8. bölüm ~Yılbaşı

1.1K 60 6
                                    

30 Aralık 10.00
Mükemmel gezimizden döneli iki gün olmuştu. Ve şuan en sevdiğim (!) dersin -matematik- sınavındaydık. Çok çalışkan biri olmama rağmen ben bile bu soruları çözmekte zorlanıyordum bir de bu sınıfın halini düşünemem. Çözdüğüm soruların cevaplarini Nisan'a söylüyordum o da hızlıca kağıdına geçiriyordu. " Arkadaşlar! Son 5 dakika son kez gözden geçirelim soruları." Kağıdıma son kez bakmıştım. "arkadan öne doğru kağıtları toplayalım!" Arkamı dönüp Ateş'in kağıdını alacakken uyuduğunu farkettim ve hiçbir şey yapmamıştı. Kağıdını alıp hocanın öndeki kızla konuştuğunu görünce hemen isimlerimizi değiştirip öne doğru verdim. " Su napıyorsun sen? İyi misin kızım sıfır alacaksın." Nisan şaşkınlıkla bana bakıyordu. Omuz silktim. " Ben her türlü notlarımı toplarım bu manyak asla toplayamaz." Nisan yalandan alınarak "bende istiyorum." Dedi gülerek yanağını sıktım. " Evet arkadaşlar dikkatinizi iki dakika bana verin. Diğer ders sınav kağıtlarınızı okuyacağım için rica ediyorum kütüphaneden birer tane kitap alın ve onları okuyun ses istemiyorum bu kağıtları okurken." Nisan umursamayarak kafasını sıraya koydu. " Çok da umrumda okumazsan okuma." Ah deli kızım. Zil çalana ladar Instagram da dolaşıyordum. O sırada yine bir mesaj gelmişti.
' okulunuza yeni kayıt oldum beni gezdirir misin? :) '
Nasıl yani ultra manyak sapığım artık burada mıydı? Bunu Ateş'e söylemek istesem de uykusunu bölmek istemedim o yüzden Caner'i çağırdım.
"Efendim kanki!" Diyerek kolunu omzuma koydu. Bıkkınlıkla telefonu ona uzattım. Kaşlarını çatıp mesajı okudu. " Eğer cidden bizim okuldaysa dövmek kolay olur merak etme."
" Caner bunu nasıl öğrenebiliriz sence kim olduğunu?" Caner kafasını kaşıyarak bilmediğini belirtti. Hoca sınıfa girince yerini geçmek zorunda kaldı. Nisan ile kafamızı sıraya koyup uyumaya koyulduk. Kapı iki kere tıklatılıp içeri nöbetçi öğrenci girdi. " Hocam kusura bakmayın Su Maral burada mı?" Kafamı kaldırdım. " Benim?" " Müdür çağırıyor da alabilir miyim hocam?" Müdür mü? Hoca kafasını salladı ayağa kalkıp sınıftan çıktım ve nöbetçi öğrenciyi takip ettim. Ama çocuk müdürün odasının önünden geçmişti. Bende başka işi olduğunu düşünüp müdürün odasına girdim. " Hocam beni çağırmışsınız?" Müdür bana baktı. " Hayır Su seni çağırmadım nereden çıktı bu?" Nasıl yani? " Hocam nöbetçi beni aldı sınıftan müdür çağırıyor diye" müdür şaşkın şaşkın bana bakıyordu. " Git çağır şu manyak çocuğu." Odasından çıktım ve nöbetçiyi aramaya koyuldum. Ama beni çağıran çocuk burada değildi. Müdürün yanına geri girdim. "hocam o çocuk nöbetçilerin arasında değil." " Ne demek nöbetçi değil! Hangi hadsiz nöbetçi kılığına girip öğrencileri dersten çıkarır? Tamam sen sınıfına git kızım ben bulurum onu." Hiçbir şey anlamadan sınıfa geri girdim. " Tam zamanında geldin Su. Bende notları okuyacaktım." Hocaya cevap vermeden yerime geçtim. Ateş omzuma dokundu. Arkamı döndüm " noldu neden çağırmış?" Kafamı iki yana salladım. "çağırmamış teneffüste konuşuruz.'' o da anlamamıştı büyük ihtimalle.
" Burayı dinleyelim çocuklar! Arat 40, Caner 65, Nisan 50, Yeşim 30, Kaan 68, Emir 55, Nisa 10, Ateş 90 S- Ateş? Çalışınca oluyormuş değil mi oğlum? Su 15 Su canım senden bu kadar düşük beklemiyordum ama bir açıklaman vardır illa." Hocaya cevap vermemiştim. "hocam ben na-" Ateş'e döndüm ve o sırada zil çaldı. Ateş bana baktığında anlamıştı. Ayağa kalktı " biraz gelsene benimle." Bende ayağa kalktım ve Ateş'i takip etmeye başladım. Kantindeki arşiv odasına girdi ve kapıyı kapattı. " Müdür seni çağırmadıysa seni o çocuk niye aldı?"
" Bilmiyorum ki nöbetçi değil bugün o çocuk müdürün odasına götürmeyecekti büyük ihtimalle beni çünkü ordan hızlıca geçti bende müdürün odasına girdim.. bir de" diyerek telefonu uzattım. " Bu herif bizim okulda mi şimdi?" "Sanırım..." Bana biraz daha yaklaştı. " Peki, neden sınav kağıtlarını değiştirdin minik hanım?" " Ben... Düşük alıp yine azar yemeni istemedim, ben her türlü kurtulurum da seni her fırsatta azarlamaya bakıyorlar." Dudakları yukarı kivrildi. " Demek beni düşündüm ha?" Cevap vermedim. Bana yaklaştıkça nefes alış verişlerim hızlanıyordu. " Sakin ol... Sana zarar vermem. Ya da burada bizi kimse basmaz." Nefesim daha da hızlanıyordu. Gülerek bir adım geriye gitti. " Seninle ne yapacağız Su?" Dedi sitemle. " Nasıl yani?" Dedim gözlerimi kırpıştırarak. " Beni seviyor musun?" Dedi bir anda. "ne-?" Zil çalmıştı. Şuan kurtuluyordum sanırım! "Zi-zil!" Dedim kapıya yönelirken. Tabi Ateş bey kolumu tutarak eski yerime geri döndürdü beni. "Su, beni seviyor musun dedim?" "Bilmiyorum Ateş..." Kendisi duvara yaslanırken kollarımdan nazikçe tutup kendine yaklaştırdı. " Uzun süredir hep aklımdasın seni düşünmekten uyuyamıyorum desem yalan olmaz. Başta dedim ki deli eden bir insan uyuz olduğum içindir... Ama tatilde ve o şarkı söylediğin piç ile seni el ele gördüğüm gün anladım ki sana aşığım. Hayatımın kalan kısmında her günümde sen ol istiyorum. Beni yola getirebilecek tek kız, tek insansın." Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. Ateş beni mi seviyordu? Bir şey söylemeye dilim varmıyordu. Hiçbir şey söylemeden kollarımı onun ellerinden çekip hızlıca sarıldım. Boynuna saran kollarıma şaşırmıştı büyük ihtimalle. Yavaşça kollarını belime sardı ve sıkıca sarıldı. Yavaşça geri çekildim. " Sanırım bende... Ama bunun için biraz daha zamana ihtiyacımız var Ateş." Gülerek kafasını salladı. " Siz nasıl isterseniz hanımefendi. Sınıfa gitmeyi arz eder miyiz acaba artık?" Güldüm ve kafamı salladım.
Sınıfa dersin ortasında girince hocaya kütüphane de ders çalıştığımızı ve zili duymadığımızı belirterek yerimize geçtik. " Koskoca okulda kütüphane de zili duymadınız ha Su?" Dedi Nisan bana imalı bir şekilde. " Teneffüste canım teneffüste." Oflayarak defterini çizmeye devam etti. Caner ise bize bakıp gülüyordu. Arat arkamda Ateş'e fısıldayarak "sen kütüphanenin yolunu mu biliyorsun oğlum bana da göster bir ara da Nisan ile gidelim." Dedi. Ateşin sessizce güldüğünü duydum. "tabi olum ama nasıl kütüphane var ya of. Kaynaşmak için bire bir." Arkamı dönüp tek Kaşımı kaldırdım. Ateş ben dönünce boğazını temizleyerek ciddiyetine geri döndü ve ağzına fermuar çekti. Gülerek kafamı salladım ve önüme geri döndüm.
Nihayet çıkış zamanı gelmişti. Nisan ile birlikte çıkarken ateş yanıma geldi ve koluma girdi. "kizlar akşam okul yılbaşı partisi veriyor biliyorsunuz tabii ki de geliyoruz değil mi?"
"Ben gelmek is-"
Derken ateş ağzımı kapatmıştı. "akşam biz sizi 9 da alırız" demişti cevap vermeme izin vermeden. Nisan ise mutlulukla alkış yaptı. "sende olmasan ateş evde çerez yiyerek yeni yıla girecektim." Ateş güldü. "akşam görüşürüz!" Diyerek kolumdan çıktı arat ve canerin arasına girerek yoluna devam etti.
Saat sekize gelirken duşa girmiştim. Yüz bakımı yaptıktan sonra bornozumla dolabın önüne geçtim. " Bakalım hanginiz bugünün kurbanı olacak bebeklerim." Ellerim elbiselerin arasında gezinirken telefonuma mesaj geldi. " Siyah giy takım elbisem siyah ve uyum içinde olmalıyız bebeğim." Bı an odada ateş var mı diye korkmadım değil ama neyse ki öyle bir şeye ihtimal yoktu çünkü annem eve erkek sinek girse -volkan dışında- o sineğin kafasını terlikle ezerdi. Siyah kalın askılı elbisemi elime aldım. Boyu dizlerimin biraz altında bitiyordu. Dar olduğundan bir süredir yediğim abur cuburlar kendini belli edebilirdi ama siyah olması biraz da olsa kendini kurtarırdı. Elbisemi giydim ve altına siyah stilettoları geçirdim. Bu saat de deli gibi kuaför aramaktansa taktım maşamı prize saçlarımı maşaladım canım param cebime kaldı. Siyah ağırlıklı makyajımı yaptıktan sonra bordo rujumla her şeyi patlattım. Telefonum çaldığında ateşin ismi ekranda göründü. " Hadi be güzellik düğünümüz değil bu aşağıda bekliyorum seni." Gülerek aşağı indim. Annem burhan abi ile dışarıya yemek yemeye çıkmıştı o yüzden rahatlıkla çıkmıştım. Ateş arabaya yaslanıp kapımı gozetliyordu. Ben çıkınca beni süzmek yerine gözlerime bakakalmıştı. Arabadan vücudunu çekti ve yanıma geldi. " Sen çok güzelsin. Bunu bir kez daha anladım maral." Gülerek gözlerimi kaçırdım. "hayır hayır gözlerini kaçırma." "Şey... Nisanı alsak mı artık." Dedim konuyu değiştirerek. "buyrun hanımefendi sizi yan koltuğum da görmek isterim." Diyerek şoförün yan kapısını açtı. Koltuğa oturdum ve kapıyı kapattı. " Müstakbel yenge valla fıstık gibisin." Dedi arat arkadan. " Teşekkür ederim." Diyerek gülümsedim. Ateş arabaya bindi ve arabayı Nisan'ın evine sürdü.
Saat 10a gelirken okula gelmiştik. Herkes bir köşe de içerken biz - ateş, arat, Caner, emir,nisan- L koltuğa dizilmiştik. Ateş köşede yanında ben benim yanımda Caner onun yanında emir Nisan ve arat da koltuğun diğer köşesinde oturuyordu. Ateşin şuan içkinin dibine vurmuş olması gerekiyordu. " Neden içmiyorsun?" Dedim ateşe kendimi çevirerek. Tek kolu omzumdaydı. " Bu gece benim için çok özel olacak ve hatırlamak istiyorum... Hem ben sana değişeceğimi söyledim bir yerden başlamak gerek. " "Özel derken?" Dedim anlamayarak. Gülümsedi " bilemiyorum." Dedi. Bu çocuk beni deli etmek için yemin etmiş olmalı. Saat 11.30 olmuşken biz hariç kimsenin kafası yerinde değildi.
" Su, benimle gelsene." Dedi ateş elimi tutarak. Cevap vermemi beklemeden beni kaldırdı ve bir köşeye çekti.
"Efendim?"
" ben bir şey dedim hatırlıyorsun değil mi?"
"Ne dedin?"
" Benim için özel bir gün dedim.
" Evet ve söylemedin ne olduğunu."
"Evet söylemedim. Ve sanırım bu senin için de özel bir gün olacak."
Anlamadım.
"Nasıl yani?"
Ateş tam konuşacakken içeriden sarhoş bir şekilde geri sayım yapılıyordu.
'5
4
3
2
1!
Dendiği an ateş bana yaklaşarak dudaklarımızı birleştirdi...

Ateş Ve SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin