Saklandığım kasanın arkasından duyulması zor adım seslerini dinledim.Bana yaklaşık 3 adımı kaldığında sağ elimdeki hançeri sıkıca kavrarken sol elimi de toprak zemine koydum.Tam bir adım kala güçlerimi kullanma zamanı gelmişti.
Ayaklarının altında kalın bir sarmaşık yaratmamla ona takıldı ve dengesini kaybetti.Tam bu anda onu etkisiz hale getirerek üstüne çıktım ve hançerimi boynuna dayadım.
Gözleri parlayıp bana gülümsediğinde hançeri geri çektim ve ayağa kalktım.Elimi uzatıp onun da kalkmasına yardım ederken ofladı.
"Görülüyor ki ben bu oyunlar için artık fazla yaşlıyım ama sen..." dedi ve nefesini toplarken ekledi:
"Sen beni her geçen gün daha da gururlandırıyorsun kızım."
Bunları söylerken samimiydi,parıl parıl parlayan gözleri gururlu ama hayrete düşmüş şekilde bana bakıyordu.
"Ah,baba." diyerek ona sarıldım.Üst kattan gelen ayak sesleriyle tavandaki kapak açıldı.
"Sizi böyle görmeye bayılıyorum ve bunu bölmekten nefret ediyotum ama artık yukarı gelmelisiniz.Öğle sayımı neredeyse yapılacak." dedi annem ve kız kardeşimin onu çağırmasıyla gözden kayboldu.
Babam, ben kendimi bildim bileli bana ve kardeşime bir şeyler öğretmek telaşındaydı.Bize sürekli okur,anlatırdı.On beşime bastığımdaysa bana dövüşmeyi ve en önemlisi,güçlerimi daha iyi kullanabilmeyi öğretmeye başladı ve nedenini sorduğumda her defasında "Ne olur,ne olmaz," gibi tatmin etmekten uzak bir cevap verdi.
Etrafı topladıktan sonra merdivenleri tırmandık ve kapağı arkamızdan kapadıktan sonra büyük bir erzak kasasını üstüne ittik.
Antrenman yaptığımız oda depomuzun altında,yani zeminin iki kat altındaydı.Bu odanın varlığının bilinmemesi gerekiyordu,cezası ölümdü.
Kimse Aeria'dan habersiz dövüşmeyi ve geniş çapta güçlerini kullanabilmeyi öğrenemez zira bu onlar için bir tehdittir.
Eh,bu oda da bıçaklar,bir dövüş kuklası ve bir de ormana açılan gizli bir geçit bulundurduğundan eğer ölmek gibi bir hedefimiz yoksa,gizli kalması tüm ailemiz için en iyisiydi.
Zemin kata çıkan merdivenleri de çıktıktan sonra üstümüze başımıza düzen verip diğer aile bireylerinin,yani annem ve on iki yaşındaki -dövüşmeyi öğrenmek için can atan ve babamla bana gıpta ile bakan- kız kardeşimin yanına geçip beklemeye başladık.
Üç dakika sonra kapı çaldı.İki iriyarı Aeria askeri hızla içeri girdi.
"Herkes burada mı?" dedi daha uzun olan.
Babam sakin bir sesle onayladı.
Aeria'nın yasalarına göre,toprak elementali olan kimse Aeria'nın izni olmadan Therria'dan ayrılamazdı.Bu aynı zamanda su elementalleri ve onların yurtları Hydria için de geçerliydi.Bu yüzden günde üç kere sayım yapılırdı.En az iki haftada bir de evler aranırdı;sakıncalı bir şey olup olmadığını kontrol etmek için.
Diğer asker önce elinde tuttuğu kağıda sonra da bize baktı.
"Tamamdır;bunlar pek sorun çıkaran bir aile değil zaten,gidelim." dedi sert bir sesle.
Ses tonu ve vurgusuyla,şüphe uyandırıcı değilsiniz ama bu yine de size herhangi bir şey için ümit vermesin,demek istiyordu.
Oysa bilmiyordu ki görüp görebilecekleri en büyük tehdit,yine bu aileden çıkacaktı.
****
Selam ve buraya kadar geldiyseniz teşekkürler!
Eğer hikaye ilginizi çektiyse ilk gorüşünüzü yorum atmayı unutmayın.Görüşleriniz benim için önemli!
Ayrıca bu giriş bölümü olduğu için biraz kısa oldu ama ilerki bölümler daha uzun olur diye düşünüyorum.Sevgiyle kalın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTAL
Science FictionSavaşlar,kıtlık,kuraklık ve bir de insanlara elementsel güçler verip mutasyona uğratan bir göktaşı yağmuru. Sonuç:KAOS Verilen kararlara uymayıp kendini kral ilan eden hava elementalleri. Bunun sonucuysa,ZULÜM Ve henüz Aeria'nın haberi olmasa da,15'...