Herkese selam. Umarım kitabımı beğenirsiniz. Sizden küçük bir ricam var. YouTube kanalıma abone olabilir misiniz? Kanalımın adı İlke Ilgaz. Şimdiden çok teşekkür ederim.
Havaların ısınmaya başlamasıyla yaz kendini hissettirmeye başlamıştı. Marketlerde çeşit çeşit dondurmalar, mağazalarda tişört, şort ve etekler yerini almış, yağmurlu bir havada kahve içen insanların bulunduğu reklamlar yerini sahil kenarında soğuk içecekler içen insanların bulunduğu reklamlara bırakmıştı.
Evde oturmaktan sıkılmıştım. Her yaz tatilim evde geçmek zorunda mıydı? Farklı yerler gezmek istiyordum, farklı şehirlere gitmek...
Kapımın pat diye açılmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Annemin bana sorunlu olmadığını kanıtlamak için defalarca konuşma yaptığı kardeşim Koray tam karşımda duruyordu.
"Kapıyı çalsana be!"
Bu çocuk on beş yaşına geldi ama hala on yedi yaşındaki bir kızın odasına kapının çalınmadan girilemeyeceğini öğrenememişti.
"Çok meraklı değilim odana gelmeye. Babam çağırıyor." Gözlerini devirerek odadan çıktı.
Acaba babam ne söyleyecekti? Yoksa kızacak mıydı? İyi de bana kızması için ortada herhangi bir sebep yoktu ki! Neden böyle düşünüp duruyorum. En iyisi gidip bir an önce öğrenmek. Zaten Koray ile kavga etmemizin dışında babam bana pek kızmazdı.
Salona girdiğimde annemle babamı güler yüzlü görünce şaşırdım. Koray da yanıma oturdu.
Kısa bir bakışmadan sonra nihayet babam konuşmaya başladı.
" Çocuklar yarın Bodrum'a tatile gidiyoruz. Bavullarınızı hazırlayın ve uyuyun. Sabah erken kalkacaksınız. Mızmızlanan evde kalır ona göre."
Bodrum'a tatile gidiyoruz cümlesinden sonra hiçbir şeyi duymamıştım. Daha doğrusu önümüzdeki bir yılı bu cümleyi zihnimde tekrar tekrar duyarak geçirebilirdim.
Koray ile salonda çığlıklarımız yankılanırken annem ve babam ''Biz bu çocukları neyden mahrum bıraktık da böyle ilk defa nefes alıyormuşcasına seviniyorlar'' bakışı atıyordu.
"Eee ne zaman gidiyoruz?"
"Kızım, sen neden bizim hiçbir dediğimizi duymuyorsun? Yarın sabah demiştik ya."
Yarın sabah mı? Ben ne alacağım yanıma?
Koşar adımlarla odama ilerledim. Ben koşarken annemin ''Dönünce seni doktora götüreceğimi bil. İşitme testi için.'' Kıyafetlerimi özenle seçip katlayarak bavula koymaya başladım. Kıştan kalma kazaklarıma bakarak sonunda yaz geldiği için bir kez daha şükrettim.
Nihayet hazırlandığımda bavulu koridora çıkardım. Derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim çünkü hayatımın en ağır bavulunu hazırladığımı fark ettim. Telefonum titredi. Ah, tabi. Tatil heyecanından en yakın arkadaşımı unutmuştum. En son onunla mesajlaşıyordum. 2 yeni mesaj. Mesajları okuyunca göz devirdim.
"Kızım taqsana bni .s"
"Hilal baq orya qlirsm qafani qirarm."
Allahım bu kız ne zaman böyle ergence mesaj atmayı bırakacaktı?
" Ben de seni seviyorum Yağmurcum :)" diye cevap verdim.
"Bn de sni svyrm Hilalcim :) "
"Ya onu boşver de biz Bodrum'a tatile gidiyoruz. :))))"
"Oha cddi misin lan ne gzl ben de evde takılcam bütün yaz dizi izlcm .s"
Yağmurun da gelmesini isterdim. Düşünsenize en iyi arkadaşınızla tatil yapmak... Özellikle en yakın arkadaşımla kamp yapmayı, yıldızları seyrederken hem dedikodu yapıp hem hayatın anlamını sorgulamayı. Ha bir de belki de bu macerada bize eşlik edecek küçük tatlı bir köpek... Süper değil mi?
İçeriden babamın seslendiğini duydum.
"Hadi çocuklar yarın erken kalkacaksınız. Hemen uyuyun." Gerçekleşmeyeceğini bildiğin hayalleri kurmaktan daha kötü olan şey, o hayallerin ortasında seni çekip çıkarıp gerçek dünyaya dönmeni sağlayan kişi ya da olaydır.
Uykuyu .ok severim elbette ama kalk deyince de kalkarım. Babamın bu yersiz bulduğum uyarısının Koray'a hitaben olduğunu düşünerek pijamalarımı giydim. Koray ise bir an önce sabah olmasını istediği için ağzından akan salyalar eşliğinde uykuya dalmıştı.
Ben de yatağıma girmiştim ama hiç uykum yoktu. Tatili düşünüyordum. Nasıl bir yer olacağını, kimlerle tanışacağımı...
Bütün bunları düşünüp varsayımlarda bulunurken uykuya daldığımı asla fark etmedim.