ix ► esir

191 40 37
                                    

"Teğmen ne demek oluyor bu?! Beni kimse bir yere gönderemez! Benim ablamı bulmam lazım!"

Teğmen sinirli bir edayla Hilal'e döndü. Ne laftan anlamaz, asi bir kızdı bu? Zaten sabrının son raddelerindeydi. Bir de bunu hiç çekemezdi.

"Hilal niye anlamıyorsun, Yıldız'a ne yaptıklarını görmedin mi? Hiçbir yere gitmiyorsun, evde kalacaksın!"

"Hayır dedim!"

Leon derin bir nefes aldı ve Hilal'le konuşmayı ağabeyi Üsteğmen Dimitri'ye devretti. Dimitri'de hala kendine gelememişti. Resmen Yıldız'ı kaçırmışlardı ve o kılını kıpırdatamamıştı. Ayrıca ne demişti o adam? Ben Nemesis'im. Bu ne demekti? Kendi aralarında bir tür şifreli konuşma mı? Dimitri bilmiyordu lakin Yıldız'ı bulmak için gerekirse o örgütün kökünü kazıyacaktı.

"Hilal, bize zor kullandırtmakta başka bir çare bırakmıyorsun."

"Ya size ablamı kaçırdılar öylece eve gidemem diyorum, neyini anlamıyorsunuz?"

Leon kendine hakim olamayıp araya girdi.

"Çok mu aramak istiyorsun ablanı?"

Hilal bir an Leon'un tepkisine şaşırmıştı ama yine de başını sallayarak onu onayladı.

"O zaman evine gideceksin ve uslu uslu bizi bekleyeceksin. Anlaşıldı mı?"

Hilal daha ona karşı çıkamadan kollarından tutulmuş dışarı sürükleniyordu. Onu götürürlerken Leon'un diğer askerlerden birine bir şey dediğini gördü lakin anlamamıştı. Umurunda da değildi zaten. Yıldız'ı gözlerinin önünde götürmüşlerdi. Öylece, kimse bir şey yapamamıştı.

Hilal'i bir arabanın içine soktular ve eve götürdüler. Geldiklerinde Hilal istemeye istemeye içeri girdi. Ardından askerler gittikten sonra çıkıp çocukların yanına gitmeyi düşünüyordu lakin askerlerin gitmediğini görünce Teğmen Leon'un o adama ne dediğini anlamıştı. Artık Hilal'in bir bölük koruması daha doğrusu gardiyanı vardı.

•••

Yıldız başında büyük ve fena bir zonklamayla uyandı. Başı çatlıyordu resmen. Bir de sırtı. Sırtının ağrıdığını sonradan farketmişti. Çünkü bunun için doğrulması gerekiyordu. Tüm anıları geri gelirken Yıldız kusacak gibi oldu. Tüm bu şeyler onun sadece midesinin bulamasını sağlıyordu.

Yerdeydi. Evet yerde boylu boyunca yatıyordu. Sırtının neden ağrıdığını belli olmuştu. Kuvvetle muhtemel başı da soğuk zeminde yattığı için ağrıyordu. Onu buraya yatıran vicdansızlar başına yumuşak bir şey koymaya bile tenezzül etmemişlerdi görünüşe göre. Başına gelenlerin şokunu atlatmış hissediyordu Yıldız. Lakin bu, yaşadıklarının onu ağlatmaya yetecek kadar ağır oldukları gerçeğini değiştirmiyordu. Ağlamaklı hali her an geri gelebilirdi.

Doğrulduğu yerde oturur vaziyette kaldı. Kimse yok gibiydi ve ortam soğuktu. Çok soğuktu. Belki de bunun sebebi Yıldız'ın üstünde geçen geceden kalma ince balo elbisesinin olmasıydı.

Kaç gün olmuştu? Yoksa sadece birkaç saat mi geçmişti? Ya da burası neresiydi? Bir depo mu? Yoksa bir ev mi? Peki Hilal şuan ne yapıyordu? Onun da başına bir şey gelmiş miydi? Düşündükçe beynine bıçaklar saplanıyor gibi oluyordu. Elleriyle başını tuttu. Bu sırada ellerinin bağlı olduğunu da farketmişti. Ah! Vicdansızlar!İnce parmakları şakaklarına anca yetişiyordu, sakinleşti ve birazcık ovmaya çalıştı şakaklarını, bu sırada etrafa göz attı. Kimse yoktu. Ayrıca küçük bir kilerdeydi. Büyük ihtimalle öyleydi çünkü yerler taştı ve duvarlarda raflar vardı. Rafların içinde yanılmıyorsa çay paketleri var kahve paketleri olmalıydı. Ayağa kalkıp bakmak için kendini zorladı. Elleri bağlıydı ama Allahtan ayakları bağlı değildi.

nemesis ❂ [yıldız+alikemal/dimitri] #ASKIDA#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin