KAZA GÜNÜ

12 1 0
                                    

18 mayıs cuma (1 ay öncesi)

"Güneş"

Yağmurlu bir gündü. Deniz'i arıyorum fakat telefonlarıma cevap vermiyor. Bugün olan yanlış anlaşılmayı düzeltmeliyim. Gerçekten çok sinirlenmiş olmalı. Fakat gerçekten onun gördüğü gibi birşey değildi herşey yanlış anlaşılmadan ibaretti. Telefonum elimde yatağın üstüne oturmuş bekliyordum. Yağmur damlaları cama vuruyordu. Her bir damla cama vurduğu an daha bir tedirgin oluyordum. Dayanamayarak dışarı çıktım. Denizin evine doğru yürümeye başladım. Fakat bir anda telefonum çaldı. Arayan deniz olmalıydı. Büyük bir heyecanla telefonu cebimden çıkardım ve arayanın deniz olmadığını farkettim. Arayan deniz'in annesiydi. Telefonu açtım. Denizin annesi telaşlı ve ağlamaklı bir sesle "çabuk medipol hastanesine gel" dedi ve telefonu kapadı. Korkuyordum. Ona bişey olmasından korkuyordum. Sırılsıklam olmuştum ama bu umrumda değildi. Taksi bulmak için caddeye çıktım. Tüm geçen taksiler doluydu. Sinirliydim. Deniz'e değil, geçen taksilerin dolu olmasınada değil sadece kendime sinirliydim. Herşeyin suçlusu benim, herşeyi bu kadar saçma sapan bir hale getiren benim. Koşmaya başladım. Hiçbirşey umrumda değildi artık sadece koşuyordum hastaneye doğru. Ya deniz'e bir şey olduysa, ya onu kaybedersem... bunları düşündükçe daha hızlı koşmaya başladım. İnsanlara çarpıyordum hatta çarpmamın etkisiyle bir kaç kişiyi yere bile düşürmüş olabilirim ama umrumda değil arkama bakmadan sadece koşuyordum. Sırılsıklam olmuştum, yağmur damlaları gözüme giriyordu. Saatime baktım saat akşam sekizdi. Hala koşmaya devam ediyordum. Hastaneye varana kadar da koşucaktım. Tüm etraftakiler bana bakıyordu bu yağmurun altında bu şekilde koşan biri normal birimi acaba diye. Hastaneneye vardım. Kapısında biraz durup soluklandım sonra hızlıca içeri girdim. Karşıma ilk çıkan hemşireye deniz'in olduğu odayı sordum. "Deniz hanım evet o şuanda yoğun bakımda" dedi hemşire kadın. Beynimden vurulmuşa döndüm. "Kaçıncı kat" diye sordum. "3.kat sonunda" dedi hemşire. 3. kata çıkmaya başladım her bir kat çıktıkça vücudum ayaklarıma daha bir ağır geliyordu sanki. Ayaklarım beni oraya çıkmamam için zorluyorlardı. Ve 3. Kata geldim. "Ne olursa olsun güçlü ol" dedim kendime ve 3. Katın sonuna doğru yürümeye başladım. Oraya yaklaştıkça ağlama seslerini daha çok işitmeye başlamıştım ve işte karşımda duran deniz'in annesini,babasını ve abisini gördüm. Deniz'in annesi oğluna yaslanmış elinde bir peçete hiç durmadan ağlıyordu. Beni görünce ayağa kalktı. "Nasıl oldu bizde bilmiyoruz görenler bir araba kazası olduğunu söylüyorlar"dedi ve bana sarılarak ağlamaya başladı. Bunların hepsinin bir rüya olmasını dilerdim ama değildi... yoğun bakımın olduğu yerde hepimiz doktorun çıkmasını bekliyorduk. Saatime baktım saat 11'di. Ve sonunda yoğun bakımın kapısı açıldı. Çıkan doktordu. Hepimiz doktorun yanına koştuk. "Öncelikle hepinize geçmiş olsun" dedi. "deniz'in durumu şu anda kritik beyninde büyük bir hasar var onu bir kaç gün daha yoğun bakımda tutmalıyız"dedi doktor ve sonrada gitti. Deniz'in annesi hala ağlamaya devam ediyordu. Sonra yanımıza bir hemşire geldi "hastayı sadece bir kişi görebilir yoğun bakımda olduğundan daha fazla kişiyi içeri alamıyoruz"dedi. Hemen öne atılarak "ben" dedim "ben içeriye girmeyi çok isterim"dedim. Ve diğer aile üyelerine baktım herkes benim içeri girecek olmamdan memnun gibi gözüküyordu. "O zaman beni takip edin"dedi hemşire. Ve hemşirenin arkasından yürümeye başladımki deniz'in annesi kolumu tutup beni yanına çekti.

"Ona en sevdiği kitaptan bir kaç sayfa oku" dedi ve bana kitabı uzattı. Şaşkın şaşkın kitaba bakıyordum "bu onu kendine getirebilir "dedi kitabı aldım ve hemşireyi takip etmeye devam ettim. Hastanenin en sessiz bölümüne gelmiştik sadece lambalardan çıkan cızırtılar ve kalp ritmini gösteren monitörlerin seslerinden başka hiçbir ses yoktu. "İşte burası" dedi hemşire kadın. Kalbim küt küt atıyordu. Ayaklarım ileriye gideceğine geriye gidiyor gibiydi sanki bana "oraya girme" diyolar gibiydi. Ama içeriye girdim deniz tam karşımda gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu. Ah denizim nasıl olduda bu hale geldi herşey benim suçumdu herşey ama herşey. Yanında duran sandalyeye oturdum. Yüzünde çizikler ve morluklar vardı. Kolunda bir çok bandaj vardı. Elini tuttum. Elleri buz gibiydi. Annesinin verdiği kitabı açtım ve ilk sayfada yazanları okumaya başladım

"Deniz kenarında oturmayı seviyorum çünkü kuşların uçup özgürce dolaşmalarını seyretmek,dalgaların sinirli bir şekilde kıyıya vurmasını izlemek,tepemde parıldayan güneşi hissetmek bana farklı bir duygu veriyor. Sanki hiçbir yerde rastlayamadığım bir duygu bu..." gözlerim dolmaya başlamıştı bu kitapta yazanlar adeta deniz'i anlatıyordu. O şuan karşımda duruyordu fakat ona tek bir kelime söyleyememek beni daha da üzüyordu. Şuan yanımda olsa bağırsa çağırsa hiç biri umrumda olmazdı yeterki yanımda olsun isterdim. Ağlamaya başladım o kadar şeye ağlamayan ben sonunda gözyaşlarımın kurbanı olmuştum. Hala deniz'in elini tutuyordum. Kitabı okumaya devam ettim

"Sinirlendiğim zamanlar buraya gelirim,üzüldüğüm ağlamak istediğim zamanlar buraya gelirim ilginç ama buradayken yalnız hissetmiyorum yanımda biri varmış gibi ve hep olacakmış gibi... bazen dalagalara karşı konuşurum. Tüm içimden geçenleri, olup bitenleri anlatırım dalgalara. Eh tabi sesini çıkartmaz çünkü kendi içinde boğuluyordur aslında. Dıştan ne kadar güzel ne kadar berrak gözüksede içten aslında ölüyordur. Kuşlar bile benimle dalga geçiyordur heralde dalagalara karşı konuşan tek kadın diye ama aslında bilmiyorlar bende dalgalar kadar yalnız,üzgün hatta onlar kadar kızgın biriyim. dalagalar nasıl kıyıya vurup kumların canını acıtıyorlarsa bende başkalarının canını acıtıyorum belkide o yüzden insanlar beni sevmiyor belkide o yüzden bu kadar yalnızımdır..." bir anda deniz'in elimi tuttuğunu hissettim elimi sımsıkı tutuyordu. "Deniz" diye seslendim ona belki uyanmıştır diye ama hiç ses gelmedi. Tam kitabı okumaya devam edicektimki denizin yanında duran monitörden kalp ritminin yavaşladığına dair sesler gelmeye başladı. Telaşlandım hemen koridora çıkıp hemşireye seslendim "hemşire!!". Hiç ses yok

"hemşire!!!"

"kimse yok mu biri acil yardım etmeli!!!"

Koridorda koştum monitörden gelen sesler daha da artmaya başladı

"HEMŞİRE!!"

ve sonunda bir doktor koşmaya başladı arkasındanda hemşireler. Odaya girdiler. Doktor "kalp masajı yapmamız lazım"dedi. Bir hemşire kalp masajı yapmaya başladı bende kapının ardından onları izliyordum. İstemsiz bir şekilde ağlamaya başladım. Bir hemşire hızlıca kapıyı kapadı. Bir şeyler olduğu kesindi içerdeki telaşlı bağrışları duyabiliyordum. "Şok cihazını hazırlayın". "İğneyi getirin"gibi sözleri duyuyordum. Kendimi daha fazla tutamadım ve içimde tuttuğum tüm ağlama hıçkırıklarını bıraktım. Hiç bir şey duymaz olmuştum sadece kendi hıçkırmalarımı duyuyordum. Ağlamaktan her taraf bulanıklaşmıştı. Sonra kapı açıldı ve doktorun sesini duydum "ölüm saati 00:00" dedi. İçeri girdim ve doktorun yakasından tuttum "ölmedi o ölemez yalan söylüyorsun"

diye doktora bağırıyordum.

"Lütfen sakin olun"

"Olamam o ölmedi anlıyormusun ölmedi!"

"Hemşire hanım beyefendiyi sakinleştirirmisiniz"

"O ölmedi ölmedi ölmedi "hemşire kolumdan çekiştirmeye başladı hızlıca kolumu çektim

"Anlamıyorsunuz ölmedi o"

"Beyefendi lütfen!"

Ağlıyordum

"ölmedi, hayır hayır ölmedi , şaka yapıyosunuz o ölmedi" ve hızlıca odadan çıktım etrafı zar zor görüyordum. Kendimi hastaneden dışarı attım hala ağlıyordum artık kendi hıçkırıklarımı bile duyamaz hale gelmiştim tek söylediğim "o ölmedi , yaşıyor,ölmedi" lafları oldu ve denizle ilk tanıştığımız yere doğru koşmaya başladım. deniz kenarına...

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin