3

4.6K 813 160
                                    

3

Dünyanın en güzel manzarası karşıma serilmişti. Yokuş çıktığımızı hatırlamıyordum, çünkü onunlayken başka şeylere dikkat etmek oldukça zordu. Buna rağmen ufak bir tepede duruyorduk. Güneş yavaşça batıyor, uzaktaki dağların arkasında kayboluyordu.

Dağların zirvesinde kar vardı.

O anda nedense boğazıma garip bir yumru oturdu.

Garipti bu.

Bütün bunlar. Çok garipti.

Önce beni hatırlamıyordu. Sonra okuduğu kitabı tekrar okuyordu. Baştan. Buz gibi havada yazlık kıyafetler giymeye devam ediyordu ve hala yazda olduğumuzu sanıyordu.

Dağların zirvesinde kar vardı anasını satayım!

İçime bir ürperti yayılırken bana gülümsedi.

"Ah, ceketini aldığım için üşüyor olmalısın, geri ister misin? Hava neden bu kadar soğuk gerçekten anlamıyorum. Sanırım dünyanın dengesi bozuldu."

Derin bir nefes alıp birkaç saniye boyunca ne yapmam gerektiğini düşündüm. Sadece garip biri miydi, yoksa gerçekten yaz mevsiminde olduğumuzu mu sanıyordu? Kuruyan dudaklarımı gergin bir şekilde ıslattım ve bir taşın üstüne otururken gülümsemeye çalıştım.

"hayır. Üşüdüğüm söylenemez."

Sonra yanıma oturdu, portakalımsı kokusu burnuma dolduğunda, ne düşündüğümü unuttum. Güneşin can çekişen anlarında saçtığı parıltılar üstüne vururken bana döndü. Gözlerinin rengi daha da açılmıştı. Gözlerinin içine hapsolduğumu hissettim.

Normalde düşüneceğim şeyler farklı olurdu. Romantik bir ortam, güzel bir kız.

Bu her zaman şanslı bir ikili olmuştur.

Ama bugün öyle değildi.

Ares havladığında, dikkatim dağıldı ve o gülümsedi. Sevimli gülümsemesi yüzünü boydan boya kaplarken, daha önce hiç onun kadar güzel gülümseyen bir kız görmediğimi düşündüm.

Yanaklarındaki ufacık gamzeler varla yok arası bir şekilde belli olurken kendi kendime güldüm. Doğru bilmiştim.

"Sıra sende, sen bana kimsenin bilmediği bir şey anlat."

Bir an için bana gülümseyerek baktı, sonra bakışları puslandı ve yerini karanlığa bıraktı. Aydınlık yansıyan yüzünden, şimdi düşen bin parçaydı.

Şaşkınlıkla ona bakarken yapmacık bir şekilde gülümsedi.

"Bu çok saçma. Seninle daha bugün tanıştım ama bir haftadır hiçbir arkadaşıma söylemediğim bir şeyi sana söylemek üzereyim."

Merakla öne eğildim. Onu böylesine üzen ve arkadaşlarına söyleyemediği şey neydi? Gözlerinin arkasındaki hüzün, sonunda çözülecek miydi? Bilmiyordum. Öğrenmek istiyordum ama onu üzmekten çekiniyordum.

"Eğer istemiyorsan...

Başını hızla iki yana salladı. Saçları bir o yana bir bu yana uçuşurken bu onu küçük bir kıza benzetmişti. Tekrar konuşmaya başladığında, yüzünün rengi bembeyaz kesilmişti.

"Bir hafta önce, annem ve babamla birkaç günlük bir tatile çıkıyorduk. Yollar aslında boş sayılırdı. Acayip bir şekilde güzel bir gündü. Anlarsın ya, hiçbir şey ters gidemez gibiydi. Saçlarım normalde kalktığımda iğrenç olur, ama o gün dümdüzlerdi. Gökyüzünde büyük bir gökkuşağı vardı. Daha önce hiç bu kadar güzel bir gökkuşağı görmemiştim sanırım diye düşündüğümü hatırlıyorum. Annem çok güzel bir kahvaltı hazırlamayı başarmıştı. Normalde yemek yapmayı hiç beceremez. Genelde dışarıdan bir şeyler söyleriz."

12 SAATTE AŞK -ASKIDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin