sanat okulu ve hayaletle dans

64 11 2
                                    

o günden sonra duvarlarla konuşmaya bir süre ara verdim tabii. içimdeki o hayaletle konuşmaya da. uzun bir süre uğramadım hatta. terkedilmiş bir şehirden farkı yoktu ruhumun. kendimi bulmama izin verdin, kendimi sevmeme izin verdin. ama başarısız olduğum konularda bana destekçi olmaya devam ettin hep. günler geçtikçe senden arta kalan şeylere ihtiyacım oluyordu. sonra seni kaybettim. gözlerini, saçlarını, gecelerini. sana asla söyleyemeyeceğim.

aylar sonra gittiğim sanat okuluna daha çok gitmeye başladım. balerin olmak her zaman insanı kibar yapmazmış, bunu öğrenmiştim. mutlu olduğum anlardan biri de, küçük salondan büyük salona geçişimizdi. sanki, bir şeyler değişmişti evet değişmişti ve bunun mutluluğu ile yanıp kavruluyordum. sanat okulu, evimden daha da ev kokardı. kocaman merdivenleri, çık çık bitmeyen merdivenleri.. pembeyle boyanmış duvarları, gökyüzü gibi yüksek olan tavanı, pratik odaları, bir de köşede duran siyah piyano. aklımı senin gibi çelen bir piyano. bir gün oturdum karşısına ve küçük ellerimle dokundum ona yapayalnızdım, neredeyse akşamın karanlığı tüm şehri hüzne boğmuş iken, ben o piyanoyla yapayalnızdım. bir şeyler çaldım, bilmiyordum ama notaları. yazı yazar gibi çaldım. insanlar beni bulana kadar, saçından bir tel çalar gibi çaldım notaları. ve bir anda kalktım yerimden. ama ayaklarım odanın dışına bir türlü çıkartmadı beni. geri geri geldim tekrar, bir rüzgar odanın içinde dolaştı narince pencereden girerek. gölgemi görüyordum şimdi duvarda. bir sürü.
karanlık bastırdıkça, ben seviniyordum. belki de geceyi işte o zaman sevmeye başladım. öğretmenim annemin en yakın arkadaşıydı, bu odada kalmak için gidip izin almıştım ondan. hiç kimse beni burada bulamazdı. kapıyı kapatıp kendimle başbaşa kaldığım o ilk an...
gözyaşlarımı durduramıyordum. piyano ile sevişir gibiydim. üstüne oturuyordum, onu çalıyordum. onu okşuyordum. bir piyanistin gösterdiği ilgiden daha çok ilgi gösteriyordum piyanoya. ona aşıktım. hassastı, ben ilgi gösterdikçe çiçek açıyordu tuşlarının arasından. oturdum ve uzun süre şarkı mırıldanarak onu izledim. siyahlara olan ilgim buradan mı gelir bilmiyorum ama, sonrasında siyah olan her şeyi sevmeye başladım. karanlıkta dans etmem herkese garip geldi o günden sonra. bir şey içerken bile gecenin karanlığında içimdeki hayaletle sohbet ederek içiyordum.
yavaş yavaş öldüğümün farkında değildim.

aile tablolarının yere düşme sesiyle uyandığım bir başka gün, o an fazla tepki verdiğimi hatırlıyorum. vücudumda kan kalmaya dek burnumdan akıttığımı. duvarlara kanımla resim çizdiğimi hatırlıyorum. içimdeki o kişi, bana destek olan tek kişiydi. çantamı alıp koştum, çıktım. sanat okuluma sığındım. pratik odasına bu sefer. çünkü, piyanonun olduğu oda çok doluydu. son ses müzik açtım ve dans etmeye başladım. neden hayatta olan hiçbir şeyi takmıyordum ki? artık sıkıldığımdan mı? sonra, nazik bir şekilde hayaletin biri bileğimden tuttu. nefesini ensemde hissedebiliyordum. kızın saçlarının ucundan başladım bakmaya, ayak uçlarına kadar.
mükemmeldi, emindim. ilk güvendiğim... kollarına kendimi bıraktım ve onunla uzun uzun dans ettim. uçuyor gibiydim. rüyadan uyanacak gibiydim.
uyanmadım.
bir kaç müzik sonrasınsa kayboldu, gitti. kapı biraz yerinden oynadı, aralandı. büyük aynadan oraya odaklandım, uzun uzun baktım. dağınık saçlarımı düzelttim ve koridorda annemle karşı karşıya geldiğimde sadece tebessüm ettim. o öğretmenimle kafeteryada otururken ben dışarı çıktım.
herkes beni izliyor gibiydi.
kaçmak istiyordum.
uçmak istiyordum.
gökyüzüne ya da magmaya. neden olmasın? yeraltına uçulmaz mı? uçulur. kapşonumu başıma geçirip gözlerimi kapattığımda karanlık beni işte tam o anda boğdu, içine çekti. sokakları, trafik ışıklarını, evleri, koklaşan kedileri, uçan kuşları, elektrik direklerini arkamda bıraktım, yürüdüm. nereye kadar gidersem. her şey bitmişti, herkes gitmişti. herkesin içinde yalnızdım. kaydırağın en üst noktası bile iç sesime dayanamazdı artık.
salıncağa oturdum. sallandım ve sallandım. ayağımın altındaki taşı fırlatarak sallandım. ve bir dilek diledim.
hayaletimin tekrar benimle konuşmasını, ve gecenin...
hep...
burada...
kalmasını....

(sessizlik)
(çığlık sesleri)

"lütfen beni kaçır."

iki üç paragraftan uzak bir hikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin