0.3 ball & lets be friends

941 136 12
                                    

Changkyun zilin çalmasıyla kafasını kitabından kaldırdı. Yine tenefüsü kitap okuyarak geçirmişti. Tek oturduğu sıranın yan sandalyesindeki çantasına uzanıp suyunu aldı. Kapağını çevirdi ve içmeye başladı. Fazlasıyla susamıştı. Şişeyi masaya koyarken düşündü. Bütün tenefüslerini sınıfta geçiriyordu. Sırasında oturup müzik dinliyor, bir şeyler çiziyor ya da kitap okuyordu. Bir sonraki tenefüs daha eğlenceli bir şeyler yapsa iyi olurdu.

Öğretmen sınıfa girince Changkyun ayağa kalktı ve oturulması söylendiğinde oturdu. Bütün dersi dikkatle dinleyip notlar aldı. Zil tekrar çaldığında ise kaslarını gevşetmek için bahçeye çıktı. Montunu giyip fermuarını sonuna kadar çekti ve şapkasını kapattı. Bu havada bahçeye çıkmak hiçbir işine yaramayacaktı. Fakat onu oraya çeken bir şey vardı. Bahçeye çıktığında köşedeki filede voleybol oynayan küçük grubu gördü. Jooheon da aralarındaydı. Beresinin altından görünen beyaz saçları ve atılan servis direk önüne düştüğünde gülerek topu kapıp kaçışı Changkyunu gülümsetti. Changkyun'un aksine, hayat doluydu.

Jooheon koşarken topu elinden düşürdü. Top yuvarlana yuvarlana Changkyun'un önüne düştüğünde Changkyun ellerini cebinden çıkardı ve eğilerek topu kucakladı. Öylesine yollamak üzereyken Jooheon'la bakışları buluştu. Jooheon kendisine doğru bağırdı.

"Servis at!"

Changkyun voleybol oynamayalı uzun zaman oluyordu. Yine de gülümseyerek topu havaya fırlattı. Avcunun içiyle topa vurduğunda top mükemmel bir açıyla tam olarak Jooheon'un kollarına ulaştı.

"Güzel atıştı! Bizimle oynamak ister misin?" Jooheon'un kırmızı saçlı ve gürültücü arkadaşı söylemişti bunları. İsmini hatırlamaya çalıştı Changkyun. Ama aklına gelmiyordu. Gülümseyerek başını sağa sola sallamakla yetindi.

Jooheon elindeki topu kırmızı saçlıya verip Changkyun'un olduğu yere koştu. Changkyun gerilmişti. Niye yanına geliyordu ki?

"Hey, Changkyun. Bize katılmaz mısın?"

"Hayır, teşekkürler. Voleybol oynayamıyorum zaten."

"Buna inanacağımı düşünmüyorsun herhalde? O servis denk gelen bir servis değildi. Harika oynadığına eminim."

"Ben sınıfa döneceğim." Changkyun arkasını dönüp bina girişine doğru yürümeye başladı. Üçüncü adımında Jooheon'un eli onu durdurdu.

"Bütün o sıkıcı şeyleri geride bırak ve eğlenelim. Arkadaş olalım."

"Kimse benimle arkadaş olmak istemez. Geldiğim okullarda da kimse istemed-" Omzunun üzerinden Jooheon'a bakarak konuşuyordu ki sözü kesildi. Jooheon kolunu bile bırakmamıştı. Onun öylece gitmesine müsade edecek gibi görünmüyordu.

"Bak. Nereden geldiğin ya da ne yaptığın umrumda değil. Geçmişi unutup yeni ve eğlenceli bir sayfa açmak istemez misin?"

Changkyun bir süre düşündükten sonra Jooheon'un elini tuttu ve kolundan çekti. Elleri buz gibiydi. Jooheon'a döndü ve gülümsedi. "Hadi oynayalım."

"Yarışalım?" Jooheon, oyuncu bir ses tonuyla sordu. Changkyun başını sallayarak teklifini kabul etti. Daha sonra Jooheon saymaya başladı. 3,2-

Jooheon, henüz 0 dememişti fakat koşmaya başladı. Changkyun da onun peşindeydi. Art arda fileye vardıklarında kendi aralarında oynayan grup durdu ve onlara döndü.

"Ya! Jooheon-shi! Daha sıfır dememiştin."

"Jooheon hyung'u tercih ederim Changkyun-ah." Changkyun'un yanakları pembeleşti. Ona samimi bir şekilde yaklaşması hoşuna gidiyordu.

"Oynuyor musunuz yoksa flörtünüzü mü izleyeceğiz?" Kırmızı saçlı çocuk şakayla karışık sorduğunda Changkyun daha da kızardı.

"Hey yeni çocuk, yanakların Minhyuk'un saçı gibi oldu." Gülüştüler. Changkyun da güldü. Daha sonra Changkyun'un servisiyle oyuna başlandı. Changkyun'a aralarından biri gibi davranıyorlardı. Hoşuna gitmediğini söyleyemezdi.

----

-------

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-------

Ve mor menekşeler de soldu, senin gidişinin ardından.

Bu da burda kalsın belki ilerde kullanırım bsoxhoabxisbsnbz

6 Ekim 2017

The Way // joo-kyun ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin