9
Onu lunaparka getirdim.
Hava yavaş yavaş kararıyor olmasına rağmen, ben lunaparktan vuran renkli ışıklar gözlerinde parlasın diye onu lunaparka getirdim.
Beni her an unutabileceğini bilmeme rağmen, onu buraya getirdim.
Kalbim korku içindeydi, her an bana dönecek ve sen kimsin diyecek diye ölesiye korkuyordum. Bilmiyordum, belki de akşamları unutmuyordu, belki daha sonraları unutuyordu. Böyle de olabilirdi.
Buna rağmen saatler geçtikçe midemdeki gerginlik artıyor ve beni diken üstünde tutmaya devam ediyordu.
"Gözlerini aç!"
Kirpikleri titreşip gözleri açıldığında, bir an için başını kaldırıp ışıklara baktı. Işıklar bal rengi gözlerinde parladığında, o etrafa bakakalmıştı.
Sonra güzelliği nefesimi kesti.
Biliyordum galiba sebebini, hatırlayamamasının, eğer böyle güzel birinin bir kusuru olmasaydı bu, diğer herkese haksızlık olur diyeydi.
Biliyordum.
Boğazımdaki düğümü yutmaya çalışırken öylece onu izlemeye devam ettim.
Kızarmış elmacık kemiklerine bakarken, yanağına bir damla gözyaşı düştüğünde irkildim.
"K-kayra!" hızla ona yaklaştığımda, yanağndaki gözyaşını hızlıca sildi ve dönüp bana gülümsedi.
"Buranın güzelliği beni bir an için hüzünlendirdi. Neden bilmem."
Yüzündeki kocaman sırıtışa baktım ve ona inanmak istedim. Gökyüzüne bakmaya devam ederken, ona inanmak istedim.
Buna rağmen söylediği şey bütün gündür aklımdan çıkmamıştı.
Çıkmıyordu.
Gitmek istiyorum, gökyüzüne doğru demişti.
Gökyüzüne doğru.
O andan sonra, gözleri arada öylece gökyüzüne takılmaya devam etmişti. Ne yapacağımı bilememiştim. Ellerimin hafif hafif titrediğini hisssettiğimde, ellerimi yumruk yaptım. Bu da işe yaramadığında göremesin diye ceplerime soktum.
"Hadi gel! Burası benim mekan." Deyip sırıttığımda buna güldü ve beni takip etti.
Yüzüme yapışıp kalmış olan bu sırıtış, artık beni zorlamıyordu. Bilinçsizce yapılan bir şeydi.
Düşünmeden.
Böylece onun kalbi kırılmayacaktı.
Bana birkaç kez lunaparka gelmeyi sevdiğini söylemişti. Bu da onu tedavi etme yöntemlerimden biriydi. Hatırlaması için uğraşıyordum, aynı zamanda ona daha önce söylediğim şeyleri tekrar ederek benimle geçirdiği anları hatırlatmaya çalışıyordum.
Buna rağmen şu ana kadar işe yarayan bir şey bulamamıştım.
"Neye binmek istersin?"
Ona döndüğümde gözleri parladı ve şeytani bir şekilde bana doğru eğilip konuştu.
"En korkunçlarına binmek istiyorum!"
Sonra eliyle tepesitaklak dönen birkaç oyuncağı, bir hızlı treni, atıp atıp tutan garip şeyleri işaret etti.
Aslında ufak bir yalan söylemiştim.
Daha önce buraya hiç gelmemiştim bile ve gösterdiği oyuncaklara bakarken dahi midem kalkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12 SAATTE AŞK -ASKIDA-
RomanceAşkın en imkansız hali 12 saatte aşk Sen, her on iki saatte bir beni unutuyordun sevgilim. Ve ben, on iki saatte bir ölmeyi öğrendim.