BÖLÜM 36

137 12 17
                                    

Siyah beyaz bir dünya,benim dünyam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Siyah beyaz bir dünya,benim dünyam. Renkler yok,tat yok,yollar yok,umut yok. Elimde kalan tek şey acı ve karanlıktı,iyilik adına bir şeyim kalmamıştı. Bazen ruhani bunalımlara giriyor ve duraksıyorum; ben kimdim ve dünyaya ne için gelmiştim? Bunu merak eden bir tek ben olamazdım. Gerçek anlamda kim olduğumu merak ediyorum,derinlerime gömdüğüm şeylerle beraber kim olduğumu. Herkesin karanlık sırları vardı veyahut karanlık tarafı,ben buna inanır bunla yaşardım: her iyinin içinde bir parça karanlık,her kötünün içinde ise bir parça aydınlık vardı.

Dilimi lal eden kadın sol eliyle tuttuğu siyah şemsiyesini yavaşça indirdi ve diğer elinden yardım alarak kapattı. Kırmızı eldivenlerinin üzerine siyah ip ile işlenmiş 'E' ve 'A' harfleri bir anlığına dikkatimi çekse de kendimi toparladım ve bir adım daha attım dışarı. Artık bende yağmurun altındaydım.

Kırmızı boyalı dudaklarını araladı ve "kim olduğunu hala hatırlamıyorum,"  diyerek kaşlarını çattı. İçten içe kendi belleğiyle yaşadığı çatışmayı ela gözlerinden çok rahat seçebilmiştim. "Ama içimden bir ses burada olmam gerektiğini söylüyor." Diyerek bana doğru bir adım attı.

Bir hatıra,çıplak ayaklarıyla savunmasız zihnime izinsizce girdi ve yerle yeksan etti tüm kalkanlarımı.

"Seni buradan silebilir," deyip işaret parmağıyla şakağıma dokunmuştu. Ardından parmağının ucunu yüzüm boyunca boynuma kaydırdı ve sol göğsümde durdu. "Ama buradan silemez miniğim. Seni hatırlamayabilir ama hissedecektir,hissetmek zorunda."

Başımı sağa sola doğru sallarken neyin eksik olduğunu bulmuştum;saçlarım. Artık sırtımı döven saçlarım yoktu. Ensemi okşayan saçlarım vardı.

Kelimesi ve kelimesinin anısıyla derdest olan zihnimi şu ana çevirdim ve gözlerimi yerden kaldırıp benim gibi ıslanan yüzüne baktım. Aynı yağmurda beraber ıslanmıştık.

"Anne!" Diyerek kollarımı açtım ve kendimi hızla onun kollarının arasına attım. Birlikte ıslanabildiğimiz kadar ıslandık ancak ikimiz de bu durumdan şikayet etmedik. Ne kadar süre sonra salondaki üçlü koltuğa geçip dizlerine yattığımı bilmiyordum ama şu an bu vaziyetteydik. Yıllardır hayal ettiğim sahne bu şekilde gerçekleşmişti,bir kıyametin doğurduğu acıyla. Ve dolaylı olsa da ben bunu bile ona borçluydum.

"Saçlarına ne yaptın?"

Ellleri artık kısacık saçlarımın arasında dolaşırken sorduğu soruyla gözlerimi açtım. İçim karşımdaki şömine gibi cayır cayır yanarken "kestim," diye mırıldandım düz bir sesle. Fakat aynı anda sol yanıma bir ağırlık çöktü ki bir an nefes alamadım.

"Boynunu da kesmişsin?" Diye şüpheli bir ses tonuyla sorduğunda "boynumu da kestim," diye cevap verdim aynı ses tonuyla.

Elleri bir anlığına duraksadığında konuyu değiştirme bahanesiyle "burayı nasıl buldun?" Diye sordum. Aksi halde bunun peşini bırakmayacağa benziyordu.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin