-Ölüm var dediler, yine sevdik!-
O zamanlar lise 2. Sınıftaydım. İyi bir arkadaş ortamım vardı ama okul da çok tanınan biri değildim. Kendi halin de takılan bir kızdım.
Birgün okul çıkışı arkadaşlarımla okulun önünde duruyorduk. Sonra önümüze bir çocuk geldi. Ama sırtı bize dönük olduğu için yüzünü tam olarak göremiyordum. Aramızda kalabalığın etkisiyle çok az mesafe vardı. Dönse belki de yüz yüze gelecektik. Ve döndü de... O anı kesinlikle tarif edemem. Resmen tutuklu kaldım. Arkadaşlarım da benim bu durumumu fark ettiler. Çocukla göz göze geldik ama sadece iki saniye. Sonra önüne döndü ve arkadaşları gelince gittiler. O an fark ettim ki onu okul da ilk defa görüyorum.
Aradan bir hafta geçti. Okul da onu bir daha göremedim. Arkadaşlarım vasıtasıyla kim olduğunu nasıl biri olduğunu buldum. Sınıftan hiç çıkmazmış, çünkü içine kapanık biriymiş. İlk iş olarak instagram hesabını bulup fotoğraflarına baktım.Gerçekten de yakışıklı biriydi. Ve o an bir karar aldım. Fake hesaptan yazıp onunla konuşucaktım. Yaptım da... Ona mesaj attım. Direk ondan hoşlandığımı açık açık söyledim. Oda bana hemen cevap verdi. Beni görmek istediğini söyledi. Bense buna hazır olmadığımı söyledim. Anlayışla karşıladı ve biz böyle uzun zaman konuştuk.
Aslında iyi bir insandı. Ama hayatı pek umursamıyordu. Kesinlikle sorunları vardı. Ama bunu bana- tanımadığı bir insana- anlatması beklenemezdi. Onunla konuşurken zaman hızlı geçiyordu. Telefonu nerdeyse hiç elimden bırakmıyordum. Ona sürekli kantine gel seni görmek istiyorum diyordum. Oda yapıyordu. Oraya gelip dakikalarca orada oturuyor , benim hangi kız olduğumu çözmeye çalışır gibi sürekli etrafına bakıyordu.
Ben 12. Sınıfa geçtiğim de oda mezun olmuştu. Bu geçen süre zarfında sürekli konuşmuştuk. Ama o mezun olduktan sonra bir anda konuşmayı kestik. Oda haklıydı. Kim tanımadığı bir insanla hergün, her an konuşmak isterdi ki?
Bende mezun olmuştum ve iyi bir bölüm kazanmıştım. Ama emreyi hala aklımdan çıkaramamıştım. Arkadaşlardan duğduğuma göre hala aynı yerde yaşıyordu. 20 yaşına geldiğim de bir karar aldım ve emreye kendi hesabımdan mesaj atıp yıllar önce ki o kız olduğumu söyledim. Emrenin hesabı hala aynıydı. Ama çoğu fotoğrafı silinmişti ve yeniye ait hiç fotoğrafı yoktu.
İki gün sonra mesajımı gördü ve bana cevap verdi. Gerçekten çok güzel olduğumu,neden kendimi saklama gereği duyduğumu sordu. Biz böyle bir ay falan konuştuk, ben en sonunda buluşmak istediğimi söyledim. İlk başta kabul etmedi. Neden, dediğim de;Beni görürsen bir daha benimle konuşmak istemezsin, dedi. Ama ben ona yıllar önce ki gibi aşık olduğumu ve buluşmak istediğimi söyledim. İlk başta istemese de sonra kabul etti ve buluşmaya karar verdik. Üç gün sonra mezun olduğumuz lisenin bahçesin de onu gördüğüm bankın önünde buluşmaya karar verdik.
Ben onu yıllar önce görmüştüm. Ama o beni ilk defa görecekti.Okula gelmeme beş dakika kala bana mesaj attı. Geldiğini beni beklediğini, söyledi. Çok heyecanlıydım. Okula geldim. Onu o bankta oturuyorken gördüm. Bana yan tarafı dönüktü ve sadece yüzünün yarısını görebiliyordum. Ama beni daha fazla şaşırtan birşey gördüm. Emrenin bütün saçları dökülmüş yerini bir bere almıştı. Kaşları da öyle...
Bana yıllar önce anlatmadığı sorunun bu olduğun anladım. Neden buluşmak istemediğini de...Ben onu süzerken o benim geldiğimi anladı ve gözleri beni buldu. O an fark ettim ağladığını. Hiç beklemedim, o ne der diye düşünmedim. Koştum ona doğru. Oda anlamış gibi açtı kollarını sarıldı bana. Ve o an ikimiz de ağlamaya başladık. Yıllar sonra hayalim biraz buruk ta olsa gerçekleşti. Ona hastalığını sorduğum da ; kanser olduğunu ve hastalığının ilerlediğini söyledi. O an bana bir soru sordu. Ya git, ya da kal,dedi. Sadece elini tuttum ve hiçbir şey söylemedim.
Günler onunla birlikte güzel geçiyordu. Sürekli konuşuyorduk. Hastanenin her evresin de onun yanında oluyordum. Daha sonradan öğrendim acı birşey vardı ki beni mahvetti. Onun ailesi yoktu. Bir trafik kazasın da ölmüşlerdi. Dedesi onu bu yaşına kadar büyütmüş ama oda bir sene önce vefat etmişti. Emre tek başına kalmıştı. Bu yüzden onu hiç yalnız bırakmak istemiyordum. Bazen emreyle çimlere uzanıp saatlerce konuşuyorduk. Bazen o dizlerime uzanıyor ben ona uydurma hikayeler anlatıyordum. Bu onu çok eğlendiriyordu. Çünkü anlattığım hikayeler çoğu zaman saçma sapan şeyler oluyordu.
Herşey güzel giderken birgün emre fenalaştı ve hastaneye yatırmak zorunda kaldık. Hastane de bir hafta geçirdi ve bu süre içerisin de gerçekten tam anlamıyla çöktü. Hiç yanından ayrılmıyordum. Doktora neler olduğunu sorduğum da beni bir kenara çekip artık yapacak birşeylerinin kalmadığını söyledi. Yıkıldım, ağladım, bağırdım...
Ama emrenin yanına gidip hiçbirşey yokmuş gibi davrandım. Yine ona uydurma hikayeler anlatıp onu güldürdüm. Yanına uzanıp kalbini dinledim. Gülüşünü izledim. Onu kaybediceğimi biliyordum . Oda öleceğini biliyordu. Ama ikimizde sanki bunlar hiç yaşanmayacakmış gibi davranıyorduk.Birgün emreye eşyalarını getirmek için yanından ilk defa ayrılmıştım. Eşyaları alıp alel acele hemen geri hastaneye döndüm. Ve acı haberi aldım. Emre belki de ölmek için benim onun yanından gitmemi bekliyormuş. Gerçekten yıkılmıştım. Çünkü o ölmüştü...
Günler geçmişti, haftalar geçmişti...
Emrenin acısı bir nebze bile dinmedi ama. Hergün mezarına gidiyor saatlerce onunla konuşuyordum. Bazen yanına uzanıyor, toprağına sarılıyordum. Beni neden bıraktın, diye ona kızıyordum. Sahi neden emre?Birgün yine onun mezarına gitmiştim. Aniden telefonum çalmaya başladı. Emrenin yattığı hastaneden bir hemşire arıyordu. Oda da bir mektup bulduğunu ve bu mektubun emreye ait olduğunu söyledi. Hemen hastaneye gidip mektubu aldım. Ama açıp okumak istemiyordum. Çünkü yazdıkları beni öldürebilir, yakıp yok edebilirdi.
Yine o okulun bahçesine gittim. Yine o banka oturdum ama bu sefer hep emrenin oturduğu tarafa oturdum. Açtım mektubu.
Can içim olan herşeyim herbişeyim'e;
Biliyorum şu an bana çok kızgınsın seni bırakıp gittiğim için ve hergün mezarıma gelip bana bağırıp çağırıyorsun. Ama inan bana sevgilim bu benim tercihim değildi. Seni sevmek benim tercihimdi ama gitmek inan bana benim tercihim değildi.Bu kısa süre içerisin de annem oldun, babam oldun, arkadaşım sevgilim oldun. Birgün bir de baktım ki yıllar önce beni görmek istediğini söyleyip kantine çağıran ve en kuytu köşeye geçip ürkek ürkek beni izleyen sarı saçlı , güzel gözlü kız benim herşeyim, herbişeyim olmuş. Sen hayatta tanıdığım en muhteşem insansın. Hatta gülüşünü sevdiğim tek insansın.
Kendime çok kızgınım can içim. Öleceğimi bile bile seni hayatıma aldım. Hayatım da bir kez mutlu olmak istedim. Ama inan bana ilk başlar da senin kalbim de bu kadar yer edebileceğini hiç düşünmemiştim.
Kabul ben bir hata yaptım ve gittim. Ama sen de bir hata yapıp bende kalma. Sende git benden. Hayatına devam et sevgilim. Gülüşünü , o saçma- ama güzel olan- hikayelerini seven bir adam bul. Onu çok sev sevgilim. Beni sevdiğinden de çok sev.
Şimdi emren sana diyor ki; hergün mezarıma gelip beni azarlamayı bırak. Hatta mezarımın yolunu bile unut. Beni unut. Ama şunu asla unutma ben seni çok ama çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim VAVEYLA'm
Random"Benim çığlığım sensin!"dedi. Sustu... ... Attığımız her çığlık sonsuzdur; Çünkü her çığlığın bize geri dönen bir yankısı vardır. Bu yüzden onlar ölümsüzdür. VAVEYLA' lar! Bunlar benim sessiz çığlıklarım! Sende duymak ister misin?