Elena düşecek gibi olmuştu. Başından soğuk sular dökülmüş gibi ürpermişti. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Başını Vincent’e çevirdi. Yüzü kireç gibi bembeyaz olmuştu ve mimikleri gerilmişti. Gözünden akan yaşlara hâkim olamıyordu. Elena elini omuzuna attı. Hali hiç iyi değildi. Ajan Richard görevlilerden birine Vincent’i işaret ederek dışarı çıkarılmasını emretti. Elena’da bu fikri onayladı. Vincent çıkmamak için direniyordu. Zorla da olsa dışarıya çıkarabilmişlerdi. Richard Elena’nın solgun yüzüne baktı, ağlamamak için kendini sıktığı bariz belliydi.
-Ne düşünüyorsunuz Bayan Elena, bu o mu?
Elena yutkundu. Titrek dudaklarıyla konuşmayı denedi ama başaramadı. Başını evet dercesine salladı. Sonra Katrin’in soğuk elini tuttu.
-Ah arkadaşım ne yapmış o sadist sana böyle, ne istedi o alçak senden !..
Richard sessizce Elena’yı izliyordu. Onu bir süre acısıyla baş başa bıraktı. Elena Kartin’le konuşmayı sürdürdü. Zaman geçtikçe bu acıya dayanmakta, üzüntüden mecalsiz kalmış dizlerinin üstünde durmakta zorlaşıyordu. Fakat inatla acıya direnmeye, güçlü olmaya çalışıyordu.
-Sana söz veriyorum bir tanem, sana bunları yapan katili kendi ellerimle bulup adalete teslim edeceğim ve sen o zaman rahat uyuyacaksın!
Katrin’in hissiz ve beyaz yüzüne küçük bir öpücük kondurdu. Ardından hıçkıra hıçkıra ağlayarak odadan çıktı. Ajan Richard’ ta arkasından gitti.
-Bayan Elena, biliyorum acınız büyük fakat şubeye gelip ifade vermeniz gerekiyor.
Elena duraksadı. Gözyaşlarını hışımla silerek konuştu
- Bay Richard, şuan kendimde değilim. İfade işini başka güne ertelesek olur mu?
Ajan bu isteği başıyla onayladı. Elena arkasını dönerek hızla uzaklaştı. Vincent’ ta etrafta yoktu. Muhtemelen bir taksiye atlayıp eve gitmiş olmalı diye geçirdi Elena aklından. Cebinden telefonunu çıkarıp Vincent’i aradı. Ama telefon kapalıydı ve bir sesli mesaj bırakmıştı. Mesajı dinledi. ’Elena biliyorum apar topar gittim ama bu acıya daha fazla dayanabileceğimi zannetmiyorum. Desteğe ve kafamı toplamaya ihtiyacım var bu yüzden birkaç günlüğüne vaftiz annemin yanına Norfolk’a gideceğim. Katrin’in cenazesine bile kalacak gücü bulamıyorum kendimde. Ah çok üzgünüm.’ Elena telefonu sessizce kapattı. Vincent’in vaftiz annesinin yanına gidecek olması onu rahatlatmıştı. En azından aklı onda kalmayacaktı. Katrin’in cenazesi yarın ailesi tarafından kaldırılacaktı. Katrin’in ailesiyle arası biraz limoniydi ama cenazeyi kaldırmaya elbette ki geleceklerdi. Ağlayarak bir taksiye bindi ve evine gitti. Arabasını polis şubesinde bırakmıştı, yarın cenazeden önce almaya gidecekti. Telefonu çalmaya başladı. Arayan Katrin’in annesi Madison’dı.
-Alo iyi geceler Elena?
-Merhaba Bayan Madison. Nasılsınız?
-İyi değilim küçüğüm. Katrin’in haberini bu akşam aldım.
- Onun için çok üzgünüm. İnanın bende çok üzgünüm.
-Biliyorum küçüğüm. Katrin’in cenaze töreni yarın saat 1’de Anglikan Kilisesi’nde yapılacak.
-Haber verdiğiniz için teşekkürler Bayan Madison. Acınızı paylaşmak ve destek için orda olacağım.
Dedi ve telefonu kapattı. Bu gece ona uyku yoktu. Salonda duran 3’lü koltuğa attı kendini. Bir süre nefesini tuttu ve acısıyla başa çıkmaya çalıştı. Ağlamaktan şişmiş gözleri sızlıyordu. Katrin’in bu acı dolu ölümü onu gerçekten sarsmıştı. Her ne olursa olsun Katrin’e verdiği sözü tutacaktı. O sadist ruhlu herifi bulup adalete teslim edecekti!
Katrin’le geçirdiği anılar bir film şeridi gibi gözünün önünden geçerken yavaş yavaş yorgunluğun getirdiği uykuya yenik düştü. Uyandığında saat 10.45’i gösteriyordu. Yüzü ağlamaktan şişmişti. Rahatlamak için banyoya girip sıcak bir duş aldı. Sonra tören gereği siyahlara bürünüp evden çıktı. Önce şubeye gidip arabasını aldı daha sonrada cenaze töreninin yapılacağı kiliseye doğru yol aldı. Kiliseye vardığında ilk önce Katrin’in annesinin ve babasının yanına gitti. Gerçekten de halleri perişandı. Onların yanından uzaklaşıp başka bir tarafa geçti. Düşüncelere dalmışken Nina’nın ismini söylemesiyle kedine geldi.
-Ne zaman geldin sen Nina?
-Bu sabah 7 uçağıyla, annemle beraber geldim. O da şuan burada Bayan Madison’nun yanında.
-Gidip ona da bir selam vermek gerek.
Diyerek tekrar aynı yöne doğru yürüdü. Nina’da peşinden gitti.
-Anneciğim bak bu arkadaşım Elena.
Elena ufak bir tebessümden sonra selam verdi.
-Merhaba Bayan Sarah nihayet sizi görmek nasip oldu. Nina hasta olduğunuzdan bahsetmişti. Nasılsınız iyi misiniz?
Bayan Sarah Elena’yı baştan aşağı süzdükten sonra ciddiyetle konuştu.
-Merhaba Elena. Teşekkürler şimdilik iyiyim.
Elena bu ciddiyetten rahatsız olmuş gibiydi. Kendini tuhaf hissetmesine neden olmuştu. Bu atmosferden kurtulmak istiyordu. Müsaade istedi. Arkasını dönüp tam gidecekken Nina’nın kolunu tutmasıyla duraksadı.
-Nereye gidiyorsun?
-Hiç biraz yalnız kalmam gerek.
-Tören henüz bitmedi ama.
Elena gözlerini devirdi. Törenin henüz bitmediğinin o da farkındaydı. Âmâ bu boğucu ortamdan uzaklaşmaya ihtiyacı vardı. Kendini kötü hissediyordu ve acısını her dakika daha çok tazeliyordu.
-Birazdan tören biter. Hem dualar edildi zaten yapılacak pek bir şey kalmadı. Az sonra herkes dağılır.
Nina söyleyecek başka bir şey bulamamıştı. Elena’ya sıkıca sarıldı.
-Peki git bakalım ama dikkat et olur mu?
-Nina her ne olursa olsun seni seviyorum bunu sakın unutma.
Bu sözler Nina’ya veda gibi gelmişti. Şaşırmıştı ve aklındaki soru işaretleri onu rahatsız ediyordu. Bugün Elena çok tuhaf davranıyordu. Sanki bir an önce yapmak istediği işleri varmış gibi acele ediyordu. Bu alışılmadık davranışları Nina’nın gözünden kaçmamıştı ve oldukça rahatsız edici bulmuştu.
-Bende seni seviyorum da, bu ne demek şimdi? Veda eder gibi konuşuyorsun?
Elena yüz kaslarıyla savaş edercesine zorla gülmeye çalışıyordu. Ama bir türlü gülmeyi başaramamıştı. Üzgün yanı daha ağır basmıştı. Bu zoraki gülmeye çalışma eylemi hüznünü daha çok belli etmişti.
-Bunu söyleme gereği duydum sadece. Bugün yada yarın kime ne olacağı belli olmaz. Ahh Katrin keşke sana da seni e kadar çok sevdiğimi söyleme fırsatım olsaydı. Dudaklarını ısırdı. Ağlamamak için zor tuttu kendini. Güçlü olmalıydı. Ağlamak hiçbir şeyi ne değiştiriyor nede geri getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN BEYAZA TUTKUSU
Viễn tưởngBir adam ,o aslında bir şeytan ! Kendisine itaat etmesi için kadın köleler arıyor.Seçtiği kölelerin gençliklerini,güzelliklerini ve hayatlarını çalıyor..! Ona itaat etmemek mi ? Bu, seçtiği kurbanlar için imkansız! Ona itaat etmeyenlerin sonu türlü...