Bu defter çok büyük, Calum. Asla dolduramayacağım ben bunu çünkü sabrım defter kadar büyük değil.
Yanlış yerde ve yanlış zaman da doğru şeyi arıyorum, farkındayım fakat bir çıkış asla bulamadım. Bulursam daha kötü olacağını hissediyorum, sen benim olursan.
Ne güze cümle ama; sen benim olursan.
Böyle bir şey olmayacak, olmamalı.
Neden bir anda değiştiğimi bilmek istiyorsun, biliyorum.
Fakat henüz erken, kafamda ki düşüncelerin tam anlamıyla yerine oturması gerek.
Belki bir hafta, belki bir yıl?
Ve hayır, seni-sizi terk etmedim. Sadece bir mola vermek istedim ve dediğim gibi o düşünceler yerine yerleştiğin de seninle tekrar o güzel ışıkların altında buluşup, bir başka defter alacağız.
Bu sefer içine sen yazacaksın. Benimkilerin aksine, daha güzel ve anlamlı şeyler.
Evet, benim yazdıklarım da anlamlı fakat benim yazdığım tek şey sensin. Bana göre anlamlı, işte.
Kendimle birlikte bu defteri de koyuyorum bavula, Michael hala yapmama gerektiğini söylüyor.
Havaalanına çoktan girdik.
Senin için bir şarkı yazmıştım, belki bir gün beraber söyleriz diye. Onu tek başına söyle, olur mu?
Ama kalbinle söyle, orada hisset.
Öpüyorum seni, o güven kokan boynundan.
Çok güzel uyuyordun, bölemedim ki.
Bölsem de, bırakıp gidemezdim ki.
—
Ben bir aptalım çünkü birilerinin acı çekmesine bayılıp, kendime de aynı acıyı çektiriyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
san francisco // cake hoodings
Non-Fiction"Bana San Francisco tatilindeyken aldın bu defteri, benim için bir defterden daha fazlası olduğunu bilmediğin de." @akinarai // Her hakkı saklıdır.