BÖLÜM 11

443 42 12
                                    

Multi: Doğa

Hayatım boyunca, yaşadığım trajedilerden dolayı kendi kabuğuma çekilerek kendimi herkesten soyutlamıştım. Bunun tek sorumlusunu da anne ve babamı görmüştüm. Belki haklıydım, belki de değil.

Sekiz yaşında terk edilirken neredeyse diri diri yanıyordum. Babam sorumluluk almak istemediğinden ve kendini toparlamak için beni iki yıllığına yetimhaneye vermişti. Ebeveynlerime en çok ihtiyaç duyduğum zaman, ikisi tarafından da terk edilmiştim. O zaman onlara ihtiyaç duymadım artık da duymam diyordum. Yalan söylüyordum. İnsan ailesine kırk yaşına gelse de ihtiyaç duyar. Bu bana göre hem bir lanet, hem de mucize...

"Okulda kendini yormak yok. Eğer kötü hissedersen de hemen beni arıyorsun."

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutarken elimdeki portakal suyumu masaya bıraktım. "Tamam anne. Bir haftalık raporumu doldurdum zaten ve bomba gibiyim."

Evet,bir hafta yatak istirahatinden çıkmamıştım ve bu bir hafta beklediğimin aksine hızlı geçti. Koray, Yasemin ve onun gibi olan çılgın arkadaşı Doğa,bir haftanın neredeyse her gününde yanıma uğramışlardı. Barış sadece iki kere gelmişti ve ikisinde de mesafemi korumuştum. Bu hareketime anlam veremediğindeki şikayetini hatırlıyorum da...

"Eğer varlığımdan rahatsız oluyorsan söylemen yeterli Hayal. Aramıza bu iğrenç mesafeyi koymana gerek yoktu," demişti köşedeki çift kişilik koltuğuma otururken.

"Özel olarak bir şey yapmıyorum. En başta nasılsam öyleyim işte."

"Evet ama tanışmamızdan bu yana bir yol kat ettiğimizi sanmıştım." Daha sonra kendi kendine "yanılmışım," diye mırıldandığında tepkisizliğimi korumuştum. Bir süre daha sessiz bir şekilde oturup aramızdaki gerginlik elle tutulur hale geldiğinde Barış 'kendine iyi bak' dileklerini ileterek odadan çıkmıştı. O günden beri de bir daha onu görmedim.

Ona karşı olan tutumumu Savaş'ın o geceki itirafı da yapmış olabilirdi, bilmiyorum. Ama annem haklıydı. Demirhan kardeşler beni aşardı. Maceraya atılayım derken hem aklımdan hem de canımdan oluyordum.

Ve Savaş... onu da balkonumda yaptığımız konuşmadan beri görmedim. Ya gerçekten gelmemişti ya da benim önlemim işe yaramıştı. Çünkü geceleri balkonumu kilitlemeyi ihmal etmiyordum.

Babam elindeki gazeteyi katlayıp masanın üstüne koyduğunda girdiğim transtan çıktım. "Hayal küçük değil Gülçin. Bir şey olursa da kendi başının çaresine bakacağına eminim."

Ağzımdaki portakal suyunu hiç nazik olmayan bir şekilde püskürttüğümde elimle ağzımı kapattım. Öksürük krizine girdiğimde annem sırtıma vuruyordu. Elimle iyiyim işareti yapıp babamın uzattığı suyu içtim.

Ne diyeceğimi bilemediğimden dudaklarımda hafif bir tebessümle karşılık verdim babama. Beni bu gerginlikten kurtaran ise bugün erken kalkmaya karar verip bize katılmış olan Masal'dı.

"Aba beni de okuya götüy," diye bozuk türkçesiyle ve şirin konuşmasıyla hepimizin dikkatini üzerine çekmişti. Dudaklarımda son derece sıcak bir gülümsemeyle ona bakıp omzuna kadar gelen dümdüz kumral saçlarını öptüm. İçime mis gibi bebek şampuanının kokusunu çekerek ayağa kalktım.

"Pekâla, ben kaçıyorum hepinize afiyet olsun."

Çantamı tek omzuma takıp annemin sandalyesinin arkasına geçim ve eğilerek onu yanağından öptüm. Masal'ı da tekrar başından öptüğümde arkamı dönmüştüm ki,aniden aklıma gelen fikirle duraksadım. Madem o bize bir şans vermişti, ben de verebilirdim öyle değil mi? Bu tek taraflı olmasındı.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin