İçim içimi yiyen bir gece sonunda sabah oldu ve ben hazırlanmaya başladım turuncumsu saçlarımı düzleştirdim yeşil gözlerime rimel ve dudaklarıma hafif pembe ruj sürdükten sonra kahvaltı için aşağı indim annemler çoktan yemeğini yemiş Aden'i okul servisine çıkarmaya gitmiş babam zaten çoktan çıkmıştı. Annem yine her zamanki gibi benim tostumu ve meyve suyumu masanın üstüne bırakmıştı yanında bir notla "Günaydın prensesim, iyi dersler seni seviyorum." Böyle şeyler görünce sabah neşem ikiye katlanıyordu. Bu evde prenses gibiydim gerçekten. Sülale de tek kız torun/evlat olmak mükemmel bir şeydi hep el üstünde pamuklara sarılıyım. Yüzümdeki kocaman gülümsemeyi ve masadaki kahvaltımı çantama tıkıp okul yoluna döküldüm. Havalar git gide soğuyordu iyi ki bu gün kürklü hırkamı giymiştim fakat okul eteği bir taraflarımı donduruyordu ama katlanabiliyordum. Okula vardığımda hızlıca sınıfa gittim ve yerime oturdum up uzun kumral saçları yeşil gözleri olan bir kız yanıma geldi.
"Günaydın. Ben Çisil dün tanışma fırsatımız olmadı peki sen?" Diye sordu güler yüzle bende kendimi tanıttım ve okuldan eski okulumdan konuştuk hoş bir kızdı ve ben arkadaşlık edeceğim insanı bulmuştum sanırım.
Öğretmenin gelmesiyle ders başladı ama Ateş gelmemişti neden onu merak ediyorum bilmiyordum ama nerede olduğunu aşırı merak ediyordum bir ders geçti iki ders geçti üç ders geçti fakat Ateş gelmemişti bende düşünmekten kendimi zorla da olsa vazgeçirmiştim. Onu neden düşündüğüne dair bir fikrim yoktu ama onda beni tetikleyen birşeyler vardı emindim. Bir yandan dün beni kahve içmeye çağıran Burak'la güzel bir arkadaşlık kurmuştum. Çisil, Burak ve ben harika bir üçlü olmuştuk. Öğle molası gelmişti. Üçümüz birşeyler yedikten sonra ben bir kütüphaneye uğramak istemiştim onlarda dışarıda oturup sohbet etmeye devam etmek istediklerini söyleyince birbirimizi hoş karşıladık ve ben tek başıma çıkmıştım.
Eski okuluma göre devasa derecede büyük bir kütüphaneydi. Ve çok ilginç kütüphane nöbetçisinden başka bir insan tanesi bile yoktu ellerimi kitapların üzerinde gezdirirken bir insan buraya nasıl hiç uğramaz diye düşünürken bir raf arkasından uzanmış iki ayak gördüm ilk tedirgin olsamda yavaş yavaş yaklaşıp ona baktım ve görünce beynim işlevini yitirmiş gibi çarpan kalbime kendine gel diye yumruk atasım gelmişti!
Simsiyah saçları, buğday teni ve uykusundaki bu sevimliliği inanılmaz derecede büyüleyiciydi. İşte buradaydı ama tüm gündür neden derslere gelmiyordu? Ben bunları içimden geçirirken bir ses "Bana öyle hayran hayran bakmaya devam mı edeceksin yoksa?" Dedi ve o sözünü bitirmeden hiddetle "Kim sana hayran hayran bakıyor ukala! Tüm gündür yoksun burada mı saklanıyordun? Ayrıca burası bir kütüphane uyku odası değil!" Diye ekleyerek yanından uzaklaşmaya başladım ve başka raflara yöneldim arkamdan ayağı kalktı ve yanıma geldi.
Kulağıma doğru eğilerek "Çok mu merak ettin beni?" Dedi.
Nefesi kulağımı yakarken hiç bozuntuya vermeden cevap verdim
"Seni niye merak edeyim sen kimsin ki?" Dedim raftan bir kitap alıp oturdum masanın birine. Sadece gülümseyerek kütüphaneden çıktı ve gitti.Öğle arasını fark etmeden de olsa kütüphanede geçirmiştim derse geldiğimde Burak ve Çisil çok kızmıştı fakat kendimi affettirmiştim bir şekilde. Bir okul günü daha bitmişti Ateş gerçekten hiçbir derse gelmemişti. Tuhaf biriydi oldukça benimle ilgileniyor mu yoksa dalga mı geçiyordu anlamıyordum ama onu beğeniyordum bunu kendime dahi açıklayamasamda. Okul çıkışı Burak, Çisil ve ben birlikte birşeyler yapmaya karar verdik ve okulun yanındaki kafeye geldik. Kafede isteyen herkes sahneye çıkıp şarkı söyleyebiliyordu çok hoş bir şeydi kendine güvenen herkes orada şarkılarını yani kalbini anlatan şarkıları seslendiriyordu. Çisil Burak'la dalga geçmek için "Hadi bir tane de sen söyle!" Diye Burağın başının etini yiyordu Burak pek gönüllü değildi ikna olması için bende lafa girdim "Hadi ama bir tane söyle kırma bizi.." dedim gayet sakin bir sesle ve kabul etti hiç ummazken. Burak sahneye ilerlerken Çisil kulağıma "Burağı çok beğeniyorum." Diye ekledi. Hemen iki dedikodu yaptıktan sonra Burak söylemeye başladı. Söylediği şarkı Manuş Baba - Eteği Belinde'ydi. Şarkıyı söylerken gözleri bendeydi tuhaf bir şekilde rahatsız olmuştum ve Çisilden çekinmiştim üzülmemesini istiyordum. Etrafa bakındım Ateşte buradaydı onu gördüğümde bana bakıyordu. Olduğum yerde saçma bir şekilde gerilmiştim. Burağı keyifli ve mağrur bi şekilde dinleyen Çisil'e gitmem gerek diyerek çantamı montu alıp hızla çıktım. Hızla büyük adımlar atarak evin yolunu tuttum. Arkama bakma gereği duyduğumda baktım ve Ateş geliyordu. Bu çocuk beni niye rahat bırakmıyordu? Olduğum her ortamda! Hızla duraktan kalkmak üzere olan dolmuşa bindim ve gitmeye başladık arkadan koştuğunu gördüm yetişmemesi için ne dualar okudum ve dualarım ilk defa tutmuştu yetişememişti.
Eve geldim ve ben geldim diye eve haykırdıktan sonra odama gidip üzerimi değiştirip kitap okumaya başladım ve telefonuma bir mesaj geldi kimden geldiği yazmıyordu sadece yazan şey "BEKLE!"
Arkadaşlar merhaba daha güzel bölümler ile karşınızda olucam ama lütfen destek olun sizi seviyorum ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belya
ChickLitŞans bana yüzünü mü yoksa arkasını mı dönmüştü bilmiyorum ama bu okulda her gün birbirimizin yüzüne bakıp bu kadar yabancı bu kadar uzak olmak beni kahrediyordu. Onu sevdiğimi ona söylemek bu kadar zorken bir de bu insanlar çıkmış hepten imkansızlaş...