BÖLÜM 2

34 5 3
                                    

     Dördümüz bir evde kalıyorduk. Ashley okula gitmemiz gerektiğini söyledi. Kaydım bile yoktu ki.
"merak etme senin kaydını yaptırdık"Dedi Rose. Düşüncelerimi okumuş gibiydi sanki. Harika! Yarın yeni bir okula başlayacaktım.

     Gözlerimi yeni yeni açmaya başlıyordum. Bir anda karşımda Miranda'yı görmemle irkildim. "Bir an yirmibirinci kez erteleyeceksin diye çok korktum. "Dedi Miranda. Cidden o kadar ertelemiş miydim? Aşağıya indim. Bütün herkes hazırlanmıştı. "Sanırım okula ilk günden geç kalacaksın. "Dedi Ashley. "Hadi çabuk daha beslenmen lazım. İyiki sana bulduğumuz yaşlı bir kediyi getirmişiz. "Dedi Rose."Siz ne yediniz?"   diye sordum. "Biz her sabah ormana gidip besleniriz. Ama hiç bir hayvanın ölene kadar kanını içmeyiz. "Diye cevap verdi Miranda. Kedi zaten yaşlıydh ölmek üzereydi. Buda benim bahanem olur dedim ve kesiyi öldürene kadar kanını emdim.

      İşte okulun karşısındaydık. Hava herzamanki gibi kapalıydı. Bilirsiniz ki vampirler güneşe çıkamaz. Bu yüzden hava genellikle kapalı olan bir yere geldik. Geldiğimiz kasabanın adı "Karanlık Kasaba".

     Okul çok büyük. Sınıfımıza gidiyorduk." Sanırım geç kaldık." Dedi Miranda. Sınıfa girdik. Özür dileyip okulda yeni olduğumuzu söyledik be bir sıraya oturduk. "Çok garip."dedim. "Kan kokusu alamıyorum. " "Bende. " dedi Ashley. Yoksa... Hayır.. Hayır olamaz. O sırada öğretmen"siz dördünüz. "Dedi hemen yanına "Maria" adında bir kız çağırdı. Bu kız insan olmalıydı. Ksn kokusu alabiliyorum. "Aman tanrım "dedi rose. "Umarım düşündüğüm şeyi yapmaz. Düşündüğü şey neydi? "Emma çabuk burdan gitmelisin"dedi Miranda. "Emma çabuk" dedi Ashley. Neden diye soramadan vampir dişlerim çıktı. Yoğun kan kokusu beni kendine çekiyordu. Gözlerim kırmızılaşmış olmalıydı. "Lanet olsun"diye bağırdı Rose. Kafamı kan kokusunun geldiği yere kafamı çevirirken Rose çenemden tuttu. Ashley sınıftan çıktı. Rose hala beni tutuyordu. Kan kokusuna zor dayanıyor olmalıydı. Vampir dişleri çıkmıştı. Ama ağzı kapalıydı. Normal göz rengi de kırmızı olduğundan gözünün kırmızılaşması belli olmuyordu. Maria çığlık atıyordu. Matematik öğretmeninin onu dışarı çıkarmasıyla kendime gelmiştim. Rose hala kendine gelememişti. Miranda başının ağrıdığını söyledi. O sırada Ashley geldi.

     Eve girdik. Hepimiz çok yorgunduk kana karşı koymak bizi çok yormuştu. Beslenmemiz lazımdı ama güçsüzdük. Avlanamazdık. Biraz yatmamız lazımdı. Herkes odasına gitti. Bende üstümü değiştirip. Yatağa uzandım. Ama uyuyamıyordum. Okulda nif çocuk görmüştüm. Çok yakışıklıydı. Bunları düşünürken uyuyakalmışım. Kalktım saate baktım. 21:38 o kadar uyumuş muydum. Aşağı indim çok bitkindim. Acil beslenmem lazımdı. "Her zaman ayağına yemek getiremeyiz haberin olsun" dedi Miranda. Güldük. Beslendim ve kanepeye oturduk. Ashley film seçiyordu. Ben de dondurma koyuyordum. Dondurmaları getirdim ve film izlemeye başladık.

      Erkenden kalktım. Saat 6:38 daha kimse uyanmamıştı. Ormana gittim ve kahvaltıyı hazırlamak için bir geyikten biraz kan aldım. Sonra başka bir geyikten biraz daha sonra başkasından biraz daha... Eve geldim. 64 paket kan topladım. Bu bize yaklaşık bir buçuk ay yeterdi. Kahvaltıyı hazırladım. Herkese yarım bardak kan, peynir, zeytin, reçel ve yağ.

     "Bu ne gürültü. " dedi Rose. Herkes aşağı inmişti. Hemen masaya oturup yemek yemeye başladılar.

"Önemli değil." dedim. Güldüler ve yemeye devam ettiler. Hazırlanıp çıktık. Bugün erken gidecektik. O çocuğın adını yoklama alınırken duymuş olacaktım.

     "Ya neden bu kadar erken gidiyoruz? " dedi Rose. "Ya mızmızlanmasana! " dedim. O çocuğun adını öğrenmem lazım. Benim için çok önemli. İlk defa birine karşı bu kadar derin duygular hissediyordum. Çünkü ilk defa etrafımda birileri vardı, arkadaşlarım. Artık yalnız değildim.

     Sonunda okula geldik. Hızlı adımlarla sınıfa doğru ilerledim. Sınıfta yoktu. Birazdan gelir diye düşünürken hoca içeri girdi. "Mark yok mu? "Dedi. Demekki adı Mark'tı. Yaşasın! Öğrendim artık. Sınıfta sevinç dansı etmemek için kendimi zor tuttum. Bugün Miranda ile oturmuyorum. Mark belki yanıma oturur diye boş bir sıraya oturdum. Aah çok önemli bir şeyi atlamıştım. Hatta en önemli şey. Acaba Mark'ın sevgilisi var mıydı? O sırada önüme bir el geldi. Aşağı yukarı sallanan nir el. "Huhu dünyadan Emma'ya dünyadan Emma'ya " birisi yanıma oturmuştu. Aman Allah'ım çok yakışıklı. "Teşekkür ederim" dedi "ne için? " dedim. "Yakışıklı olduğumu düşündün. " gözlerim ve ağzım sonuna kadar açılmıştı. Nasıl düşüncelerimi okuyabilmişti. "Bu arada ben Micheal. " dedi konuyu değiştirmeye çalıştığı çok belliydi. Daha fazla üstelemeyerek düşüncelerimden sıyrıldım ve "memnun oldum." dedim. Ama hala merak etmiyorum desem yalan olur. Mark bugün okula gelmemişti. Biraz üzüldüm açıkçası. Ama Michael Mark'ın sevgilisinin olmadığını söyleyince sevinçten havalara uçtum denilebilir. Ashley'nin konuşmasıyla düşüncelerimden ayrıldım. "Sanırım içimizden birisi birilerine aşık olmuş."
"Ne?  He! Hayır." dedim. "Bir etkilenme var sanki." dedi Miranda. İtiraz etmeye devam etsemde hiç etkilenmediğim söylenemezdi. Ama küçücük. Rose bizi Dinlemiyordu bile. Elindeki telefondan biriyle mesajlaşıyordu ve gülüyordu sürekli. " sanırım aşık olan bir kişi değil."
dedi Miranda.

     Eve geldik. İnternette dolaşmaya karar verdim. Bilgisayarı açtım. Melezlerle ilgili saçma sapan yazılara bir bakayım diye geçirdim içimden. Hiç kimse bunların gerçek olduğuna inanmıyordu tabii. Birine söylesem delirdiğimi düşünürdü herhalde. Yine saçma sapan şeyler yazmışlar. Bilgisayarı kapattım ve kendimi yatağıma attım. Canım sıkılıyordu. Aşağıya indim. Bizimkiler aşağıda sohbet ediyorlar. Yanlarına gittim. Rose her zamanki gibi birisiyle mesajlaşıyordu. Kim olduğunu soruyoruz cevap vermiyor çok yakında öğrenirsiniz diyordu 'gıcık' "kızlar ben acıktım beslenmeye gidelim mi?"dedim. "Bir an hiç sormayacaksınız sandım." dedi Ashley. "Hem Rose'da biraz telefonuyla uzaklaşmış olur." dedi Miranda. Hadi çıkalım o zaman!
   
      Ormana girdik. Dağılmaya karar verdik. Hepimiz farklı yönlere dağıldık. Evde varken neden dışarı çıkmıştık bilmiyorum ama iyi geldi. Temiz hava oh! Ama bir sorun vardı. Etrafta hiç hayvan gözükmüyordu. Vampir hızımla koşmaya başladım. Yoruldum. Beslenmem gerekiyor. Normal hızda devam ettim. O sırada karşıma bir geyik çıktı. Hemen yakalayıp kanını içmeye başladım. 'Kahretsin ' içmez olaydım. Hemen geri tükürdüm ve ökdürmeye başladım. Geyiğin kanında mine vardı. Hemen olan gücümle koşmaya başladım. Kızlara da bir uyarı mesajı attım. Ormandan çıktım kasabaya girdiğimde çok yavaştım. Çok açtım ve boğazım yanıyordu. Gözüm kararmaya başladı. En son hatırladığım şey birinin"hey iyi misin? Biri ambulans çağırsın. " lafıydı.

     Gözlerim yavaş yavaş aralanıyordu. Gözlerimi tamamen açtığımda tavanla buluştum. Nerdeydim? Ahh tabii Hastane. Açlık ve yorgunluk hissim gitmişti. Kanı damardan vermişler. Ama artık gitmem lazımdı. Tam doğrulurken içeri Mark girdi. Beni buraya o mu getirmişti. Tanrım! Domates gibi olduğuma eminim. Çok utandım. "Ashley'e haber verdim. Birazdan burda olur." Tanrım o nasıl bir ses! Birinin sesi bile bu kadar güzel olabilir mi? "Teşekkür ederim." dedi. "Ne için?" dedim. Bu konuşmanın aynısını Michael'lada yapmıştık. Dejavu oldum. "Sesimin güzel olduğunu düşünmedin mi?" dedi. "Sorunda orada zaten, düşündüm." dedim. O sırada içeri Miranda girdi. Mark'ın bir 'oh' çekişi gözümden kaçmamıştı. Ahh kafayı yemek üzereyim. "Ashley ve Rose nerede? " diye sordum. "Sen şey olunca oda senden önce şey oldu. Öyle oluncada şey oldu. O yüzden o da evde yatıyor." dedi. Gülmemi tuyamayıp kahkahayı bastım. O nasıl bir anlatım şekli.
    
      Hastaneden çıkıp eve gittim. Daha doğrusu gittik. Miranda'yı unutmuşum Mark'da bizimle geliyor. Eve gittiğimizde Rose ve Ashley oturuyordu. Anlaşılan Rose kendini toparlamıştı. Rose kalkıp hemen bana sarıldı. Sonra Ashley sarıldı sonra gördüğüm görüntünün etkisiyle şok oldum. Gözlerime inanamıyorum. Sonra duyduklarım karşıdında bir daha şok oldum. Rose Mark'a sarılıp, "hoşgeldin Aşkım " dedi. Gözlerim doldu. Şu an gözyaşlarımı zor tutuyorum.  'Aşkım' kelimesi beynimde yankılanıyordu. 'Aşkım, Aşkım' ben yorgunum dinlenmem lazım deyip odama çıktım. Kapımı kitledim ve kapının arkasına yaslandım. Aşağı doğru yavaş yavaş kayarken gözyaşlarımı serbest bıraktım.

Not: kitabı gittikçe uzatmayı deniyorum. Bu sefer dahada uzun yazdım. Umarım beğenmişsisizdir. Öpüldünüz 😘😊💙💘

Aşık MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin