1. bölüm ~Yeni okul

3.4K 77 6
                                    


Ben ve hayran hikayesi dışında bir hikaye... İlk bölümü birazcık acemi olsa da ilerleteceğime inanıyorum. Satır arası yorum yaparsanız çok mutlu edersiniz. Sizleri çok seviyorum 💕

Su Maral
Her sabah olduğu gibi bu sabah da uyanıp saçımı dalgalandirdim. Formamı giyip mutfağa gitmiştim.
"Su.. bugün okula gitmiyorsun. Hatta artık o okula hiç gitmiyorsun."
Sanırım yanlış anlamıştım. Sabah sabah..
"Burhan abi sanırım yanlış anladım tekrar söyler misin?"
"Artık o okula gitmiyorsun dedim Su. Hatta artık bu evde de oturmuyoruz."
"Na-nasıl yani?"
Annem ve Burhan abi hallerinden gayet memnundu. Ama ben 18 yıllık evimi mahallemi arkadaşlarımı hatıralarımı nasıl bir anda bırakıp gidebilirim ki? Bu olamaz. Asla olmaz.
" Deden ölmeden önce tüm mirasını bana bırakmış. Ve dedenin bizim bilmediğimiz yüzlerce şirketi, köşkleri, yardım kurumları varmış. Seni de özel bir okula yazdırdım. Yani anlayacağın bu buradaki son kahvaltımız"
Çatalı masaya sertçe bırakıp evden çıkmıştım peşimden "Su!" Diye bağırışlarını dinlemeyerek. Arka sokaktaki parka gidiyordum.
Boş olan salıncağa binip yavaş yavaş sallanmaya başlamıştım. Burada olan tüm anılarımı terk edip gidecektim. Sırf babam yüzünden. Normalde böyle bir şey yaşayan insan ne kadar mutlu olması gerekse de benim ikinci ailem buradaki İnsanlardı. Bu kadar kolay olamazdı burayı bırakmak.
"Su hanım niye bu kadar üzgün acaba? Yoksa sınavdan 70 mı aldın?"
Diyerek volkan gelmişti yanıma.
"Keşke.. keşke öyle olsaydı."
"Niye hala buradasın sen?seni almaya geldim annen çıktı hızlıca dedi. Ne olduğunu soramadım. Aklıma burası geldi. Ne oldu Su?"
"Volkan biz gidiyoruz."
Artık ağlamaya başlamıştım.
"Ne-nereye?"
"Bilmiyorum.. dedemden miras kalmış. Buradan gitmek zorundayım."
"Olsun.. okulda görüşürüz üzülme sen."
"Okulumda değişiyor Volkan."
Volkanın hayal kırıklığına uğradığı her haliyle belli oluyordu. Volkan, benim ilk okuldan beri arkadaşımdı. Bazen kardeş bile olduğu oluyordu bana. Ağlayarak boynuna sarılmıştım. Üzüldüğümde yaslanacak bir omuz olurdu böyle zamanlarda bana.
"Volkan ben ne yapacağım. Gitmek istemiyorum."
"Gitmelisin. Ailen için... Benim için Su hepimiz için gitmek zorundasın. Hem kendi hayatını kurtar. Güzel okullarda oku sürünme."
"Siz olmadıktan sonra güzel okullara gidip meslek sahibi olsam ne olacak?"
"Benim için git Su. Benim için yap bunu. Eğer senin için az da olsa değerim varsa."
"Ya az ne demek? Sen benim için çok değerlisin Volkan ama..."
"O zaman gidiyorsun. Hadi eve götüreyim seni."
Zorla beni eve götürmüştü.
"İyi ki varsın"
Diyerek boynuna atlamıştım. O da ellerini belime dolamıştı. Sonra ayrılıp yanagimdan makas alıp gitti. Ne kadar zordu buradan ayrılmak. Kapıyı çalmıştım. Annem endişe ile açmıştı kapıyı.
"Tamam.. zorluk çıkarmıyorum."
Diyerek odama gittim. Nisan'a mesaj atacaktım. Onun okula yazdırmışlardı beni.
"Sizin okula geliyorum"
Bir dakika geçmeden geri dönüş yapmıştı.
"Ne diyorsun sen! Şaka değil de mi?"

"Burhan abi'ye miras kaldı. Anlatırım bir ara. Sizin okula yazdırmış Burhan abi  beni. Yarın oradayım."

"Oha! Erken gel okulu gezdireyim sana."

"Tamam.. görüşürüz"

"Görüşürüz bebeğim!"

Ne kadar da mutlu olmuştu. Keşke bende olabilseydim.
Sabah yeni formamı giyip saçımı toplamıştım.
Montumu giydiğim de annem gelmişti.
"Kızım iki lokma yeseydin."
"Aç değilim. Görüşürüz.."
Her ne kadar yeni okula gitmeyi kabul etsem de annemlere hâlâ kırgındım. Dışarı çıkınca yavaş yavaş yürümeye başlamıştım. Bir süre sonra Güneşli hava yağmura bırakmıştı kendini. Her şey sanki bilerek üst üste geliyordu. Adımlarımı hızlandırmıştım. Okula vardığımda saçlarım ıpıslaktı. Kapının önünde nisan'ı görmüştüm.
"Nisan!"
Nisan bana dönmüştü ve koşarak bana doğru geliyordu.
"Çok özledim kızım seni ya!"
"Bende.."
Nisan kolumu tutmuştu.
"Gel okulu gezelim."
Nisan bana her yeri anlatıyordu.
"Anlamıyorum.. siz zenginler ve babam. Neden devlet okulu yerine kolejlere gidiyor? İkisi de eğitim veriyor. İkiside aynı şey. Ama niye para gökten yağar gibi her ay okula milyarlarca para veriyorsunuz?"
"Devlet okulları serseri dolu... Aslında burada da var ama bir kaç tane"
"Kimler?"
" merak etme bol bol göreceksin. Gel müdüre gidelim sınıfını öğrenelim."
Kafamı sallamistim. Eğer burada serseri varsa kesinlikle başım derde girecektir.
...
"Su Maral... 12-C sınıfın."
"Aynı sınıftayız kanka!"
"Teşekkür ederim hocam."
Sınıfa doğru gidiyorduk.
"Nerede şu "serseriler" bakayım?"
"Bizim sınıfta kanka merak etme."
Sınıfa gitmiştik.
"Ben şu en arkaya geçiyorum. Hiç ders dinleme havasında değilim."
"Hayır!"
Şaşırmıştım.
"Niye?"
"Orada - fısıltı ile- ateş yani serseri çocuk oturuyor"
"Bu beni ne kadar ilgilendirir? Hem kendisini tanımış oluruz"
Diyerek oraya geçmiştim. Nisan onu dinlemedigim için bana öldürecek gibi bakıyordu. Ne yapayım ben böyleyim. Daima kendi bildiğini okuyan biriyim. Sonunda pişman olsam bile. Zil çalmış hoca gelmişti. Yoklama alıyordu ve hâlâ şu serseri çocuk gelmemişti. O sırada kapı hızlıca açılmıştı.
"Ateş! Yine mi oğlum? Bari kapı çalmayı öğren"
Demek serseri çocuk bu
"Bu beni hiç ilgilendirmez"
Diyerek bana döndü beni görünce şaşırsa da bozuntuya vermeden yanıma oturdu.
"Evet yeni bir arkadaşınız geldi sınıfımıza. Kendini tanıtır mısın canım?"
Ayağa kalkmıştım.
"Adım Su"
"Hangi okuldan geliyorsun peki?"
"*** Anadolu lisesi"
"Gayet iyi puanlı bir okul orası. Derslerin de iyi o zaman"
Kafa sallamistim.
"Otur bakalım"
Geri oturmustum.
Şuan Ateş denen çocuğun beni süzdüğüne yemin edebilirim. Ona bakmamaya çalışıyordum. Ana bakışları o kadar sertti ki hızlıca ona döndüm.
S: bir şey mi vardı?
A: çok merak ediyorum.
S: neyi?
A: Allah seni yaratırken niye böyle mal yaratmış. Hayır yani güzel de değilsin beynin de yok.
S: ah doğru beynimi sana vermiştim.
Hafifçe gülümsemişti.
A: bak 3 gram beynin vardı. Bana laf sokmaya çalışırken o da yok oldu.
Sinirleniyordum.
S: kapa çeneni.
A: yanıma sen oturdun. Beni dinlemek zorundasın bebeğim.
S: ben nereden senin bebeğin oluyorum?
A: ben sana az önce ne dedim?
S: beni dinlemek zorundasın bebeğim?
A: dinliyorum zaten canımın içi.
Derste hocanın olduğunu umursamadan hızlıca tokat atmıştım. Aptal! Beni ne sanıyordu bu çocuk?
Dişlerini birbirine sürtüyordu. Demek ki baya sinirlenmişti.
Kolumdan tutunup hızlıca sınıftan çıkarmıştı beni. Bir yere götürüyordu.
S: bıraksana beni! Lan birak! Aptal çocuk bırak kolumu!
Aniden durunca onun sırtına carpmistim.
S: ah!
A: eğer tek kelime edersen... Buradan ölün çıkar kızım anladın mı!
S: ben! Senin! Kızın! Değilim!
Her kelimeyi farklı tonda bağırarak söylüyordum. Bana hiçbir şekilde kızım diyemezdi. Bana bir tek babam kızım diyebilirdi. O da öldü! Evet benim gerçek babam ben 6 yaşımdayken başka bir kadın ile kaçarak öldü. Benim için öldü. Burhan abi gayet iyi babalık yapsa da... Öz olmayan birine baba demek... İmkansız.
A: kapat çeneni!
S: sen bana emir veremezsin anlıyor musun? Kolumu da bırak artık! Koluma dokunduğun her an kendimden igreniyorum. Ve sen kolumu bırakınca emin ol kolumu kökten keseceğim.
Kolumu bırakmıştı.
A: buyur kes.
Alay ettiğimi düşünüyordu. Etrafa bakındım. Temizlik eşyalarının olduğu dolabı açtım. Ve elime gelen orada niye olduğunu anlamadığım et bıçağını aldım.
Koluma tam getiriyordum ki Ateş hızlıca bıçağı fırlatmıştı.
A: salaksın kızım sen!
S: lan şu kelimelerini düzgün seç! Sen bana asla kızım diyemezsin.
A: kızım kızım kizim ki-
Tekrar tokat atmıştım. Sınırını zorlamıştı. Koşarak yanından kaçıp bahçeye çıktım. Ağacın altına oturup ağlamaya başlamıştım. Ben babamı unutmaya çalıştıkça herkes bana hatırlatıyordu. O sıra ateşin yanıma geldiğini sezdim.
A: bu kadar da sulu göz olma be! Velet misin sen?
Konuşmuyordum.
A: şimdi de susuyor musun? Yoksa dilini mi yuttun?
Susuyordum.
Kolumu hızlıca kavradı.
A: konuş dedim lan sana!
Kolum acısa dahi onunla muhatap olmayacaktım.
Yerde bulduğu toplu iğneyi koluma saplamisti. Çığlık atmak için ağzımı açtığım an ağzımı kapadı.
A: aynen böyle... Susmak yok
Daha fazla ağlıyordum.
Zil çaldığı an derince nefes vermiştim. Sağ elini agizimdan sol elini de kolumdan çektiği an bana yaklaşan Nisan'a koştum.
N: Su! İyi misin? Ne yaptın ya sen ona?
A: sana ne?
Diyerek gitmişti.
N: Su ne yaptı sana o?
S: Nisan...
N: neyse gel sen biraz sakinleş.
Konuşmak yerine beni götürmesine izin vermiştim. Babam benim en hassas noktamdı. Ondan ne kadar nefret etsem de benim ilk aşkım oydu. Ve ilk aşklar ne olursa olsun unutulmazdı.
Sınıfa gidince Nisan bana kantinden aldığı portakal suyunu getirmişti.
N: iyi misin şimdi?
Kafamı sallamistim
N: anlat o mu sana bir şey yaptı?
Aslında o yapmamıştı. Konuyu bilmeden bana 'kizim' kelimesini kullanmıştı.
S: hayır...
N: Su bak doğruyu söyle o sana hiçbir şey yapamaz.
S: yapmadı diyorum Nisan! Üstüme gelme.
Çantamı alıp okuldan çıkmıştım. Biraz uzun süre yalnız kalmam gerekiyordu. Kulakligimi takıp yola atılmıştım. O sıra şarkının sessiz olmasından dolayı "fren tutmuyor!" Diye bağıran adamın sesini duysam da birden bire hareket edememiştim.

Ateş Ve SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin