• Uzun bir aradan sonra yeni bölümü koyabildim sonunda. Bu yüzden okuyan herkesten özür dilerim. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. İsterseniz bölüm parçası ile okuyabilirsiniz. Okuyan, yorum yapan ve oy veren herkese sonsuz teşekkürler ! İyi ki varsınız ! Keyifli Okumalar ! •
___________________________________________________
Kevın'ın ağzından...
“Lanet olsun Jeff bırak beni.”
Beni dolaba doğru ittirdiğinde,ona karşılık verememiştim.Şimdiyse yüzüme aldığım yumrukla sendeleyip yere düştüm. Bu kadar neye sinirlenmişti ki bu aptal herif ?
“SANA.HAYLEY'DEN.UZAK.DUR.DEMİŞTİM.KEVIN.”
Peki sence ben bunu yapar mıydım Jeff ? Hadi ama yıllardır beni tanıyamamış olmam senin kendi salaklığın. Gülümsedim.Hatta gülümsemem o kadar sinir bozucuydu ki Jeff'in beni öldürme isteğini anlayabiliyorum.
Üzerime doğru gelip, arka cebinden çıkardığı bıçağı göğsüme saplarken,sesimi bile çıkaramadım.Bu kadarını ondan beklememiştim. Ve şu anki yaşadığım şey...Acı veriyordu.Fazla acı.Tüm kötülüklerden arınmışçasına gülümseyerek Jeff'in yüzüne baktım. Bundan zevk almışçasına gözlerimin içine bakıyordu.
“Bu kız senin sonunu getirecek Jeffrey.”
__________________________________________________
Hayley'in ağzından...
Sabahın erken saatlerinde,cep telefonumun çalmasıyla uyandım. Bir gözüm kapalı bir biçimde arayan kişiye bakmak için,komidinin üzerindeki telefonu elime aldım. Arayanın teyzem olduğunu görünce hızla telefonu açtım. Birkaç dakikalık bir konuşmaydı. İşinin biraz daha süreceğini ve dikkatli olmam konusunda uyarılarıyla doluydu. Sırf bunun için sabahın köründe aramasına ne gerek vardı ?
Bu saatten sonra uyuyamayacağımı bildiğim için yataktan kalkıp aynanın karşısına geçtim. Dünden kalan saç örgüm daha da bozulmuştu. Gözlerim biraz şişmişti. Ve bugün yapmam gereken şeyler vardı. Eğer Sophie'ye ulaşamıyorsam Karen'e ulaşabilmeliydim. Küçük bir ruh çağırma olabilirdi bu. Küçümsediğim kadar küçük olacağını sanmasam da kendim de bu özgüveni bulabilmeliyim. Bu düşüncelere dalmışken kapının gürültülü bir şekilde çalmasıyla irkildim. Sabahın bu saatinde bu şekilde kapıyı çalan kim olabilirdi ki?
Kapıyı açtığımda karşımda duran Jeffrey'e baktım. Solgun bir hali vardı. Uzun süredir görüşmüyorduk. Aslında bakarsak aramızda “görüşme” adı altında gerçek bir şey de olmamıştı. Şaşkın şakın yüzüne bakarken,o da aynı şekilde bana bakıyordu. “Hayley” diyip sarıldığında kendimi geri çektim. Bu hareketim onu fazlasıyla şaşırtmış olacaktı ki yüzündeki ifade daha da değişti.
-Hayley beni hatırlıyorsun değil mi ?
Kafamı “evet” anlamında salladım. Yüzünde bir gülümseme oluşurken elimi tuttu.
-Yaşadıklarımızı ve hislerimizi de hatırlıyorsun değil mi?
Ne demek istiyordu ki şimdi ? Biz onunla ne yaşamıştık bu kadar ? Tamam hoşlanmış olabilirdim ki bunu inkar edemem. Ama o bunu nereden biliyordu ? Yüzü asıldığında, ben hala ne demek istediğini çözmeye çalışıyordum.Omuzlarımdan tuttu ve “Gözlerimin içine bak Hayley.” dediğinde,onun bu halinden fazlasıyla korkmuştum. Sesi korkuyla karışık bir şekilde çıkmıştı. “Ne yapıyorsun sen ?” dediğimde gözleri dolmuştu. Ne yapmak istiyordu ki bu çocuk şimdi ?
“Hayley gözlerime bak,lütfen.”
Ona karşı olan yarı güven,yarı güvensizlik duygusuyla dediğini yaptım. Gözlerine bakmam neyi değiştiriyordu? Bu çocuk kesinlikle hayal dünyasında yaşıyordu. Ya da hayal dünyasında yaşayan bendim.
Onun gözlerine baktığım her saniye,gözlerinin rengi daha da koyulaşıyordu. Bilincim bulanıklaşıyordu ve dengemi kaybettiğimi hissediyorum. Bölük pörçük anılar zihnimde canlanırken,Jeffrey'in kolunu tutmaya çalıştım. Sanki benden uzaklaşıyor gibiydi. Görüntüler daha da netleşiyordu.
Bir taksi.
Büyük bir gondol.
Çığlıklar,bağrışmalar...
Jeffrey ve ben.
Gözlerimi yavaşça açtığımda bir arabaydım. Yan koltukta Jeffrey arabayı sürüyordu. Başımda korkunç bir ağrı vardı. Bakışlarımı Jeffrey'e çevirdiğimde gülümseyerek elimi tuttu.
“Şimdi daha iyi misin ?”
Jeffrey'in eve geldiğini ve konuşmalarımızı hatırlıyorum. Yaşadıklarımızdan bahsettiğinde inanmamıştım ama şimdi her şeyi her ayrıntısıyla hatırlıyordum.
“Evet,bana ne oldu ve nereye gidiyoruz ?”
Surat ifadesi biraz değiştiğinde,derin bir iç çekti.
“Seni ailemin yanına götürüyorum Hayley,belki onlar sana az da olsa yardımcı olabilir. Şu başına gelenlere gelirsek eğer...”
Cümlesinin devamını getirmesini bekledim. Huzursuzdu.
“Kevın.”
Boş boş ona bakarken Kevın'ın olanlarla ilgisini ve Jeffrey'in Kevın'ı nereden tanıdığını merak ediyordum. O kadar şaşkındım ki...Bugünkü yaşadıklarım fazla ağır gelmişti.
“O ne demek şimdi ? Sen Kevın'ı nereden tanıyorsun ?”
Sanki anlatması doğru olmazmış gibi bir tavrı vardı.Diyeceklerini ve nasıl bir çıkmaza girdiğimi bilmek istiyordum. Jeffrey de yardımcı olursa.
“Cadılar,kurtlar ve vampirler.Hepsinin mutlu yaşadığı bir evren düşün. Annen Isabella ve baban Samuel. Güzel bir yönetim. O zamanları ben de çok net hatırlamıyorum. Ama seni hatırlıyorum. Büyük bir savaş çıktı. Cadılar ve vampirler arasında. Annen Isabella,bu savaşta Adolfo'nun -yani vampirlerin başındaki kişi diyeyim sana ben- karısı Katie'yi öldürdü. Ve Adolfo o gün cadılardan bunun intikamını alacağı üzerine ant içti. Babanı yargılamayı istemem. O zaman hakkında sadece ailemin bana aktardıklarını biliyorum. Baban korkaklık edip,onlara kardeşini verdiği gün biz tesadüfen Kevın ile karşılaşmıştık. Ardından büyük bir patlama oluştmuştu. O zaman saf çocuklardık biz de. Ne soyumuzu ne de kuralları biliyorduk...”
Neden bunları ben çok daha sonradan öğreniyordum ? Herkes her şeyi biliyor,ben se en son duyan oluyorum. Asıl benim bilmem gerekiyor bunları. Tüm bunlar bir yana Jeffrey ve Kevın hangi soydandı ? Jeffrey konuşmasına büyük bir ciddiyetle devam etti.
“Kraliçe Isabella her ne kadar Adolfo'nun karısını öldürmüş olsa da,bunun da çok öncesi var. Yani annenin de haklı sebepleri var. Bu savaştan sonra vampirler,kurtlara bir anlaşma sundu. Kurtlar ise bunu kabul etmeyip cadıların tarafına geçti. Ortada bir kehanet dolaşıyordu. Bir bebeğin doğumu. Ve bu bebeğin üç büyük arasındaki savaşı durduracağı söyleniyordu. Kısa süre sonra annenin hamile olduğu ortaya çıktı. Bu haber üzerine bir sürü kutlamalar yapıldı. Kehanet senden bahsediyordu.”
Belki de benimle birlikte doğmuş bir çocuk daha vardır.Kehanet benden değil de ondan bahsediyordur. Olası bir durum değil mi bu da ? Daha sonra Amber'ın dedikleri aklıma gelince kanımın donduğunu hissettim.
“Kraliçe.Onu aldılar.Çok uzak bir diyara götürdüler.Kötülük yaklaşıyor.Adolfo kanının tadına bakmak istiyor.”
Adolfo beni istiyordu. Beni öldürerek intikamını alacaktı. Tüm cadılardan. Kehaneti o da biliyordu. Herkes karşısında boyun eğecekti belki de. Bundan daha kötüsü de Sophie ciddi anlamda tehlikedeydi. Şu an yaşıyor olduğundan bile emin değilim. Bu içimde daha huzursuzluğa yol açarken arabanın camına kafamı yasladım vee geçtiğimiz orman yolunu aklımda binbir soruyla izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVAŞÇI
FantasyHayley kim olduğunun henüz farkında değil. Onun adına yazılmış sayısız kehanet var. O ise kaybettiği ve inandığı şeyler uğruna savaşmaya başlamış genç bir savaşçı. Bu yolda ya yıllardır süregelen savaşı bitirir ya da savaşı daha da büyütüp her şeyi...