iv ► örgüt

321 55 31
                                    

Dimitri miterasının yardımıyla toplanırken bir yandan da Yıldız'ın kiminle konuştuğuna bakıyordu. Çok uzun boylu biriydi, Leon'dan da uzundu. Başında bir köylü şapkası vardı ve üzerinde ise krem rengi ince bir gömlekle kahverengi, dar bir yelek vardı. Önü iliklenmiş ve vücudunu az çok sarmıştı yelek. Sıradan bir Türk genciydi işte. Dimitri'nin tırnağı bile olamazdı.

Çocuk Yıldız'a hararetle bir şey söylerken, miterası Dimitri'ye Yunan üniformasının ceketini giydiriyordu. Yıldız'ın kaşları çatılmıştı ve oğlan yanından ayrılınca kendi de hemen ters yönde koşup odadan çıktı. Neler olmuştu öyle? Hayır bunu kızdan hoşlanması yönünden değil asker yönünden merak etmişti. O oğlanda hoşuna gitmeyen şeyler vardı. Lakin yapacak bir şey yoktu buraya bir daha akşam gelecekti. Lakin öğrenmesi de gerekti olanları. Bu sırada miterasına döndü.

"Mitera, sen daha fazla yorulmamalısın. En iyisi ben burada bir odada istirahat edeyim. Git gel olmasın. Ne dersin?"

•••

"Hilal!"

"Hilal!"

Hastanenin içinde hızlıca dönüp duruyordu. Kız kardeşi hala ortalıkta yoktu. Mehmet onlara ne diyecekti ki hem? Allah korusun kötü bir şey mi olmuştu yoksa? Gerçi dünkü arbededen sonra daha ne kötü olabilirdi ki?Yıldız hemen en kötüsünü düşünmek istemedi. Muhtemelen gazeteyle ilgili bir şeydir. Yani başka ne olabilirdi ki? Onlar için önemli ne demekti? Ne gibi önemli bir şeye daha doğrusu tehlikeli bir şeye bulaşmış olabilirlerdi? Aklı almıyordu Yıldız'ın.

Hilal'i az ileride bir Türk askerine pansuman yaparken gördü ve koşarak oraya ulaştı.

"Hilal, işin çok uzun sürer mi?"

Elindeki tepsiyle ayağa kalktı Hilal ve tedirgin bir şekilde ablasına döndü. Ablasının şuana kadar sesinin her tonunu biliyordu ve önemli bir şey olduğunun farkına varmıştı. Bu suratında açıkça belliydi.

"Ş-Şimdi bitti abla. Ne oluyor?"

Kalbi gümbür gümbür atarken hayırlı bir cevap bekledi ablasından. Ama Yıldız'da bilmiyordu ne olduğunu bu yüzden bir süre tedirginlikle kız kardeşinin suratına baktı.

"Abla konuşsana neler oluyor?"

Yıldız Hilal'i kolundan tuttuğu gibi odadan çıkardı. Elindeki tepsiyi başka bir hemşireye verip birlikte koşar adımlarla hastaneden de çıkıp arka bahçeye geçtiler. Akşam vakti orada kimsecikler olmazdı. Hem biraz konuşup kimse onları duymadan tartışabilirlerdi. Hala havanın kararmasına bir ya da bir buçuk saat vardı.

"Abla anlat artık meraktan çatlatacak mısın adamı?"

"Öf bir dur Hilal!" dedi Yıldız ve yakasını çekiştirdi. Bunalmıştı. Serin havanın suratına çarpması bile onu sakinleştiremedi. "Mehmet geldi..."

Hilal birden duyduklarıyla gözlerini belertti. Mehmet buraya neden gelmişti? Neler olmuştu cidden?

"Ö-Önemli bir şey oldu dedi. Tekrar hastaneye gelecekmiş. O zaman anlatacak bende anlamadım. Lakin Hilal... Hayırlı bir şey olmadığı kesin. Mehmet dehşete kapılmış görünüyordu."

Hilal'in gümbürdeyen kalbi dahası mümkünmüş gibicesine çarpmaya devam etti. Öyle ki cidden korkmuştu. Midesine kramplar giriyor ve ayakta zor duruyordu. Acaba Halit İkbal kimliğini mi öğrenmişlerdi? Hilal bunu özellikle herkesten saklıyordu. Bunu tek bilen kişi Hasan Ağabeydi lakin o da Yunanlıların buraya geldikleri ilk gün, ilk kurşunu sıkarak Türk sancağı için şehit düşmüştü. Bunu da hatırlamasıyla daha da panikledi.

"T-Tamam şimdi sakin olalım a-abla Mehmet gelsin sakince konuşuruz. Tamam mı?"

Yıldız felç geçirmiş biri gibi sadece başını salladı. Sadece neler olduğunu öğrenmeyi her şeyden çok istiyordu.

nemesis ❂ [yıldız+alikemal/dimitri] #ASKIDA#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin