"The story in my life, and take in home."
Elena duyduğu şarkı sözlerine gözlerini aralarken şaşkınlığını da belli etmişti. Kulağının yanında ninni gibi gelen sesi biraz dinledi. Çok güzel sesi vardı ve biraz daha devam etmesini istemişti. Bu cümle fazlasıyla güzel ve fazlasıyla da samimiydi. İçinde büyük bir kalp sıkışması oluşmuştu. Elini kalbinin üzerine koyup, acıyla yüzünü buruşturdu. Henna onun bu halini görünce, o da elini onunkinin üzerinde yerini aldırdı. Elena soğuk ellerine temas eden sıcak teni hissettiğinde, içine bir korku yayıldı. Buruşturduğu yüzünü düzelterek, gözleriyle onu taradı. Gözlerinin içi gülüyordu. Tıpkı kapının önünde John'a güldüğü gibi.
İçinde nedenini adlandıramadığı korkuyla ona bakıyordu. Henna ağzını ağırca aralayıp söze girişti.
"Korkma, ben buradayım."
O gülen yüzünü hiç soldurmadan Elena'ya bakarken, içinde sadece mutluluk hissi yatıyordu.
"Sana Ellen diyebilir miyim Elena ?" diye sordu merakla.
Elena samimi bir gülümsemeyle, dilini yutmuş gibi başıyla onayladı onu.
"Hadi ama dilini mi yuttun ?"
Nereden geliyordu bu samimiyet ? Daha doğrusu tanımadığı birisine neden bu kadar sıcak ? Kaşlarını çatıp Henna'ya bakarken karşısındaki kanepede de John'un oturduğunu görmüştü. Gözleri birleştiğinde John ona sadece yapmacık bir gülümseme göndermişti.
"Hadi kalk yemek yapalım seninle. Ben eşyaların nerede olduğunu bilmiyorum da, sen yardımcı olabilirsin."
Yüzünü tekrardan Henna'ya çevirdiğinde, o küçük ağzından gözüken bembeyaz olan dişleri gözüne çarptı. Henna ellerinden onun kalkması için çekiştiriyordu.
"İstemiyorum." diyebildi.
Bir anda asılan Henna'nın yüzüne baktı. Daha sonra da devam etmesini düşündüren bir düşünceye uydu.
"Yani yorgunum."
Henna derin bir nefes alıp "Gel, gel pek fazla yorulmayacaksın zaten. Sadece sandalyede oturup yerlerini söyleyeceksin bana. Hadi kırma beni lütfen. "
Yüzünde oluşan bebeklik masumiyetiyle konuşmuştu fakat, Ellen bu durumda bir art niyet aramaya başlamıştı bile. Arkalarındaki koltukta bir hareket sezdiğinde, dönüp bakma gereksinimi oluştu.
John bir elini Henna'ya, diğer elini ise Ellen'a koyarak "Elenacım arkadaşımızı kırmayalım lütfen." dedi.
Ellen iyice korkmaya başlamıştı. Ne yapmaya çalışıyor olabilirlerdi ki ?
"B-ben, şey... Tamam" diyerek geçiştirmişti.
Sabahki soğuk davranışlardan eser kalmamıştı. Kalbinin hızla atmasına aldırmadan mutfağa doğru, onları arkasında bırakarak yürüdü. Derin derin nefesler alarak iki merdiveni çıktı. Korkuyordu.
Tek adımını çevirip, arkasına bakındı. Henna, John'a birkaç hareket yaptığında Elena'nın ona baktığını fark ettiler. Ellerini onu gördüğü gibi hızlıca yere eğdi.
"Şey Elena... Imm... Sen Üniversite mezunuydun değil mi ?" diye söze atıldı John. Kendisi de anlmamıştı konuyu nereye götüreceğini fakat ilerletmeye çalışıyordu işte.
"Evet. Neden, ne oldu ?"
"Hiç, öylesine aklıma geldi sorayım dedim."
Yüzünü tekrardan çevirip, yoluna devam etti. Ne oluyordu bunlara? düşüncesi aklından hiç çıkmıyordu. "Elbet çıkar kokusu" diye mırıldanarak mutfağa daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ EN SICAK RENKTİR.
Teen Fiction"Sevmesini bilirim de o bilmiyor işte." "Sen onun öğretmeni ol." "Çok zamanımız yok." "Zamanın olmadığı bir yerdeymiş gibi davran ve göster ona kendini." "O zaman hemen, şimdi gösterebilir miyim ki?" "Elbette." Oturduğum kahverengi eski sandalyeden...