viii ► balo

227 47 29
                                    

"Hayır! Mümkünatı yok olmaz. Abla delirdin mi sen? Ne balosu?"

"Hilal, sanki bir şey diyebildim! Yani dedim de sonradan şu Mehmet'in söylediğini şeyle ilgili ima yaptı."

Yıldız etrafını kolaçan etti biri dinliyor mu diye. Son günlerde daha da paranoyaklaşmıştı.

"Ve sende buna izin verdin öyle mi? Seni tebrik ediyorum abla!" Hilal bunaldığını belli etmek için hemşire önlüğünün yakasıyla oynadı.

"Öf Hilal! Yeter artık şu hareketlerinden! Ben devamlı senin bu asiliklerine katlanmak zorunda değilim! Kes şu şımarıklığı!"

Hilal biraz olsun ar duygusunu hissetmeye başlamıştı. Başını öne eğdi.

"Bak görünüşe göre başka bir çaremiz yok. Bu akşam o baloya gideceğiz."

Yıldız cevap beklemeden Hilal'den uzaklaştı. Hilal ablası için üzüldüğünü farketti. Gerçekten de dediği gibiydi, Hilal gerçekten şımarıkça davranıyordu. Yıldız ise biraz fazla ileri gidip kardeşini üzmekten korkuyordu.

•••

Yıldız elbisesini giymişti ve saçını sadece dağınık bırakmıştı. Mor elbise ona cidden güzel yakışmıştı. Tabii Yunan kadınları kadar güzel ve çarpıcı olamayacağını biliyordu Yıldız. Dimitri onların geleneklerine uygun bir şekilde bir elbise getirmişti. Ama Yıldız buna rağmen elbiseyi cidden beğenmişti. Suratına da dokunmadı. Zaten eğlenmeye gitmeyeceğini biliyordu. Sadece gözlerine sürme çekti o kadar.

Parfümünü sürdükten sonra hazırdı. Aynadan kendine bakarken devamlı bir kusur aramaya çalışıyordu. Belki de bu özgüven eksikliği o Yunan kızları yüzündendi? Belki de küçüklükten beri mahallelerindeki Yunan kızlarının Yıldız'a hep bir böcekmiş gibi davranmasındandı? Yıldız bunun sebebini bilmiyordu. Belki de sadece bir Türk kızı olmasından kaynaklanıyordu? Görünüşünde bir fenalık yoktu aslında. Kıyafet gerçekten ona yakışmıştı ona göre. Suratında da bir kusur yoktu.

O anda Yıldız neyin onu bu kadar fena yaptığını anladı. O bu gece olacaklar yüzünden endişeleniyordu sadece bunun sebebiyle kendini kötü hissediyordu. Dış görünüşüyle bir alakası yoktu.

Kül gibi bir suratla aşağı inerken Hilal daha gelmemişti. Bu sırada Yıldız mantosunu giyip başına bir eşarp doladı.

"Hilal, hadi artık! İnsene aşağı!"

"Abla ben bunun hala iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum."

Hilal merdivenlerden inmeye başladığında açık mavi elbisenin ona ne kadar yakıştığını gördü Yıldız. Üsteğmen Dimitri gerçekten güzel bir zevke sahipti.

"Abla bu ne? Sen gözüne bir şey mi sürdün?"

Yıldız başını başka bir yere çevirmeye çalıştı. Ondan azar yemek istemiyordu.

"Şuna bak koku da sürmüş. Abla!"

Hilal burnundan solurken Yıldız biraz küstah bir ifadeyle ona baktı. Ne yani onun da süslenmeye hakkı yok muydu?

"Ne var Hilal? Benim de süslenmeye hakkım yok mu?"

"Ben onu demiyorum. Biz nereye gidiyoruz sen ne yapmışsın?"

Yıldız neredeyse devamlı kardeşiyle böyle konular hakkında tartışmaktan sıkılmıştı. Zaten içinde git gide büyüyen bir sıkıntı vardı. Bir de kavga edince hep aklını kaçıracak gibi oluyordu.

"Hilal sadece bir şey soracağım. Sana ne?"

Sarışın kız ablasına ifadesiz bir suratla baktı ardından paltosunu giyerken onu yanıtladı.

nemesis ❂ [yıldız+alikemal/dimitri] #ASKIDA#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin