. Odada mavi renk yoğunluktaydı. İnsana huzur veriyordu. Odanın yola bakan camekan kısmı vardı. Normalde manzara gerçekten kötü görünürdü ama bu sefer gerçekten güzeldi. Büyük ihtimalle odanın havasından kaynaklıydı. Pencerenin perdelerini çektim. Bu elbiseyi en kısa zamanda çıkarmam gerekiyordu. Önümdeki krem dolaba yürüdüm, dolabı açtım. İçinde kıyafetlerim vardı. Frank ve Amber buraya getirmiş olmalıydı. Üzerimdeki elbiseyi çıkarttım, dolaptan aldığım pijamalarımı üzerime geçirdim.
Yatağa oturdum, etrafımı incelemeye devam ettim.

Telefonun sesini duydum. Çantamın içinden telefonu alıp arayan numaraya baktım. "Amber" Aramasını görmemiş gibi davranmaya karar verdim. Israrla aramaya devam ediyordu. Açtım.

The Dark Side Of Light || StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin