Chapter 14 - One Word. 'Bitch.'

1.3K 108 25
                                    

Bölümün geç kaldığını ve kısa olduğunu biliyorum. Bulunduğum yerde internet olmaması nedeninden dolayı bölüm birkaç gündür hazırda bekliyordu. Bölümün hazır olması ve internetsizlikten atamama gerçekten kötü. Sizin beklediğinizi de düşününce vicdan azabı çektim. Ama elimde olan bir şey değildi. Çok kısa olduğunu biliyorum. Hikayeyi kafamda kurguladım ama kurgunun sıradaki konusuna geçersem, sanki hızlı ilerleyecekmişim gibi geldi. Bu yüzden Bölümü yazarken çok zorlandım. Gerçekten zorlandım. Umarım düşündüğüm kadar kötü bir bölüm olmamıştır. Sizi seviyorum. İyi okumalar!

Bu bölümün ithafı: @EvenstarArwen

Bölüm şarkısı yok. İstediğiniz şarkıyla okuyun.

"Ben... özür dilerim." Düşüncelerimi bir araya getirip cümlelere dökemiyordum. Max yerde, Harry'nin darbelerinden kıvranıyordu. Ve benim yardım etmek için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. "Umurumda değil." Neden umurunda olacaktı ki zaten? Max'in tişörtü kan içinde kalmıştı. Onu böyle görmek canımı acıtıyordu. Harry elindeki boruyu bıraktı. Borunun yere düşüş sesi boş bodrumda yankılanarak kulaklarıma kadar geldi.

"Sanırım bu kadarı yeterli." Harry kolumdan tutarak beni dışarı çıkarmak için çekti. Kolumu elinden kurtarıp Max'in yanına koştum. Kulağımı göğsüne dayadım. Nabzı yavaş olsa da atıyordu. Telefonumu çıkardım. Ambulans çağırmam gerekiyordu. Harry yanıma gelip elimdeki telefonu duvara fırlattı. "Gemma halleder!" kolumdan tutup sürürcesine dışarı çıkarttı. "Harry, aman tanrım sen... sen onu öldürüyordun!"

Beni asansöre çektikten sonra kapılar kapanana kadar kolumu bırakmadı. "Ama öldürmedim." Ama ölecek. Ambulans çağırılmazsa ölecek. Derin bir nefes aldım. Siren sesleri yankılanmaya başladı. "Sana Gemma'nın halledeceğini söylemiştim." Ambulansın geldiğini anlayınca biraz da olsa rahatlamıştım.

"Bunu neden yaptın?" vereceği cevabı merak ediyordum. "Özel nedenlerim var." Kafasını çevirip yüzüme baktı. "Senle alakalı olduğunu düşünüyorsan, kesinlikle değil." Neyle alakalıydı o zaman? Asansörün kapıları açıldı. Harry benimle birlikte çıktı. Telefonunun mesaj sesiyle durdu. Mesaja baktı. "Sen odana git." dedi ve hemen solundaki odaya girdi. Odama gitmek ve gitmemek arasında kararsız kaldım. İçeriden gelen konuşma sesini duyunca burada kalmayı seçtim. Kapı aralıktı. Oda asansörün yanında olduğu için kaçabileceğim tek yerdi. İleride sehpanın üzerinde küçük bir kutu vardı. İçini açtım, boştu. Sanırım süs amaçlı falan koymuşlardı. Kutuyu alıp asansörün açık olan kapılarının önüne koydum. Böylece kapılar önündeki kutu yüzünden kapanamayıp tekrar açılacaktı. Ve odadan biri çıkarsa asansörün içine girip kapıları kapatabilirdim.

Aralıktan içeri baktım. Aklım hâlâ Max'deydi, bacağımdaki acı ise odaklanmamı zorlaştırıyordu. Birkaç dakikalığına da olsa içeriye odaklanmam lazımdı. Harry'nin annesi camın önünde durmuştu, karşısında ise Harry vardı. Harry'nin annesi -sanırım ismini bilmediğim içi ona Bayan Twist diyeceğim- konuşmaya başladı. Çatılan kaşları pek de iyi şeyler söylemeyeceğinin habercisiydi.

"O, sana söyledi diye Max'e ve Grace'e zarar veremezsin. Daha önce de başkalarına zarar vermeni söylemişti. Onları yapmanı bir şekilde önlemiştik Harry. Ama bu böyle devam edemez." Bir dakika. Ne? Bunları yapmasını söyleyen biri mi vardı? Peki neden ben? "Anne, Kate'e borçluyum. Onun babasını öldürdüm. Bunu biliyorsun."

"İnsanlara zarar vererek borçlarını ödeyemezsin. Onun dediklerini yapmanın, Kate'le yatmanla bir alakası var mı?"

"Kate'i seviyorum!"

"Onun babasını öldürmen tamamen senin suçun. Suçunu insanlara zarar vererek hafifletemezsin!" Bayan Twist oldukça sinirli görünüyordu.

"Beni hiçbir zaman affetmeyeceksin, değil mi?" sesi daha önce duymadığım şekilde aciz çıkıyordu.

The Dark Side Of Light || StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin