Changkyun, bütün gece matematik projesiyle uğraşmaktan uyuyamamıştı. Sabahın 5'inde uyuyakalıp daha sonra kalkamamıştı ve geç kalmıştı fakat önemli değildi. İlk geç kalışı olduğu için öğretmenlerin üzerinde duracağını sanmıyordu.
Yerçekimi caddesi boyunca yürüdükten sonra trafik ışığında durdu. Gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Düğmeye basıp kendisi için yeşil ışığın yanmasını bekledi. Yanında başka biri daha bekliyordu. Dönüp bakmak istedi. Fakat o kadar uykuluydu ki, bir kahve içmeden kendine gelebileceğini sanmıyordu. Yeşil ışığın yanmasıyla yavaş adımlarla caddenin karşısına doğru yürüdü. Yanındaki genç ise kendisinden çok daha hızlıydı. Koşar adımlarla karşıya geçip hızını biraz olsun azaltmadan okulun bahçe kapısından içeri girdi. Kendisi ise onun bayağı bir gerisindeydi.
-
Jooheon elindeki karton kahve bardağıyla caddeyi koşuyordu. Yan profilinden tanıdığı küçüğü görünce yavaşladı ve nefesini düzene sokmaya çalıştı. Tam yanında durup onun yüzünü izledi. Yüz hatları mükemmeldi. Gözlerine dikkat ettiğinde kapanıp durduklarını ve altındaki mor halkaları fark etti. Hiç uyumuyor muydu bu çocuk? Elindeki kahveyi ona uzatacaktı ki yeşil ışığın yanmasıyla okula koştu. Geç kaldığı zaman yediği azar karnını doyurmaya yetiyor, iştahını kaçırıyordu. Sınıfa girmek üzereyken elindeki kahveye takıldı gözü. Ne olursa olsun ona bu kahveyi ulaştırmalıydı. Elini kendi sınıfının kapısından çekip birkaç kapı ötesindeki sınıfa doğru yürüdü. Boştaki eliyle kapıya vurup açtı. Öğretmen ve bütün sınıf onu izliyordu. Gülümseyerek coğrafya öğretmenine selam verdi.
"Günaydın Bay Jung. Bunu Changkyun'un sırasına bırakabilir miyim?"
Bay Jung şaşkınlık ve kızgınlık arası bir yüz ifadesiyle çabuk olmasını söyledi. Jooheon boş sırayı işaret edererek sordu sınıfa.
"Burada mı oturuyor?"
Sınıftakilerden onaylayan bir homurtu çıkınca kahve bardağını masanın üzerine bırakıp gülümsemesini bozmadan sınıftan ayrıldı. Çıkarken iyi dersler dilemeyi unutmamıştı. Changkyun'a yakalanmadan sınıfına girmeliydi. Hızlı adımlarla sınıfına ilerledi. Kapı kolunu indirip kendine çekerken bir yandan da etrafı kolaçan ediyordu.
"Bay Lee Jooheon? Aramıza katılmanıza sevindik. Şimdi söyleyin. AB sayısı bir..."
Jooheon sınıfa girmiş sırasına yönelirken öğretmeni dinlemiyordu bile. Sırasına oturduğunda duyduğu cümleye karşılık rastgele bir cevap verdi.
"IM doğrusunun uzunluğu kaçtır?"
"IM doğrusunun uzunluğu 600 metredir."
"Her zamanki gibi yanlış Bay Lee. Sen cevap vermek ister misin Soonyoung?"
Konu dağıldığında Jooheon Minhyuk'a dönüp sırıttı. Ona anlatacakları vardı ve anlatmak için tenefüsü bekleyemezdi.
"Hey, Minhyuk. Sanırım ben birine çok fena aşık oldum."
"Ben senden önce fark ettim be oğlum. Şimdi mi anladın cidden?"
---
---
kahveyle ne zorun var demeyin benim değil onların var owhdisosjd
Hep kahve içiyorlar ve çoğu momentlarında kahve var.
7 Ekim 2017
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Way // joo-kyun ✔
Short Story•Tamamlandı• Jooheon gerçek olamayacak kadar güzel hissettiriyordu. °Lee Jooheon + Im Changkyun° 04.10.17~14.10.17 Kısa hikaye #508 Kısa hikaye #475 Kısa hikaye #456