Sessizlik - Bölüm 1

240 4 1
                                    

Yıl 1994 Ocağın ortasında başladı bu çaresizliğim. O zaman 5 yaşında minik tatlı bir kızdım. Oyunlar oynayan yeri gelince ağlayan, söz dinleyen , eğlenen, hayatın tadını çıkarmaya çalışan bir çocuktum. Taki o güne kadar. Her sabah annem ve babam başımda beni öpücüklere boğarak uyandırırdı. Çok mutlu olurdum. Sonra beni annem ayaklarımdan babam kollarımdan tutarak kaldırırlardı. Çok eğlenirdim. "İyi ki annem ve babamsınız, iyiki size sahibim" derdim her sabah, her akşam... Ocağın 24'ü cehennemin ta kendisiydi. Sabah nerede uyandım biliyor musunuz? Nereden bileceksiniz ki. Kafamda mor ışıklarla hastanede. Üstelik uyandığımda yanımda ne annem ne de babam vardı. Korkmuştum. Ağlıyordum. Doktorlar etrafıma toplandılar ve beni sakinleştirmeye çalıştılar. Bir hemşire geldi. Elinde kocaman uçlu o iğneyle acımasızca bir darbeyle koluma yapıştırdı. Sonra bayıldım tabi ki. Uyandığımda akşam olmuştu. Sanırım 18:30 gibi bir saatti. Uyandığımda annem ve babam olmayınca yine tedirgin oldum. Dışımdan çıkaramadığım o ağlamayı, hüznü o an boşaltasım geldi. Tam yatak ucunda oturan bir adam vardı. Prof. Dr. Salih Koç'muş adı. Adı dediğime bakmayın, kendisi bana öyle dedi. Annem ve babamı sordum. "Onlar çok güzel bir yerdeler. Ama seni yalnız bırakmadılar merak etme" dedi bana Salih Doktor. Çocuktum anlamadım. Dedim ki "Beni de alsınlar neredeyseler. Onları görmek istiyorum" dedim. Sonra ne oldu bilmiyorum. Galiba yine o korkunç iğne.. 

 Aradan 1 yıl geçti. Doğum günümdü bugün. Yani Aralığın 2'si. 2 yıl önceki doğum günüm gibi olacağını düşündüm. Belki bunların hepsi şakaydı, oyundu diye düşünmüştüm. Her şey yalan annem ve babam bana sürpriz yapacaklar diye düşündüm. Bekliyordum ve bekliyordum... Üstüme bakmamışım ki baktığımda kan, suya benzer bir şey ve saçlarım vardı. Korktum. Yoksa buda mı bir şakaydı?? Saçlar nizamlı bir şekilde değildi ama. Karmakarışık. Bu şaka olamazdı. Bu gerçekti ! Kocaman cırlak bir çığlık attım. Odaya doktorlar bastı. Aralarında Salih Doktor da vardı. O hemşire yinemi o hemşire! Ama bu sefer elinde iğne değil de makas vardı. Ne yapacaklarını anlamadım. Ne ameliyatı biliyordum ne de bir hastalığı. Her şey güzeldi benim için. Ama o iğne değil. Özellikle de o iğne. Bir doktor bir elimden bir diğer doktor bir elimden tuttu. Diğer doktorlar da ayaklarımı. Korktum kapana sıkılmıştım resmen. Hapse atmışlardı sanki beni. O mutlu mutlu kalktığım sabahlar neredeydi? Ya annem ve babam? Kafamda binlerce soru vardı. Karşılıksız cevapları da tabi ki. Hemşire saçlarımı kesti. Upuzun saçlarım teker teker yere düştü. Feryat ettim. Sonra saçlarımı kazıdılar. Kel kalmıştım. Neden, neden diye bağırdım. Ama ne çare. Hemşire sırıtarak çıktı odadan. Doktorlarda. Işığı kapattılar ve o mor ışıkla yalnız kaldım. O an ki çaresizliğim düşünülemeyecek kadar fazlaydı. İşte bu da benim öyküm, bu da benim sessiz çığlıklarım...

SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin