bölüm 15~ Peri

701 21 4
                                    

Bir sabah uyandığımda mesela değneğim olsa, yani periler gibi o değnek ile istediğim her şeyi yapabilsem...
Mesela tüm sokak hayvanlarının mutlu olmasını onlara kimsenin zarar vermemesini sağlardım  önce, daha sonra evsizlere birer tane ev verir geçimlerine yardım ederdim!
Mesela, aile zoruyla okuldan alınıp daha çocuk yaşında elin oğluna gidip çocuk büyütmek zorunda kalan kızların eğitimini sağlardım. Evlenmemelerini sağlardım, bunu yapanlara da ceza verirdim!
Mesela, mesela... Mesela babamın gelmesini sağlardım. O gittiği delikten çıkıp çok pişman olup bize gelmesini isterdim. Ben, ben affederdim onu. Dizine yatardım çocuk gibi saçımı okşardı o da benim 12 yıllık hasret adına...
Mesela annem mutlu olurdu, babamı seviyordu o da hâlâ. Mutlu bir aile olurduk. Çekirdek aile...
Mesela, ateş ile sonsuz mutluluğu dilerdim. Kimsenin bize zarar verememesini sağlardım. Mesela hiç ayrılmamayı dilerdim o çocuklardan. Daha yeni yeni hayatıma giren insanların benden hiç ayrılmamasını.
Her şey mesela ile kalıyordu. Ne sokak hayvanları korunacaktı ne evsizler. Ne çocuklar okuyabilecekti. Ne de babam gelebilcekti. Ben peri değildim. Periler yoktu aslında. Keşke periler olsaydı...
Defterimi kenara bırakıp göz yaşlarımı sildim. Çekmecedeki babamın resmini çıkarıp bakmaya başladım. Kucağındaydım. Daha yeni doğmuşum sanırım. Hiç soramadım anneme. Babam mutlu gözlerle bakıyordu bana. Sıkıca kavramıştı kaybolmamam için sanırım.
Hani derler ya kız çocukları babalarına düşkün olur diye. Bende öyleydim ama babam neredeydi? Hangi karısıyla kaçıncı çocuğunu gülerek okula götürüyordu. Benim kurduğum hayalleri hangi çocuk yaşıyordu? O çocuklara duyduğum kinin asıl sebebi babam olsa da onlar da yanıyordu bu ateşte.
Resmi çekmeceye geri koyup yataktan kalktım. Okul kıyafetlerimi giyip saçlarımı düzleştirdim.
Ayna da kendime bakıp ağladığımın belli olmadığına karar verip odadan çıktım.
"Günaydın güzel kızım."
"Günaydın annem."
Annem sabah sabah neden hazırdı?
"Bir yere mi gidiyorsun anne?"
Annem kafasını salladı.
"Bir iş buldum. Yani kıyafet mağazasında kasiyerlik filan yapıcağım."
Kafamı salladım.
"Hayırlı olsun anneciğim."
Annem bana gülümsemişti.
Kahvaltı bitince çantamı alıp evden çıkmıştım. Sabah ateş yazmamıştı, benim de yazacak halim yoktu. Yavaş yavaş okula giderken yanımdan hızlıca geçen arabanın bastığı su bana gelecekti.
"Hayvan herif! Az yavaş gitsene!"
Araba önümde dururken şoförün inmesini bekledim.
"Cidden sizin gibi insanlar bı zahmet araba sürmesin ya!"
"Ama güzelim öyle de kız düşüremiyoruz ki."
Kaşlarımı çatarken arabadan ateş inmişti. Arabasını mı değiştirmişti?"
"Kız mı düşürmek istiyorsun sen ateş bey?"
Ateş gülerek yanıma geldi ve elini belime koydu.
"Sen düşsen de yeter''
Gülerek elini tuttuğumda arabasına döndüm.
"Yeni mi?"
Yüz ifadesi değişmişti.
"Aynen, değiştirdim. Öyle gerekti."
"Nasıl gerekti?"
"Güzelim öyle gerekti işte okula geç kalıyoruz hadi gidelim."
Arabaya binip okula gelmiştik. Arabayı park ettikten sonra birlikte inip sınıfa çıkmaya başladık.
"Güzelim, çıkışta benimle misin?"
Düşünür gibi yaptığımda kaşlarını çatarak bana baktı.
"Başkası ile planınız varsa bilemem Su hanım?"
Gülerek kolunu tuttum.
"Sevgilim benim senden başka gezebileceğim kim var?"
Gülümseyerek saçlarımı öptü.
Kolunu tuttuğum elimi koluna geçirmiştim. Sınıfa girdiğimizde bizimkilerden barış ve savaş vardı.
"Çifte kumrular hoşgeldiniz!"
Gülerek el salladım.
"Nasılsınız?"
"İyiyiz sucuk siz nasılsınız?"
"İyiyiz!"
Gülerek sıramıza geçtiğimizde tartışarak içeri Nisan ile Arat girdi.
"Ya aşkım neden böyle yapıyorsun sen?"
"Benden bir şey saklıyorsun Arat ve bunu bana söylemiyorsun ne yapabilirim?"
"Birtanem ne olur böyle yapma cidden şuan konusu açılacak bir şey değil bu!"
"İyi konusu açılana kadar biz de konuşmayalım."
Arat gözlerini sıkıca kapatmıştı. Ne olduğunu çözemiyorken Nisan yanımıza geldi.
"Ne oluyor Nisan?"
"Bu çocuk benden bir şey saklıyor Su buna adım kadar eminim ama hiçbir şey anlamıyorum."
Arat'ın göz ucuyla Ateş'e baktığını görünce gözlerim Ateş'e kaydı. Ateş kaşlarını kaldırmıştı. Bir şey oluyordu ve bizden saklanıyordu. Ders zili çalmasını umursamadan ayağa kalktım.
"Siz" dedim Ateş ve Arat'ı işaret ederek.
"Benimle geliyorsunuz."
Ateş tavrımı beklemiyordu. Ben hızlıca sınıftan çıkarken Ateş'in sıradan kalktığını seslerden anlamıştım. Merdivenlerden hızlı hızlı inip en alt katın merdiven boşluğuna geçerek ikisini karşıma aldım.
"Ne oluyor?"
"Ne ne oluyor güzelim?"
"Ateş ne oluyor diyorum ikinizde de bir halt var ne bu?"
"Aşkım saçma-"
"Ateş!" Artık bağırmaya başlamıştım.
"Arat sana bakınca söylememesi için kaşlarını kaldırdın. Arabanı değiştirdin nedenini söylemedin ne oluyor!?"
"Su yeter!''
Ateş sinirle bana bağırıp elini havaya kaldırdığında Arat hızlıca beni arkasına aldı.
"Oğlum ne yapıyorsun sen gerizekalı mısın!?"
Ateş sinirle elini yumruk yapıp duvara vurdu.
"Asıl sen gerizekalı mısın ben Su'ya vurur muyum aptal!"
Ateş'in bu tavrı karşısında gözlerim dolmuştu.
Ateş bunu farkedince bana yaklaştığı sırada Arat'ın arkasından biraz daha geriye gitmiştim.
"Yaklaşma bana. Sakın Ateş! Eğer ne oluyorsa bana söylemezsen şuan, şuan bitsin o zaman ilişkimiz."
Ortada büyük bir şey vardı bunun farkındayım.
Ateş anlamsızca bana bakıyordu.
"Ne diyorsun Su sen ayrılmak mı istiyorsun gerçekten?"
"Buna zorluyorsun beni Ateş. Ya anlatın ya da biraz ara verelim bu böyle olmaz çünkü. Sen değil miydin bana hiçbir şey saklamayacağız aramızda gizlimiz olmayacak diyen neden böyle yapıyorsun Ateş sen neden!"
"Anlatamam! Allah kahretsin ki anlatamam. Benden iğreneceksin anladın mı anlatamam!"
Kafamı iki yana sallayıp arkamı dönüp merdivenlere yöneldim.
" O kadar şey gizlemene rağmen benden senden ayrılmayı düşünmedim bile Su! Ama sen beni tek bir yanlış hareketimde bırakıp gideceksen defol git anladın mı! Sen beni hiç sevmemişsin be!"
Sinirle gözlerimi yummuştum. Gerçekten böyle mi düşünüyordu? Geri ona dönüp hızlıca karşısına dikildim.
"Ben mi sevmedim aptal seni! Ben sana nasıl aşıktım bunu görmedin mi Ateş sen! Ben senin için o pislik heriften dayak yedim sen bunu biliyor musun ha!? Ben senin için annemi bile zamanında karşıma aldım peki bunu biliyor musun!" Her sesim yükseldiğinde göğüsüne yumruklar atıyordum. "ben sırf o şerefsiz sana zarar vermesin diye kendimi tehlikeye attım. Neden? Çünkü senin kılına zarar verse kendimi öldürürüm Ateş anlıyor musun!? Ben mi seni sevmedim ya ben mi!?" Sinirle yumruklarımı yerken hiçbir şey yapmıyordu. Arat beni kollarımdan tutup geri çekmişti.
"Siz ne halt saklıyorsanız saklayın umrumda değilsin artık Ateş!"
Sinirle kollarımı Arattan kurtarıp merdivenlere tekrar yöneldim. Arkamda bıraktığım manzaraya bakmaya dayanamazdım.
Merdivenlerden hızlıca çıkıp sınıfımızın katındaki tuvalete girip ağlamaya devam ettim. Sevdiğim adam benden bir şey saklamasının yanında "sevmedin beni" diyordu. Zili duyduğumda sinirle ellerini yumruk yapıp tırnaklarımı avucuma geçirdim. Tuvalete giren Cansu'yu gördüğümde gözümden avucuma damlayan damla ile olduğum yerden kalkıp direkt Cansu'ya sarıldım. Cansu sıkıca sarılmıştı bana.
"Tamam, ne olur ağlama Su."
Tek bir kelime etmeden ağlamaya devam ediyordum. Nisan da koşarak tuvalete girmişti. Bizi görünce gözleri dolarak sarıldı.
"Su, bak barışırız ne olur ağlama."
Kafamı salladım.
"Hayır, barışamayız artık biz. Kavga ettik çok kötü kavga ettik hemde."
Telefonum çaldığında Nisan'a baktım. Anlamış bir şekilde telefonu cebimden alıp açtı.
"Alo? Alo! Sesiniz gelmiyor bir saniye bekleyin lütfen."
Nisan tuvaletten dışarı çıkınca Cansu musluğu açıp yüzüme su serpmeye başladı.
"Hadi toparlan."
Cansuyla lavabodan çıkınca telefona donuk bir şekilde bakan Nisan'ı gördüm.
"Kimmiş?"
Nisan gözlerini dolu dolu bana döndü.
"Nisan cevap versene kimmiş?"
Nisan bana yaklaşıp ellerimi tuttu.
"Su, bir şey söyleyeceğim sakin ol."
Nisan'a bakıyordum.
"Dilek teyze, kaza geçirmiş. Ameliyattaymış."
Nisan'ın söylediği cümle ile ayaklarım tutmamıştı. Yere dizlerimin üzerinde düştüm.
Benimle birlikte Nisan'da düşmüştü. Cansu gözlerini sıkıca kapayarak bana sarıldığında tekrar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Anne! Annem!"
Yerden kalkıp hızlıca merdivenlerden inmeye başladım. O sırada Arat ve Ateş yukarı çıkarken Ateş bana baktı. Sonra ise arkamdaki Nisan'a döndü.
"Annesi, annesi ameliyata alınmış."
"Su!"
Ateş kolumdan tuttuğunda ona baktım.
"Hadi gel arabayla gidelim koşarak olmaz Su."
Kafamı salladığımda Ateş koşarak arabasını park yerinden çıkarmıştı.
"Dilek, Dilek Arslan."
Danışmadaki kız bilgisayara baktı.
"Üçüncü kat ameliyatta hâlâ."
Koşarak merdivenlerden hızlıca çıktım. Ameliyat odasının önüne geldiğimde kapıya vurmaya başladım.
"Açın! Annem nasıl ne olur açın kapıyı bir şey söyleyin!"
"Su! Ne olur dur yapma böyle. Bu kimseye bir şey kazandırmaz hadi dur!"
Ateş beni tuttuğunda Ateş'in göğüsüne kafamı koydum.
"Ne olur Ateş ne olur annem beni bırakmasın. Ben yaşayamam ki onsuz.  Benim yaşama sebebim oydu. Ben onsuz yapamam."
"Yaşayacak. Korkma uyanacak."
Ameliyathanenin kapısı açılınca çıkan hemşirenin yanına gittim.
"Dilek Arslan'ın yakınları mısınız?"
"Kızıyım."
"Silahlı çatışma da kurşun yemiş. Çok tehlikeli bir ameliyattan geçiyor şuan. Her şeye hazırlıklı olun."
"Her- her şeye hazırlıklı olun ne demek ya! Annem kalkacak! Annemi iyileştirmek zorundasınız!"
"Su!" Ateş bana sıkıca sarıldığında daha fazla ağlamaya başlamıştım. Annem beni bırakmamalıydı annemsiz yapamazdım ben!
...
"Kızım bak baban ne almış sana!!"
Su,4 yaşında olmasına rağmen emekleyerek annenin yanına gitmişti. Babası ona bir çadır almıştı hemde pespembe!
"Çadıy."
Dedi yere oturup ellerini birbirine çarparken.
"Baba kuyayım hemen bunu!"
Babası -Sedat- Su'yu kucağına alıp yanağını kocaman öptü.
"Hemen kuralım güzel kızım hemen kuralım ki hemencecik kamp yapalım."
Su neşeyle yumruk yaptığı ellerini havaya kaldırdı. Dilek ve Sedat gülerek Su'yu öptü.
Babası çadırı kurunca Su hemen içine girdi.
"Baba ben buyada uyuyabiliy miyim?"
Sedat kafasını salladı.
"Ama uyumadan önce güzel kızımla kamp ateşinde masmellow yemeyelim mi?"
Su minicik kaşlarını çattı.
"O ne?"
Sedat güldü.
"Şekerleme diyelim."
Su şeker kelimesini duyunca gözlerini kocaman açarak kafasını salladı.
"Oluy! Ama annem de gelsin baba!"
Sedat terasa kurduğu çadırın önüne mangalı ızgarasıyla koymuştu. Ateşi dikkatlice yakıp masmellow paketini açtı. Dilek tahta şişleri masmellowlara geçirirken Su da ondan görerek aynısını yapıyordu.
"Dilek, biz yaşlanınca bu kız bize bakacak bak gör. Ne güzel iş yapmaya başlamış bu fıstığım benim."
Su ne dediklerini tam anlamasa da gülüyordu.
...
"Gülümsüyor."
"Su, güzelim kendine geldin mi?"
Başımın ağrısı ile sıkıca kapattığım gözlerimi açtım. Sedyeye uzanmış Ateş elimi tutuyordu.
"Ne oldu bana?"
"Bayıldın güzelim."
Ateş'in tuttuğu elimi çekmiştim. Ateş gözlerime bakarken bakmamaya çalışmıştım.
"Nisan annem, annem çıktı mı?"
Nisan gülümseyerek kafasını salladı.
"Çıktı ama"
Dedi yüzündeki gülümseme solarken.
"Ama?"
Dedim kaşlarımı çatarak.
"Bitkisel hayatta. Yani uyanacak ama uzun zaman alabilir bu."
Annem belki de uyanmayacaktı. Ama uyanma ihtimali de vardı.
"Görebilir miymişim onu?"
"Şuan değil kuzum."
Yanımdaki sandalyenin üzerindeki su şişesini alıp biraz su içmiştim.
Ateş bizimkilere bakınca hepsi kafasını sallayarak odadan çıktı.
"Güzelim konuşalım mı?"
"Ateş, konuşacak bir şeyim yok."
"Bak annen de kendine gelecek. Bizde sabah ki kavgayı unu-"
"Ateş sen bana gerçekleri anlatacak misin?"
Ateş susmuştu.
"Su sana yemin ediyorum anlatamam. Anlatırsam yüzüme bile bakmayacaksın."
" Ateş ne yaptınız ne belaya bulaştınız."
Ateş tek kelime etmemişti. Elleriyle oynuyordu.
Gözlerim dolarken Ateş'e baktım.
"Biri- biriyle mi birlikte oldun?"
Sesim titrerken göz yaşlarım yine yüzümden yol alıyordu. Ateş hızlıca kafasını kaldırırken kafasını salladı.
"Hayır! Hayır saçmalama yok öyle bir şey hayır."
"Ne o zaman Allah'ın belası ne!?"
"Su sadece şunu bil sana zarar verecek hiçbir şey yapmam ben."
"Ateş" dedim gözlerine bakarak. Bana asla duymak istemiyormuş gibi bakıyordu.
"Git, konuşmayalım. Bizim sonumuz buraya kadarmış."
Ateş gözleri kızarık ayağa kalktığı sırada kapı açıldı.
"Volkan?" Volkan korkuyla yanıma geldi.
"Su iyi misin? Dilek teyze vurulmuş Nisan daha yeni söyledi. Çok geçmiş olsun."
Başımı salladım. Ateş sinirle Volkan'a bakıp odadan kapıyı hızlıca çarparak çıktı.
"Bana mı sinirlendi?"
"Hayır, ayrıldık."
Volkan Ateş'in kalktığı yere oturdu.
"Hayırdır?"
Volkan'ın bana karşı duyguları olduğunun farkındayım ve bu yüzden onunla bu konuyu konuşmak istemiyordum.
"Annem orada yatarken ben bu konuyu konuşamam."
Volkan başını sallamıştı.
"Ben biraz yalnız kalmak istiyorum dinleneceğim de Volkan."
"Tabii, tekrar geçmiş olsun canım. Ben dışarıdayım."
Kafamı salladım.
Volkan odadan çıkınca gözlerimi sıkıca kapadım. Yeni bir hayata giriyordum, tekrar ve zorlu bir hayata.

Ateş Ve SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin