sen yokken dünya yalan söylüyor

41 8 2
                                    

dünya ayaklarımın altında kayıp gidiyor mu yoksa dünya etrafımda dönüyor mu bilemiyorum, kestiremiyorum. gözyaşlarım bastıran yağmurla beraber çiçekleri suluyor ve onları çürütüyor. arabalar farlarını bugün açmamış, bir yas içinde caddeler. sokak lambaları yanmıyor ve tek görebildiğim sigaramın ateşinin yansıttığı gölgem. böyle bir şey mümkün olabilir mi?

yol boyunca koşuyorum, sana yetişebilir isem nafile. duman boğuyor beni, yağmurda boğuluyorum. bir kaşık suda yani. insanlar yanımdan büyük bir endişe ile geçip gidiyorlar. tanrım! gözlerime bakmıyorlar. dudaklarımdaki kan izlerine bakıyorlar, seni beklerken ısırıp ısırıp kanattığım o izlere. belki de... belki de henüz kanaması durmuş değildir. hissetmiyorum. yağmur daha çok bastırıyor, sonra günahlarımı ve kirlettiğim bedenimi temizliyor. tırnaklarımı temizliyor, kan toplamış her yerimi. ayakkabımın altı delinmiş, ayaklarımı temizliyorlar. bu gece rahat uyuyabileceğim, şeytanlardan uzak kalarak. karanlık bastırıyor derken bir araba önümde duruyor. farlarını açıyor. gözlerimi kısmak zorunda kalıyorum çünkü tavşanlar bile bu ışığa dayanamaz, ki; benim bu kuş kadar yüreğimde arabadan belki ''sen'' inersin diye bir beklenti var. 

ama yanılıyorum, yoksun. arabanın içinde hiç kimse yok. sokak bomboş, cadde bomboş. köşedeki marketten biri çıkıyor, elinde siyah torbalar. bir sürü alkol, sigara. gözüm kalıyor. bir geceliğine hepsini kapıp yanına kaçmak istiyorum. tabelalara bakıyorum, okuma yazma bilmiyorum. sanırım unuttum. yönümü bulamıyorum, nerede olduğumu bilemiyorum. kalbim bir anda soğuk ülkelere göç ediyor, ellerim üşüyor. beynim senin sıcaklığının yanında, şehrimde yakacak için kullanılacak ne odun var ne de kömür. kış geliyor sevgilim, hatta geldi bile. sonbahar yavaşça sona ererken seni daha çok hatırlamaya başlıyorum. yönümü bulmak umuduyla kalbi kırılmış yaprakların üstüne bir de ben basarak kırıyorum ve yürüyorum üzerlerinde. bakireliklerini alarak, bu bakire dünyamı bozarak. şimdi dünyam yani ''sen'' incinmiş bir deniz kabuğusun. denize fırlatıyorum seni, yağmurun ardında bıraktığı kaldırımın gözaltı morluklarına, çamurlarına fırlatıyorum. renk kusuyorum, kırmızıyı kusuyorum ve ellerim siyaha boyanıyor. gece ellerime bulanıyor sevgilim. kaçmak için sana, bu sefer koşmaya yeltensem bile ayaklarım bir çatı katına yöneliyor. şiirleri saçıyorum, kitapları yırtıyorum. ellerimi kesiyorum. bileklerim acıyor. dünya etrafımda dönüyor.

dünya ve çiçekler ayaklarımın altında ezilip ölüyor, bu insanlar nereye gidiyor? anlıyorum, sen yokken dünya yalan söylüyor.

iki üç paragraftan uzak bir hikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin