6

49 4 0
                                    

Uyandığımda saat 11:27 idi. Doğrulup yatakta oturur hâle geldim. Gözlerim yakın diyarlara dalarken yine ve yine annem ile abimi düşündüm. Neler oluyordu? Neden burada olmak zorundaydım? Kendimi bir odaya kapatıp hiç çıkmamak istiyordum.

Bacaklarımın üstündeki pikeyi yana atıp ayaklarımı yataktan sarkıtarak yere bastım. Ayağa kalkarak banyoya gittim. Sabah sabah uyanmak için en iyi şey hızlı bir duştu.

Duşumu alıp banyodan çıktım. Açtım ve yemekhane açılmıştı. Odamda yemek yerine restoranda yemeyi tercih ettim.

Ayaklarımı sürüyerek bavuluma ilerledim. İçinden bir kot pantolon ve bir de kolları firseklerinden itibaren bollaşan siyah bir tişört aldım. Elimdekileri giydim. Aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı taradım ve makyaj yapmadan çantamı alıp odadan çıktım. Asansöre ilerledim ve bindim. Zemin kata inip restoranta ilerledim.

Restorant çok büyüktü. İçeri girdiğinizde sizi ard arda gelen geniş masaların üstünde yemekler karşılıyordu. Kenarda tabak, kaşık ve çatallar vardı. İnsanların yemesi için masalar iki üç basamak indiğiniz zaman sizi karşılıyordu.

Kenarda duran tabak ve çatallardan bir tane aldıktan sonra yemek seçmeye başladım. Tabağına biraz patates bir tane haşlanmış yumurta ve salata aldıktan sonra tatlıların olduğu kısma yürüyorum.

Hayatımda sevdiğim tek bir sloganım vardır.

Tatlı candır!

Hiçbir şey yemem sadece tatlı yesem olur diyenlerdenim. Tabi annem böyle yapacağımı bildiği için bana gitmeden önce sadece tatlı yetmeyeceğime dair söz verdirtti. Ben ne yapayım yani?

Tatlılardan sayamayacağım kadar çok aldıktan sonra boş bir masa bulup oturuyorum. Yemeğimi yiyorum.

Tam patatesi çatalıma saplayacakken elinde tabağıyla birisi gelip masama oturuyor. Gözlerim tabağıma odaklı olduğu için kim olduğunu göremiyorum fakat birinin masama oturduğunu göz ucuyla görebilmiştim. Başımı kaldırdığımda ise beni Tuhaf Adam karşılamıştı.

Çatalım tabakta gözlerim Tuhaf Adam'da takılı kalmıştı. O ise benimle hiç göz teması kurmamış yemeğini yiyordu. Başını kaldırıp bana bakma zahmetine bile girmemişti.

Bana bakmayacağına kanaat getirince bende onun gibi yapıp onu takmadan yemeğimi yemeye devam ediyorum.

Ancak birkaç dakika sonra dayanamayıp bir soru dökülüyor dudaklarımdan.

"Görgü kurallarından haberdar mısın?"

Gözlerini bana çevirmeden gülümsüyor. Sonra elindeki çatalla tabağımdaki patateslerden alıp ağzına atıyor. Ağzına aldığı patateslerimi yerken başını kaldırıp bana bakıyor.

Sonunda!

"Görgü kurallarından haberdar olmasam masana oturmazdım. "

Biraz beklemem gerekiyor cevap verebilmem için. Çünkü bu davranış öyle münasebetsiz ki bünyem kaldırmıyor bunu.

"Bende tam tersini düşünüyordum. Acaba neden?"

"Bende onu merak ediyorum."

Homurtu gibi bir ses çıkarıyorum.

"Merak edip etmemenle ilgilenmiyorum. Ben sadece bu masadan gitmenle ilgileniyorum."

"Benimle ilgilendiğini bilmek güzel."

"Böyle her şeyden kendine pay çıkarır mısın?"

"Genellikle."

"Belli."

ABİM KORE'DE KALDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin