Chapter 15 - Silver Box

1.2K 94 21
                                    

Bayram dolayısıyla bir haftadır bilgisayar yanımda değildi. Mobil olarak az da olsa yazmaya çalıştım ama pek bir ilerleme kaydedemedim. Anca bilgisayara ulaşınca bölümü tamamlayabildim. Bölüm 2344 kelime, yani kısa değil. Yorum yapmayı unutmayın. Benim için önemliler. Ve size bir sürprizim var. Bu bölüm Harry'nin ağzından!. Biraz olsa da Harry'nin iç dünyasına değindim. (Multimedia'daki Harry'yi yaklaşık yarım saattir izliyorum.!)

İthaflar; @EzgieylemKyk , @MyCurlyHazza (uzun yorum = ithaf)

Bölüm şarkısı: Lykke Li - Gunshot

Harry'nin ağzından;

Yatakta doğrulup oturur pozisyona geldim, sırtımı yatağın başlığına dayadım. Yerdeki kıyafetlerini giyen Kate'i izledim. Bu seferki kısa sürse de rahatlamamı sağlamıştı. Gitmesi canımı sıkıyordu. "Gidiyorsun." Kafasını kıyafetlerinden kaldırıp bana baktı, iç çamaşırlarını yeni giymişti. "Harry," diyerek konuşmaya başladı. Durdu ve söyleyeceklerini toparladı. "Gitmek zorundayım. Biliyorsun, Max... Hastaneye gitmem gerekiyor."

"Kate, onun zarar görmesini sen istedin!" sesim istemsizce yüksek çıkmıştı. Öfkemi geçirmek için gözlerimi sıkıca yumdum, derin bir nefes aldım. Hiçbir işe yaramadı. Yüzüme dokunan parmaklarla gözlerimi açtım. "Evet, biliyorum. Teşekkür ederim." Belime oturdu, yaklaşarak dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Bu içten gelen bir öpücük değildi, tutkulu veya istekli de değildi. Sadece bir öpücüktü işte. Dudaklarını ayırdıktan sonra üzerimden kalktı, gülümsedi. "Grace'e zarar vermeye devam edeceksin, değil mi?" Grace... Bana yardımcı oluyordu. Onunla uğraşmak bana yardım ediyordu.

Uğraşacak bir şeyim olduğunda, düşünmüyorum. Bu benim için gerçekten iyi. Çünkü düşündükçe akıl sağlığımı yitirmekten korkuyorum. Yıllardır, düşünmek benim için bir işkence. Beynim patlayacak, çıldıracakmışım gibi hissediyorum. Bazen günlerce düşünüyorum. Uykuya dayanamayacak hale gelene kadar, direnecek gücüm kalmayıp uykuya teslim olana kadar düşünüyorum. Gerçekten saçma gelebilir. Yani, kim düşünmekten bu hale gelir ki? O, olaydan beri bu haldeyim. Yaptığım şeyle gurur duymuyorum ama bir daha olsa, yine aynısını yapardım.

Düşünmek... Bu, beni içten içe yok eden bir hastalık gibi. Ölümcül bir hastalık. O anı düşünüyorum. Ruhumu kaybettiğim, kendimi dipsiz kuyunun içine attığım, sonsuza dek kaybolduğum anı. Tamamen karanlığa boğuldum. İlk başta küçük bir siyahlıktı. Yıllar içinde büyüyerek beni içine hapsedene kadar, beni içinde boğana kadar. Ruhum bende mi, değil mi? Bundan bile emin değilim. Benim cehennemim burası. Acı çekiyorum. Yıllar boyunca bunu yaşadım. Her gün, her dakika... Acı hâlâ var. Geçmedi, asla sona ermeyecek. Sadece biraz daha katlanılabilir halde. Benim yerimde başkası olsa, belki de hayatına son verip acıdan kurtulurdu. Ama ben kendimi huzura kavuşturmam. Çünkü hak ediyorum. Cezalandırılmayı, acı çekmeyi hak ediyorum. Her zerresine kadar...

"Evet, ona zarar vermeye devam edeceğim." Ve sen, senin için yaptıklarıma rağmen asla beni sevmeyeceksin. Yataktan kalktım, yerdeki pantolonumu giymeye başladım. Söylediklerimi duyduktan sonra Kate'in yüzünü büyük bir gülümseme kapladı elbisesini giymişti. Topuklu ayakkabılarını da giydi. Bana sarıldı. "Teşekkürler. Hem Grace için," yüzündeki gülümseme arsız bir sırıtmaya dönüştü. "Hem de seks için." Dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurdu, odadan çıktı. Kıyafetlerimi giydikten sonra odadaki televizyonu açtım. Kanallarda rastgele gezerken adımı duymamla durdum. Lanet olsun! Grace, Gemma ve ben arabadayken fotoğraflarımız vardı. Haberi sunan adamı dinlemeye devam ettim.

"Bu gizemli kızın kim olduğunu bilmiyoruz. Sanırım yeni bir aşk doğuyor. Harry, Kendall Jenner'dan sonra çabuk kendini toparlamış gibi görünüyor...

The Dark Side Of Light || StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin