~1.1~

244 20 12
                                    

"Her gün aynı acıyla uyandım, sayende."

*
''Allison önemli değil. Stiles ile seviştiğinizi partideki herkes biliyor. Takma.''
*

Jackson ile bakıştıktan sonra söze atladı

"Stiles lütfen. Böyle bilinsin."

"Bir kerede adam ol ve suçunu kabullen amına koyayım ya."

Malia ve Scott ne olduğunu anlamamışçasına bakarken devam ettim.

"Evet lütfen aram-"

Lafımı Jackson kesti.

"Yanlış anladınız, Allison ile bendim, bu b-bu bi hataydı biliyorum."

Olayın daha da karışacağını bildiğim için kapıya yöneldim.

Jackson bana yaklaştı

"Bunu Lydia'ya ben söyleyemem."

"Bende söylem-"

"Lütfen Stiles, çocukluk arkadaşına bir kıyak geç."

"Tamam söyleyeceğim ama şunu bil, sen benim hiçbir zaman arkadaşım değildin."

Al araya karıştı.

"Stiles üzgünüm."

Bir şey demeden odadan çıktım.

-

Arabanın kapısını açacakken Malia kolumu tuttu.

"İçeride neler oldu?"

"Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum."

Eliyle kafasını tutup nefes verdi.

"Çok fazla sorumluluk alıyorsun. Şimdi ne yapacaksın?"

"Bilmiyorum."

Sinirlerim alt üst olmuştu, ben Lydia'yı kırmak istemiyordum. Onu üzen taraf olmakta.

"Bende geleyim?"

"Anlamadım?"

"Şimdi Lydia'ya gitmiyor musun Stiles?"

"Hay-.. evet, evet. Gitmem lazım."

"Tamam işte bende geleyim."

-

Bugün 2. Kez gelmiştim bu eve. Üstelik saat 1 e geliyordu.

Lydia'yı çaldırdım, ikinci çalışta açtı.

"Ofomdom Stolos?"

Ağzında bir şey vardı sanırım onu yutup tekrar konuştu.

"Efendim Stiles."

"Üzgünüm bu saatte rahatsız etmek istemezdim am..-"

"Sorun değil, Bende film izliyordum."

"Gelmem daha doğrusu, Malia ile gelmemizin bir sıkıntısı var mı?"

Sesi biraz daha ciddileşmişti.

"Bir sorun mu var?"

"Kapıdayız."

Elinde telefon ile kapıyı açtı. Üzerinde Unicorn pijaması vardı. Platonikken bildiğim üzere, yalnızca depresyondayken bu pijamayı giyerdi. Büyük bir ihtimalde Titanic izliyordu.

 Elini alnına koydu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elini alnına koydu.

"Ah.. üzgünüm siz içeri girin ben üzerimi değiştirip geleceğim."

Malia ile içeri geçtik, içerisi siyah ve bordo karışımı halılarla kaplıydı.

Yaklaşık 7 dakika sonra Lydia yanımıza geldi ve ben lafa atladım.

"Lydia ben seni üzecek bir şeye şahit oldum."

Malia beni alttan cimcirdikten sonra dikleştim ve devam ettim.

"Böyle söylenmez am.- neyse, Lydia... Allison ile Jackson birlikte oldu."

Uzun süre bir sessizlik oldu ve Lydia'nın gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

Ama bu öyle değildi, yalnızca gözyaşları akıyordu. Ama ağlamıyordu. Alışmıştı çünkü, piç olmasına rağmen sevmişti bir kere.

Kendine çeki düzen verdi ve konuştu.

"Bitti artık."

-

Saat 5'e geldiğinde Lydia'yı sakinleştirmeyi ve uyutmadı başarmıştık. Arabaya bindiğimde Malia'ya döndüm.

"Nereye?"

"Evime."

Sessiz bir yolculuğun ardından Malia'yı eve bırakmıştım.

Eve geldiğimde, içerisi yine alkolden geçilmeyecek haldeydi. Babamsa merdivenlerde yatıyordu.

Koluna girmeye çalıştım ama uyandı ve ellerimi ittirdi.

(Sarhoş gibi yazmayacağım anladınız siz.)

"Baba gel odana götüreyim."

"Orası benim odam değil! Sen anneni öldürdüğünden beri, orası benim odam değil!"

Yine başarmıştı, yıllar sonra beni paramparça etmeyi.

Gözümden düşen bir damla yaşı sildim ve kolundan çıktım.

"Annemi ben öldürmedim!"

"Anneni sen bitirdin! İçten içe onu mahvettin her geçen gün!"

"Dedim.. aldıralım dedim.. ama o dinlemedi."

Gözyaşlarımdan etrafı göremez olunca tekrar sildim.

"Ben doğduktan sonra öldü baba o! Benim suçum yok! Üstelik, ben böyle olsun ister miydim?"

Üzerime yürüyüp, beni duvara sıkıştırdı.

"Onu sen öldürdün."

İttirdim.

"Hayır!"

Yaklaşıp bir yumruk attı. Bu bendeki yerini doldurmuştu işte.

Kanayan dudağımı elime silerken onu kendimden uzaklaştırdım ama o hala 'anneni sen öldürdün' diyordu.

Sinir kat sayım giderek artığında kendime hakim olamadım.

Ona bir şey yapmamak için onu daha uzağa ittirdim.

"Anneni sen öldürdün! Sen!"

Yerdeki şişeyi ona bakarak duvara fırlattım.

"Aldırsaydınız keşke beni! Ben istedim mi bu soktuğumun dünyasında kimsesiz büyümeyi?"

Yerdeki şişeleri bir bir duvara atıyordum. Bir tanesini çok sert atmış olmalıyım ki, tuz buz oldu.

Parçalarından bir kaçı yüzüme geliyordu ama sinirimden hissetmedim.

Çok yakınlaştım baba dediğim adama, elimde şişeyle.

"Şimdi siktir olup git!"

Bana bağırışıyla elimde tuttuğum şişe parçalandı, elim kan içerisindeydi ama aldırış etmeden üst kata çıktım.

Odamda ki bir kaç parça eşyayı çantaya doldurarak. Evden çıktım.

Şimdi siksen dönmezdim o eve.

LostHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin