''Uyandırma servisi kalkın lan kahvaltı hazır.'' Yağmur'un üst katta Koray ve Emre'yi uyandırmaya çalışıyordu.
Kahvaltıdan hemen sonra temizliğe başladık ve iki saat kadar onunla uğraştıktan sonra herkes yorgunluktan farklı bir yere dağıldı.
''Of, biz eve gidiyoruz. Annem çağırıyor. Akşama döneriz.'' dedi Yağmur. Emre ile birlikte gittiler.
''Abla ben de bankaya gidiyorum. Gelirim bir saate.'' dedi Koray ve bisikletiyle merkeze gitmek üzere evden ayrıldı. Ben ise tek başıma evde kaldım. Saat öğlene yaklaştığı için denize gitmenin iyi bir fikir olabileceğini düşündüm ve hazırlanıp yola koyuldum. Sahil çok uzakta olmadığı için yürümeyi tercih ettim.
Vücudum suyla temas edince kendimi bulutların arasında gibi hissettim. Beni tüm düşüncelerimden ve sorunlarımdan uzaklaştırıyor ve adeta ona kapılmamı istiyor gibiydi. Kendimi serin suyun kollarına bırakıp uzandım. Gözlerimi kapattım ve güneşin yüzümü kızartmasına izin verdim.
Huzurun tam doruklarındayken ensemde ve diz kapaklarımın arkasından birinin beni kavradığını hissettim.
''Dikkat et, günün bu saatlerinde güneş çarpabilir.'' dedi Burak beni ayağa kaldırarak.
''Sen burada ne yapıyorsun?'' diye sordum istemeden. Sırt üstü bana doğru yüzmeye başladı.
''Burada yaşıyorum, unuttun mu? Sahilde otururken seni gördüm. Yanına geleyim dedim.'' dedi gülümseyerek. Derin bir iç çektim.
''Hala haber yok mu?'' dedi Çınar'ı kast ederek. Başımı hayır anlamında iki yana salladım.
''Belki de seni unutmuştur.'' dedi.
''Belki de plan yapıyordur.'' dedim. Hala neden umutsuzca onu beklediğimi bilmiyordum. Bu büyük mesele, eninde sonunda onunla aramızı bozacaktı. Neredeyse hiç umudum kalmamıştı.
''Belki böylesi daha iyidir. Onun etrafında olduğun sürece başında dert olacak gibi görünüyor. Sonuçta kardeşi. En fazla ne kadar birbirlerine ters düşebilirler ki?'' diye sordu.
Ona hak vermek istemiyordum fakat haklıydı. Çınar'ı en son gördüğümde, Ece ile birlikte, yüzünde ağlamaklı bir ifade vardı. Belki de kardeşiyle olan bu durumdan memnun değildi ve bir tercih yapması gerekecekti. Sanırım bu durumda da tercihi ben olmayacaktım.
''Senin arkadaşın nerede? Siz ayrılmaz ikili değil miydiniz?'' diye sordum.
''Hala öyleyiz. Sadece birkaç işi varmış, bugünlük ortalarda olmayacak.'' dedi.
Birlikte eve doğru yürümeye başladık.
''Bana ailenden hiç bahsetmedin.'' dedim ona yürürken.
''Avustralya'da yaşıyorlar. Dolayısıyla pek görüşemiyoruz. Bir kız kardeşim var. O da onlarla birlikte yaşıyor. Bu sene üniversiteye başlayacak.'' dedi.
Eve doğru ilerlerken uzakta bir siluet dikkatimi çekti.
Uzun dalgalı kızıl saçlar... Sıla!
''Sıla?'' koşarak evimin önünde duran o siluete yaklaştım.
''Hilal?'' Sıla da bana döndü ve koşarak sarıldı.
''Nerelerdeydin? Niye hiç beni aramadın?'' diye sordum.
''İşleri halletmeden önce haber verip telaşlandırmak istemedik.''
''Ayrıca Çınar ortalarda yok. Bu yüzden senin başına bir şeyler gelmesinden korktuk.'' dedi Kuthan arabasının bagajını kapattıktan sonra. Konuşmaya başlayana kadar onun orada olduğunu fark etmemiştim.