Chapter 6 - Time To Have Fun!

2.6K 126 19
                                    

Önceki bölüme attığınız yorumlar için teşekkür ederim. Böyle uzunn uzuunndu. Bu yüzden bu bölüm de güzel güzel oldu. Sınır +35 vote +10 yorum. İlk bölümlerde olayları biraz hızlı olarak geçmiştim. Anlatımla alakalı bir şey değildi, konu gereği öyle olması gerekiyordu. Harry'nin bu kadar çabuk senden hoşlanıyorum demesi falan. Amacım zaten buydu.(ama hoşlanma durumu yok. Akıllarda soru işareti kalmasın) Neyse size iyi okumalar. Hepinizi çooook seviyorumm...

 Bana söylediği şeyler karşısında ağzım bir karış açılmıştı. Biliyor muydu? En başından beri, her şeyi... Bana attığı her adımda, bir adım geri gidiyordum. Sırtım kapıyla buluştuğunda adımlarım son buldu. Benden hoşlanması, bu kadar hızlı ilerlemesi; artık her şey daha da anlamlıydı.

"Aptalsın; çünkü senden bu kadar kısa sürede hoşlandığımı, belki de seni sevdiğimi düşündün. Aramızdaki şeylerin bu kadar hızlı ilerlemesi seni hiç rahatsız etmedi. Hiç şüphelenmedin. Harry Styles'ın çevresinde o kadar sürtük varken, çevresinde dolanan o kadar güzel kız varken; senden hoşlandığımı düşündün ve bunu hiç sorgulamadın. Gerçekten aptalsın. Sence iki gündür tanıdığım bir kızdan hoşlanır mıyım? Hayır!"

"Aptalsın; çünkü bana oyun oynayacakken, sen sadece kendini kandırdın!"

"Aptalsın; çünkü yaptıklarının sonuçları olmayacağını düşündün. Biliyorsun Grace, hiçbir şey karşılıksız kalmamalı." Haklıydı, ona inanacak kadar aptaldım. Onun böyle biri olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Tamamen görünüşüne aldanmıştım.

"Peki, neden benden hoşlandığını söyledin?"

"Buna inanmadın, değil mi? Aa doğru, sen aptaldın!" Gülerken gözleri ateş saçıyordu. Özünde nefret taşıyor gibiydi. "Sana bir soru sordum!" dedim, dişlerimi sıkarak. Ben cevap beklerken, o tekrar güldü. "Küçük sürtük sinirlendi!" Bana yaklaşırken devam etti. "Sıkıldım. Ve her şeyi hızlandırmak istedim. Biliyor musun? Şu anda tam istediğim kısımdayız. Hesap sorma kısmı! Ve sen Grace Wright, yaptıklarının cezasını çekmelisin!"

Son olarak aramızdaki açığı da kapattı. Ellerini saçlarıma götürdü, tutuşu okşar gibi yumuşaktı. Ardından tutuşunu sıkılaştırdı, aldığı kalın saç tutamını büyük elinin etrafında doladı. Bir anda var gücüyle çekti. Gücünün etkisiyle yere yığıldım. Ani hareketiyle ağzımdan kaçan çığlığa engel olamamıştım. Duymazdan geldi. Eline doladığı saçlarımı çekerek, yerde olduğumu umursamadan sürükledi. Ayağa kalkmaya çalıştım ama gücü benim hareketimi etkisiz hale getirebilecek kadar sertti.

Beni merdivenlerden sürükleyerek çıkardı. Basamaklara vuran bacaklarımda bir sürü morluk oluşacaktı. Beni, bana verdiği odaya fırlatacağını sanmıştım. Odanın kapısının önünden geçerken durmadı, sürüklemeye devam etti. Daha önce görmediğim, kenarda kalan odaya kadar. Beni odaya fırlattı. Kelimenin tam anlamıyla savurdu. Savrulmamın hızıyla, yere sürtünen pantolonumun bazı yerleri yırtılmıştı. Beni getirdiği odada bir tane demir başlıklı yatak, bir tane de şömine vardı. Odanın hiç penceresi yoktu. "Seninle çok eğleneceğiz!" Yüzüne yine o iğrenç çarpık gülüşlerinden birini yerleştirdi. Çalan telefonuyla, yüzündeki çarpık gülüş silindi. Odadan çıktı, kapıyı kapatmaya bile gerek duymamıştı. Aşağıya inen adımlarını dinledim.

Adımlar iyice uzaklaştığında, bulabildiğim tüm gücümle koşarak aşağıya indim. Hızımı değiştirmeden kapıya koştum. Bir çift kol beni sertçe tuttu, geriye çekti. Kollarını karnımın üzerinden dolamıştı. Kollarım serbestti. Kaçmak için kollarının arasında çırpınıyordum. Her çırpınma girişimimde kollarını daha çok sıkarak canımı acıtıyordu. Tırnaklarımı kollarına geçirdim, iyice bastırarak ona acı vermeye çalıştım. "Siktir! Sen ne yaptığını sanıyorsun!" diye gürledi.

The Dark Side Of Light || StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin