8
"Vay be! Bunlar çok güzeeel!"
Ağzı kurabiyeyle doluyken konuştuğunda güldüm. Yanakları oldukça şişmişti ve yerken çok mutlu görünüyordu.
Başımı yana eğdim ve ona öylece baktım. Beni umursamadan yemeğe devam ediyordu.
Onu izleyebildiğim için mutluydum.
"Beğenmene sevindim."
Bir an için kurabiyeyi kemirmeyi bırakıp bana baktı. Bal rengi gözleri bir çocuk gibi parladığında, ne düşündüğünü merak etmeden edemedim.
Yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldığında, ağzının kenarındaki kırıntıyı fark ettim. Bıyık altından gülerken mırıldandı.
"Sen neden yemiyorsun, bir dakika, neden gizli bir şekilde gülmeye çalışıyorsun?"
Surat ifadesine bir kahkaha attım.
"Ağzının kenarında kurabiye var."
Ağzının kenarını silmeye çalıştığında, ama kruabiye orada durmaya devam ettiğinde ne yaptığımı fark etmeden eğildim ve ağzının kenarına yavaşça dokunup kurabiye parçasını aldım.
Bana öylece bakakalırken, ona ne kadar yaklaştığımı fark ettim. Portakal kokusu burnuma dolarken, bal rengi gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. Onu korkutmuş muydum? Ne yapıyordum ben? Hareketlerime dikkat etmeliydim.
O, daha yeni tanıştığımızı düşünüyordu, beni tehlikeli biri sansın istemiyorsam, ani düşüncelerle hareket etmemeliydim.
Buna rağmen hala geri çekilmiyordum.
Bravo gerzek.
Sonra yüzüne beni şaşırtın bir şekilde büyük bir gülümseme yayıldı. Ona hayran kalırken, çok sık gülümsediğini fark ettim.
Belki de ona aşık olmamın sebebi, bu gülümsemeydi.
Boğazımı temizleyip geri çekilirken kızarmış yanaklarıyla mırıldandı.
"Teşekkür ederim."
Sonra göğsüme bir ağırlık oturdu, tüm dünyanın yükünden daha ağırdı bu, ona yardım edememenin verdiği acı, göğsüme kurulmuştu. Kendini geriye bırakıpörtünün üstüne uzandı ve gözleri gökyüzünü araştırmaya başladı.
Benim gözlerimde onu.
Snra elini yukarı kaldırdı, güneşe doğru, ona uzanamya çalışırmış gibi.
"Gitmek istiyorum" diye mırıldandı.
"Gökyüzüne doğru."
Keskin bir nefes aldım.
Hayır.
Bunu düşündüğüm anlamda söylememişti değil mi? Öyle olamazdı, bunu sadece gökyüzünü sevdiği için söylemiş olmalıydı.
"Bulutlara küçüklüğümden beri hayranım. Hep üstlerine oturmak istemişimdir."
Hafifçe sırıttığında, rahat bir nefes aldım ve arkamdaki ağaca tekrar yaslandım.
Evet, korkmam için bir sebep yoktu.
Sadece yanlış anlamıştım.
Sadece, bir yanlış anlamaydı.
Gözleri gözlerimi araştırdı. Sonra kalkıp oturdu ve ağzına bir kurabiye daha attı. Bu beni güldürürken o da şişmiş yanaklarıyla sırıttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12 SAATTE AŞK -ASKIDA-
RomanceAşkın en imkansız hali 12 saatte aşk Sen, her on iki saatte bir beni unutuyordun sevgilim. Ve ben, on iki saatte bir ölmeyi öğrendim.