Lanet Bir Aerialı

932 106 33
                                    

Neredeyse cam kadar şeffaf,gri gözlerini bana diktiğinde nereden başlasam diye düşünüyordum.Boğazımı temizleyip en başından başlamaya karar verdim.

"Söylediğim gibi adım Alinda,20 yaşındayım ve -anladığın üzere- bir toprak elementaliyim.Ah!Bir de taş biriktirmeyi severim."

Saçma bir giriş olduğunu düşündüğümde utanarak yüzüne baktım.Hala beni dikkatle izliyor,cesaret vermek istercesine gülümsüyordu.Bundan güç alarak ben de gülümsedim.

"Babam kendimi bildim bileli bana ve kardeşime her konudan bir şeyler anlatır,bazen de bulabildiği küçük şeyleri okur bize.Her zaman algılarımızın açık olmasını,etrafımızdaki doğru ya da yalnış her şeyi kendi başımıza ayırt edebilmemizi ister.Therria ve Hydria'daki zulmün aksine hayatta kalabilmemizi ancak bunu yaparken ot gibi yaşamamamızı,düşünebilen,derin hisleri olan birileri olmamızı istiyormuş bunu yaparak şimdi anlıyorum,etrafımı daha dikkatli gözlemledikçe.Küçüklüğümüzden beri bize bunu katmaya çalıştı."

Nefes almak için durduğumda bundan fırsat bilip konuşurken derin derin ormana bakıyordu.

"Haklısın.Elemental Diyarı bir hapishane ve bizler de mahkumuz sanki.İlerisini göremiyoruz,burada kapana kısılmışız."

"Tam olarak düşündüğüm şeyi anlattın.Ama yine de bunu bir Aerialıdan duymak ironik geliyor." derken kıkırdadım.Bana baktığında yine ciddi tavrını takınacağını düşündüm ama bana bakıp o da kıkırdadı.

"Buna alışman gerek sanırım.Benimle bu denli aynı düşünen bir insanla iletişimimi koparacağımı zannetmiyorum çünkü." dediğinde nedendir bilinmez,kızardım.

Ben kafamı öne eğip gülümserken o yine bakışlarını ormana çevirmişti.Anlatmaya devam ettim:

"On beşime bastığımda babam bir adım daha attı bu konuda.Bana güçlerimi ve dövüşmeyi öğreten o,merak ediyorsan."

Tabi ki daha yeni tanıştığım birine "Selam Aerialı!tüm ailemi öldürtecek olan antrenman odası zeminin iki kat altında hatta depodaki erzak kasasının altındaki kapıyla giriliyor oraya!" demeyecektim.Zaten elimde olmadan ağzımı tutamamış ve yeteri kadar detay vermiştim.

Beklediğim soruyu sordu.

"Neden buna ihtiyaç duymuş ki?Bu yasa dışı değil mi?Tüm aileni tehlikeye atabilir."

"Öyle ve çok ama çok dikkatli olmamız gerekiyor,benim şuan yaptığımın aksine."

Kıkırdadığımda gözlerini alayla devirdi.

"Tam olarak neden öğrettiğini ben de bilmiyorum.'Ne olur ne olmaz' diyor ne zaman sorsak.O yüzden sormayı uzun zaman önce bıraktım."

Sözlerimi bitirdiğimde bir süre sessizdik ikimizde.Ama yine o konuştu.

"Peki,ormana nasıl giriyorsun?Sınırdan çıkman imkansız.Buraya kadar gelip Aeria tarafından görülmemen de imkansız.Nasıl yapıyorsun?"

"Şimdilik bu da benim küçük sırrım olsun" derken gülümseyerek göz kırptım.Gözlerini tekrar devirirken ağzından küçük bir "peki" çıkıverdi.

"Şimdi sıra sende.Anlatmayıp kaçarsan seni öldürmek zorunda kalırım biliyorsun!" dediğimde güldü.

"Anlatmayacağım demedim zaten."

"Bekliyorum öyleyse"

Benim gibi boğazını temizledi önce.

"Senin gibi başlayayım madem.İsmim Alen,yirmi üç yaşındayım,lanet olası bir Aerialıyım ve ah, kitap koleksiyonum var!"

Cümlesinin sonlarına doğru yaptığı vurgular ve alaylar bana ufak çaplı bir kahkaha attırdı.

"Devam et!" dedim büyük bir sabırsızlıkla hala gülerken.

"Babam kral adına çalışıyor.Annem ben çok küçükken ölmüş" dediğinde yüzüne bir an inen o kara bulutu,hüznü ve sıkıntıyı görmemeniz,farketmemeniz imkansızdı.Acı çekiyor gibiydi.

"Babam kendini bildim bileli hırslı bir adamdır.Benim duygularıma pek önem vermez.O ne diyorsa o yapılmalıdır,istediği şey her ne kadar kötü bir şey olursa olsun."

Ormana bakıyordu tekrar.Bu sefer ağaçların arkasına değilde,Aeria'nın olduğu tarafa,havaya bakıyordu.

Konuşmadım,onu dinleyen birine ihtiyacı olduğu belliydi.Nefesini topladı.

"Size yapılanların farkındayım Alinda,bundan ben de nefret ediyorum.Hiçbir şey böyle olmak zorunda değil.Kimse acı çekmek,kimse üstünlük taslayıp krallığını ilan etmek zorunda değil."

"Dışarıdan baktığında,Aeria'da mutlu mesut bir hayat görürsün.Oysa ben koca bir hiçlik görüyorum.Sahte duygular,sahte kahkahalar,sahte hayatlar.Birbirlerine olan sevgileri bile sahte.Zenginlikte,rahatlıkta kör olmuş gözleri.Kendilerinden başka hiçbir şeye,kimseye önem vermeyen insanlar haline gelmişler.Sabahtan akşama kadar yapılan ihtişamlı partilerde yapılan içi boş muhabbetler,söylenen boş sözcükler...Hiçbiri ama hiçbiri,aşağıda olanlardan haberdar değil.Hoş,olsalar karşı çıkarlar mıydı,zannetmiyorum."

"Ve Alinda ben,bunları görmeye dayanamıyorum.İnsanlar nasıl bu kadar boş,nasıl bu kadar umursamazlar anlayamıyorum.Katlanamıyorum,onlardan biri olmaya çalışsam da yapamıyorum.Babamdan,hepsinden kaçıyorum işte bu yüzden.Tek kaçış yolum da kitaplar.Ama bazen bu da yetmiyor.Oradan gitmek istiyorum,soyutlanmak.Bu kulübe,işte tam bu yüzden benim evim."

Anlattıkları beni o kadar etkilemişti ki bir süre konuşamadım.Onu bu kadar çabuk yargıladığım için o kadar utanmıştım ki.

"Umarım beni anlayabilmişsindir."

Hala konuşamazken uzanıp destek olduğumu ve onu anladığımı belirtmek için elini tuttum.Söyleyecek pek söz yoktu o anda.

Önce irkildi,bunu beklemiyordu ama sonra o da elimi sıkı sıkıya tuttu.

Ellerimizi bıraktıktan sonra yine bir sessizliğe gömüldük.

Sadece birkaç saat içerisinde o kadar güzel bir iletişim yakalamıştık ki bu gerçek değildi sanki.

*****

Orada tam olarak ne kadar oturduğumuzu bilmesek de güneş birkaç saate doğacaktı.
Onunla konuşmak o kadar kolaydı ki zaman su gibi akıp gitmişti.

"Gitsek iyi olur.Sabah sayımında uykusuz ve yorgun görünmek istemiyorum.Hele şu yeni gelen baş muhafız etraftayken."

"Kim?Büyük ihtimalle tanıyorumdur."

"Adının Vigor Phaedra olduğunu söyledi.Yüzünde mor bir doğum lekesi var.Geçen sayımda bizden şüphelendi zaten."

"Alinda,Vigor çok tehlikeli biri,onu tanıyorum.Kralın en sevdiği adamlarındandır.Tehlikeli olduğu kadar zeki biri de.Ona çok dikkat et."

"Merak etme."

"Seninle bir daha ne zaman buluşabiliriz?" derken gözleri parlıyordu.

Çok uzakta olmayan bir gün belirledik.Kapıya gelip ayrılacağımız zaman konuştum.

"Alen,beni takip edeyim deme.Her ne kadar iyi saklanırsan saklan ben bir toprak elementaliyim biliyorsun.Topraktaki enerjini hissedebilirim."

"Uçabilirim?" derken üçkağıtçı bir tavırla gülümsüyordu.

"Yerinde olsam yapmazdım." dedim ciddi olmaya çalışırken bi yandan da hançerimi ona sallayarak.

"Peki,isteklerine saygı duyuyorum," derken küçük bir reverans yapıp önümde eğildi.Omzuna vurdum.

Gülüşmeler eşliğinde yollarımızı ayırdık ve her dakika arkamı dönerek beni takip etmediğinden emin oldum.

***

Bu bölüm sevgili Alen'in öyküsünü dinledik,onu yakından tanıdık.

Geriye bir önemli karakterimiz kaldı!

sevgiler,

xoxo

ELEMENTALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin