bölüm 15~ Atışmalar

699 40 14
                                    

1 ay sonra~~
"Su güzelim hadi at topu."
Ateş ile voleybol oynuyorduk. Beni dere kenarına pikniğe getirmişti. Kocaman piknik sepetimiz, piknik örtümüz yerde duruyordu.
Topu bana geri attığında top boyumu geçmişti.  Ateş gülerek alnımdan öptü ve topu almaya gitti. Bende yere oturup ağzıma üzüm attım.
Gülüşme sesleri ile karşıma baktığımda Ateş'in yanında kızıl saçlı benim boylarımda bir kız vardı. Ateş kolunu onun omzuna atmış burun buruna gülüşüyorlardı.
"Ateş..."
Sanki beni duymuyor görmüyor gibilerdi. O sırada omzumda hissettiğim el ile irkildim. Arkamdan Onur çıkmıştı.
"O seni gerçekten sevmedi Su. Seni ben mutlu edebilirdim ama sen? Sen ne yaptın? Beni bu çocuk için bıraktın."
"Hayır!" Dedim sinirle.  "Hayır! Ateş beni seviyor beni bırakmaz hayır!
"Hayır!"
Çığlıklar içinde gözlerimi açmıştım. Rüya mıydı her şey? Ateş ile biz pikniğe gitmedik mi? O beni aldatmadı mı?
Gerizekalı siz zaten ayrısınız
Yataktan kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim. Bugün Cansu'nun doğum günüydü ve bizde ona sürpriz yapacaktık. siyah taytımın üzerine uzun siyah sweatimi giyip saçlarımı at kuyruğu yapıp  makyajımı yaptım. Fazla abartmadan makyajımı da hallettikten sonra hediyemi de alıp evden çıktım. Nisan'a mesaj atmıştım. evinin önüne gittiğimde yeni evden çıkıyordu. mini uzun kollu beyaz puantiyeli siyah elbise giymişti. sen donacaksın kızım. Birlikte kafeye geçtik. Kafeyi bir kaç saatliğine kiralamıştık. Ben balonları şişiriyor bagliyordum Nisan ise onları ya gelişi güzel fırlatıyor ya da duvarlara bantliyordu.
"Kızlar yardıma ihtiyaç var mı?"
Kafenin sahibi Hakan abi bizi hem tanıyordu hemde yardım etmeyi severdi.
"Şuanlık yok abi."
"Tamamdır bir şey olursa çağırın beni!"
"Tamaam!"
Nisan ile hem dedikodu yapıyorduk hemde etrafı süslüyorduk.
"Güzellikler!"
Bir anda duyduğum sesle irkilmistim. Barış ve Savaş gelmişti.
"Hoşgeldiniz!''
"Korktun mu kız?" Dedi gülerek Barış.
"Birazcık, beklemiyordum tak diye gelmenizi."
Savaş etrafa bakıyordu.
"Çok iyi olmuş siz muhteşem ikilisiniz."
Nisan ile gülerek yumruklarımızı tokuşturduk.
"Hello gençlik!"
Ve rüzgar!
Yanımıza gelip bize sıkıca sarıldı.
"Diğerleri gelmeyecek mi?"
Ateşlerden bahsediyordu. Kimseden ses çıkmayınca saçımı çekti.
"Ya salaklar barışın artık ben döveceğim sizi."
Savaş ve Barış'ın sinsice kıkırdadığın da Nisan ile birbirimize baktık.
"Sakın!"
Dememize kalmadan kapıdan o muhteşem grup girdi.
Ateş, Arat, Caner,Emir.
Hepsi eski havasına dönmüştü. Sipsiyah giyinmişlerdi, hepsi. Allah'ın psikopatları.
"Kardeşim parti var dedin geldik biz bize mi olacaktık?"
Bunu diyenin Ateş olması beni şaşırtmıştı. Bir şey saklıyorlardı ve suçlu bizmişiz gibi eski kaba hallerine dönmüşlerdi.
Savaş bize bakıp geri onlara döndü.
"Kanka ne diyorsun sen?"
"Ateş haklı Savaş ya üç beş kız getirseydiniz ya?"
"Arkadaşımızın doğum gününü kutlayacağız Arat eğer karı kıza doymak istiyorsanız siktirin gidin bara."
Sinirimi Arattan çıkarıyordum.
"Neyse biz buluruz zaten."
Şerefsiz. Şerefsizler!
Sinirim her ne kadar bozulsa da Cansu için kendimi tutuyordum. Saat 11'e gelirken Cansu'ya kafeye gelmesini canımın sıkkın olduğunu söyledim.
Mesajı atmamdan 10 dakika geçmeden Cansu hızlı hızlı kafeye gelmişti. Bizim olduğumuz bölüme girince konfetiyi patlatmıştım.
"İyi ki doğdun!!!"
Cansu şok içinde bir pastaya bir etrafa bir de bize bakıyordu.
Sonra bana döndü.
"Sen çok pisliksin ya!"
Gülerek ellerimi kaldırdım.
Dilek tutup pastayı ufleyince Hakan abi geldi.
"Su alayım mı pastayı servis etmek için?"
"Çok iyi olur Hakan abi ya, yardıma geleyim mi?"
"Yok canım benim siz eğlenmenize bakın biz hallederiz."
Hakan abi pastayı alıp gittikten sonra Ateş hakan abiden gözünü alıp bana baktı. Sonra geri Aratlara döndü.
Hayvan herif.
Pastalar gelince  yemeye başlamıştık. Cansu'ya dönüp hediyesini verdim.
"Of! Ama ben ağlarım ya! Hepinizin hediyesini evde açıcağım burda değil!"
Peşime Nisan ve rüzgar da hediyelerini vermişti. Savaş ve Barış da verdikten sonra kara böcekler de ellerindeki paketleri uzattı. Neyse hâlâ kibarlıkları var.
"Ateş!''
Ateş'in ismini duyduğum da kaşlarımı çatarak sesin yönüne döndüm. Kıvırcık saçlı kahküllü benden kısa bir kız ile sarışın saçlarını iki örgü yapmış ona bakılırsa daha uzun bir kız vardı. Kıvırcık saçlı kız el sallayarak yanımıza yaklaşmıştı. Sarışın kız da peşinde geliyordu. Ateş gülümseyerek ayağa kalktı ve kıza sarıldı.
"Ne güzel sürpriz bu canım."
"Yaaa geçerken camdan gördüm bir uğrayalım dedik."
Arat da ayağa kalkıp sarışın kıza sarıldı.
Nisan ile birbirimize baktıktan sonra Caner ile göz göze geldik.
"Beyler kızlar kim?"
Dedi Caner bizim için sorduğunu anlayarak kafamı çevirdim.
"İpek ve Yağmur çocukluk arkadaşlarımız."
Çocukluğu bastırmıştı. Volkan'a bir gönderme olduğunu anladım. Arat'ın yanına sarışın kız yani Yağmur, onun yanına İpek onun da yanına Ateş oturmuştu. Bu çocuğu öldürmek istiyordum.
Bizi görmezden gelip dördü konuşmaya dalmıştı.
"Maşallah doğum günü mü kutlamaya geldik izdivaç programına mı belli değil.''
Dedim sessiz ama anlaşılacak tonda. Emir ile Caner'in güldüğünü gördüğüm de onlara gözlerimi devirdim geri ciddiyetlerine döndüler. Ateş de dudağını ısırmıştı gülmemek için.
Nisan sinirden parmakları ile oynarken daha fazla dayanamamıştı.
"Savaş çakmak var mı?"
Savaş ceplerini yoklayıp beyaz çakmağı Nisan'a fırlattı. Nisan çakmağı yakalayıp dışarı çıktı. Sinirden sigara içecekti. Arat Nisan'ın sigara içmesine karşıydı tam bir şey diyecekken vazgeçmişti. Hem arkadaşımı yalnız bırakmak istemiyordum hemde yanlış anlaşılmak istemiyordum.
"Bebiş ben de bir sigara yakayım tamam mı?"
Rüzgar benim gidemeyeceğimi anlamış ki kendisi gitmek istedi. Gülümseyerek başımı salladım.
İpek denilen kızın Ateş'in ağzının içine düşecek kadar yakın olması beni deli ediyordu. İnatçıydım ama bunu kaldıracak kadar da midesiz değildim. Sinirle ayağa kalkıp Ateş'in kolunu tuttum. Hamleyi beklemediği için ayağa kalkmıştı. Yoksa bu ayıyı ben nasıl kaldırayım? Kaşlarını çattı. 
"Su ne yapıyorsun?"
"Tek kelime etme konuşacağız midemi bulandırıyorsun çünkü."
Ateş'i sürükleyerek kafenin mutfağına getirdim.
"Ya sen ne yapıyorsun ya ne yapıyorsun! Hem suçlusun hemde bana eziyet çektiriyorsun ne iğrenç bir insansın ya!"
Ateş hiçbir şey demeden kollarımdan tutup bana sarıldı. 1 aydır beklediğim an buymuş gibi gözlerimi kapattım.
"Farkında değil misin Su? Ben sen olmayınca olamıyorum. Ben sen yokken kendimi kaybediyorum."
"O kızlar kim?"
Güldü.
"Arkadaşlar, bilerek geldiler."
Geri çekilip hafifçe tokat attım.
"Hainsin, hainsiniz!''
Tekrar güldü.
"Beni seviyor musun Su?"
Gözlerine baktım. Başımı salladım.
"Seni seviyorum niye sevmeyeyim Ateş? Ama benden bir şey saklıyorsun."
Ateş yüzümü avuçlarının içine aldı.
"Sana söz anlatacağım, ama şuan değil tamam mı?"
Yenilgiyi kabul ettim.
"Peki barıştık mi?"
Dedi bana gözlerini kırpıştırarak.
Güldüm.
"Şapşal, evet.''
Yaklaşıp dudaklarıma dudaklarını bastırıp geri çekildi.
"Bunu almam gerekiyordu güzelim. Özlemişim de."
Güldüğün de güldüm.
"O kızları gönder."
Dedim tek ton ses tonuyla. Benim ciddileşmeme karşılık o da ciddileşti ve beni önüne alıp ellerimi tuttu ve azıcık eğildi.
"Asker ileri!"
Güldüm. Biz öyle masaya geri dönünce ipek'in yüzü düştü ama onun dışındakiler gayet mutluydu. Sen bilerek getirsen ne yazar öküz bu kız sana aşık salak mıyız biz?
"Kardeşim hayırlı olsun hanımcılık kazandı yine."
Emir'in dediğine birbirimize bakıp güldük ve yanağımı kocaman öptü.
"Hanımefendi kıskançlığa gelemiyor da biliyorsun. Hemen barışmak istedi bende kiramadim."
Kolunu cimcikledim.
"Pislik."
Güldü.
"Efendim dünya güzelim!"
Masaya geçtiğimiz de Nisan'ın yerine oturmuştu. Kızlar da olayı anlamış ki masadan kalkmışlardı.
"Ulan Nisan'da da ne inat var abi."
Arat isyan ediyordu.
"Barışır ya yol yakın merak etme."
"Aptal kız ya sinirinden gitti sigara içmeye. Sende ne çakmak veriyorsun aptal."
Savaş ellerini kaldırdı.
"Napayım abi kız istedi."
Cansu bana döndü bir anda.
"Rüzgar'a mesaj at Nisan'dan uzaklaşsın arat da o sıra yanına gitsin konuşsunlar artık."
Cansu'yu onaylayıp Rüzgar'a mesaj attım.
Arat ayaklanıp dışarı çıktı..
Havanın soğukluğunu hissetmiyordu sigarasını içerken Nisan. Rüzgar telefonda konuşacağını söyleyip yanından uzaklaşmıştı. Tek başına sigarasını içiyordu. Bir anda omzuna atılan ceket ile irkildi arkasını döndüğü sırada elindeki sigaranın alınıp yere atılması bir oldu.
"Ne yapıyorsun sen?"
Arat hiçbir şey demeden Nisan'a bakıyordu.
"Ne işin var senin yanımda? Neden ceketini verdin gitsene sevgilinin yanına. Kıskanmasın sonra!"
Sinirle peş peşe kurduğu cümleler Arat'ı güldürüyordu.
"Gülme şerefsiz köpek gülme! Nefret ediyorum senden hemde çok nefret ediyorum.''
Arat hâlâ gülüyordu.
"Of! Ben seninle niye uğraşıyorum ki?"
Nisan yanında geçip içeri gireceği sırada Arat kolundan tutup kendine çevirdi. Yüzüne yaklaştı Nisan geri çekilmiyordu, çekilemiyordu. Buna bir şey engel oluyordu: ona karşı olan aşkı.
"Nisan, o kız benim sevgilim değil. Benim senin dışında seveceğim sevebileceğim hiçbir kız yok artık."
"Neden bize bunu yapıyorsun Arat? Neden aramıza sırlar yalanlar giriyor."
"Arkadaşın senden kimseye söylememeni söylese sen söyler miydin bana?"
Nisan susmuştu. Bir nevi haklıydı o da.
"Ama bana bunu başta söylemedin. Ben, ben çok korktum Arat, hayatında biri var di-"
"Olmaz Nisan'ım olamaz. Benim senin dışında hayatımda kimse olamaz."
Nisan'ın her ne kadar hoşuna gitse de bu kadar çabuk hapsolmak istemiyordu bu tatlı sözlere.
"Biraz zaman istiyorum senden Arat, birazcık. Olur mu?"
Arat Nisan'ın alnını öpmüştü.
"Sen bilirsin güzelim. Ben hep seni bekliyor olacağım. Ama artık içeri girelim hava soğuk."
Nisan kafasını sallamıştı.
İkisi birlikte içeri girdi.
Rüzgar geldiginde muhabbet etmeye başlamıştık. Aradan geçen yirmi beş dakika sonra Arat ile Nisan da gelmişti. Bilerek karşımızdaki yan yana boş olan yeri onlara ayırmıştık. Nisan farkedince bana gözlerini kısarak baktı. Bende ona sadece gülümsedim. Olayın Arat ile bağlantısı olmamasına rağmen onun bu kadar eziyet görmesi benim de canımı sıkmıştı.  Dikkatimi Rüzgar'in Cansu'ya bakışlarını farkettim. Normal bakmıyordu. Galiba Rüzgar'ı da kaybettik. Cansu saate baktı.
"Çocuklar çıksak olur mu eve gitmem lazım da kardeşim tek evde."
Onaylayıp kalktık. 
"Tekrar çok teşekkür ederim. Ben bu taraftan gidiyorum siz yolunuzu uzatmayın."
"Bende o taraftan gidiyorum birlikte gidelim mi?"
Rüzgar! Yürümüyorsun sen uçuyorsun!
Cansu kafadini sallamıştı. Onlar soldan giderken biz sağa dönmüştük. Nisan ile önden giderken Ateş'in elimi tutup beni geriye çekmesiyle afalladim.
"Biraz buradan yürü çiftleri barıştıralım.''
Beni geri çektiğinde Arat Nisan'ın yanına gitmisti. Gülerek başımı salladım.
Savaşların mahallesine girince onlardan ayrıldık. O sırada mükemmel bir tesadüf ile Yusuf ve volkan karşımıza çıktı. Ateş Volkan'ı görünce beni kendine daha da yaklaştırıp elimi sıkıca tuttu. Kaçmıyorum başımın belası ben ya! Yusuf ile Arat karşı karşıya gelince Ateş'e baktım. Ateş sadece Volkan'a bakıyordu.
"Hayırlı olsun Nisan sevgili yapmışsın. Hemde çocukluk arkadaşının düşmanı."
Volkan'ın bana baktığını hissedince ona döndüm. Bir şey söylemek istiyor da söyleyemiyormuş gibi bakıyordu.
" Yusuf pardon da senin düşmanın olup olmadığını benim duygularım anlamıyor kusura bakma."
İnkar etmedi! Manitayız dedi resmen aa.
"Cevabını aldıysan yolunu da al yusufçuk!"
Arat kavga çıkarmak için deli ediyordu.
Yusuf derin bir nefes aldı.
"Senin seviyene inmeyeceğim at kafalı. O hatayı bir defa yaptım."
Volkan Yusuf'un sırtına vurdu.
"Kardeşim gel gidelim romantikliği bozuyoruz."
Volkan'ın bu anlamsız hareketleri anlamsız geliyordu bana.
"Volkan! Bir dakika konuşabilir miyiz?" Ateş bana döndü kaşlarını kaldırarak. Ben ise ona başımı salladım. O da bana karşı gelmemişti. Tamam hayvan öküz filan ama hanımcı benim manita biraz!
Volkan ile karşı kaldırıma geçtik.
"Efendim?"
"Volkan bak, sen benim ilk arkadaşımsın resmen. Seninle büyüdüm ben, sana yaslandım her düşeceğim zaman. Sen bana kardeş abi oldun. Şuan Ateş olan birlikteliğime karşısın bunun farkındayım nedenini bilmek istemiyorum ama şunu bil, senden bana abi ve kardeşten başka bir şey olmaz. Yusuf ve sen benim için aynı değerdesiniz."
Volkan bir süre konuşmadı ve kafasını salladı.
"Haklısın, sen beni hem kardeş gibi gördün ama ben sana çocukluktan beri aşığım Su. Ben senin her yaranı her başarını bilirim. Ben seni cidden çok seviyorum."
"Volkan bende seni seviyorum ama bu arkadaşlıktan öte olamaz.''
"Peki tamam. Duygularımı kalbime gömeceğim ama her zaman da seni bekleyeceğim bunu bil."
Hiçbir şey demeden bizimkilerin yanına geçtik. Volkan Yusuf'a kaş göz yaparak yanımızdan ayrıldılar.
Ateş'in elini bu sefer ben tutmuştum.
Ateş sadece gülümsedi.
"Sadece bana karşı olan duygularının farkında olduğumu ve bizden asla olmayacağını söyledim sevgilim"
Ateş güldü.
"Açıklama da yaparmış Bücür şey."
Kaşlarımı çattım. O ise güldü. 

"Cidden çok teşekkür ederim bugün için. Hele siz sonradan geldiniz ve sizin kutlamanız ne bileyim şaşırdım ben."
Cansu rüzgar ile yolda sessizce yürümekten sıkılmıştı ve o yüzden konu açmaya çalışıyordu.
"Ben de çok severim birilerini mutlu etmeyi."
Cansu güldü. Rüzgar tatlı bir insandı.
"Bu arada, yanlış anlamazsan hayatında biri var mı?"
Rüzgar lafı uzatmayı sevmez soracağı şeyi direkt sorardı. Bu huyunu arkadaşları genel olarak severdi. Cansu yalandan güldü.
"Sence şu tipe bakan olur mu?"
Rüzgar Cansu'ya baktı, kaşlarını kaldırdı. 
"E bakıyorum."
Cansu güldü.
"Anca böyle bakılır zaten."
"Kendine haksızlık ediyorsun bence."
"Haklıyım bence."
"Sen çok güzelsin Cansu."
Cansu bir an afalladı. Beklemiyordu bir iltifat.
"Şey, teşekkür ederim sende çok güzelsin şey yani çok yakışıklı-"
Rüzgar güldü, kahkahalar attı. Saçını geriye atar gibi yaptı.
"Evet canım ben çok güzelim. Ama saçlarımı boyatacagim bu renk olmadı bana."
Cansu güldü.
"Ya hayır ama ya!"
İkisi birlikte gülüşüyordu.
"Sen ne aldın bakmadım ama cidden çok merak ediyorum hediyeleri!"
Rüzgar ellerini bilmiyorum dermiscesine iki yana kaldırdı. 
"Açınca görürsün."
"Gıcık."
Cansu'nun evine geldiklerinde rüzgar elini uzattı cansu da ona elini uzattı. Cansu binaya girince rüzgar gitmişti. Odasına çıkıp hediyeleri yatağının üzerine koydu ve ilk Rüzgar'ın hediyesini açtı. Bir kar küresi ve bir tane kolye vardı. Kar küresinin içerisinde bir çift vardı. Kolyenin ucundaki metal de ise "C" vardı.
"Bu kolyenin anlamı var mı ki?" Diye dusundu Cansu kendi kendine.
Sonra baş harfi olduğunu düşünerek aynaya baktı ve kolyeyi boynuna taktı. Aynaya son kez bakıp gülümseyerek yatağına yattı..

Ateş Ve SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin