BÖLÜM 21

301 29 29
                                    


İnsan ne aciz,ne zavallı bir yaratık değil mi?

Sabah uyanıyor o gün aşık olacak bilmiyor.

Bir mucize olacak bilmiyor.

Belki hayatı tepetaklak olacak bilmiyor.

Ölecek bilmiyor...

Gözlerimi ışıksız bir sabaha açtığımda yanımda birinin olmasını beklemiyordum. Dahası benim ona ahtapot gibi sarılmamı da öyle. Kim olduğunu anlamam için kafamı kaldırıp bakmama gerek yoktu, okyanus ferahlığı etkisi yaratan kokusundan onun kim olduğunu biliyordum.

Hafifçe yutkunarak başımı kaslı göğsünden kaldırıp yukarı baktım. Hafif aralık dudaklarını,göz çukurlarına değen kirpiklerini ve dağınık saçlarını izledim bir süre fırsattan istifade ederek. O an aklımda ona söylemek için tuttuğum ne kadar hakaret ve öfke dolu sözler varsa hepsi kafamın içinde buhar olup uçmuştu sanki. Evet,hepsi Barış'ın, benim Barış'ımın huzurlu şekilde uyuyan yüzünü görene kadardı. Dudaklarımda buruk bir tebessüm,gözlerimde şefkat seli.. öylece izledim onu ondan habersiz. Hikayemin masum yanı,ışığım olan adamı.

Göğsünün üzerinde duran elimi yüzüne dokunmak için kaldırdığım anda gözlerini açınca kendimi toparlayarak ifademi düzleştirdim ve elimi sertçe yanağına indirdim. Bir anda yerinden sıçrayıp far görmüş tavşan gibi kaldığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kaldım.

"Ne işin var senin burada?"

"Uyuyamadım."

Ses tonundaki çaresizliğin tadı dilimi yakmıştı. Bir an için yumuşamak üzereyken sakladığı sırları anımsayıp gardımı tekrar aldım.

"Umurumda değil,öylece yanıma gelip uyuyamazsın bir şey olmamış gibi."

Sertçe yutkunduğunu duyduğumda ondan uzaklaşarak yatağın diğer tarafına kaydım. Taktığım sert maskeyi düşürmemek için kendimle ve içimdeki Barış'a aşık kız çocuğuyla savaşmak zorunda kaldım. Sırtımı yatak başlığına yaslayarak kollarımı göğsümde bağladım ve gözlerimi karşı duvara odakladım.

"Hayal..."

"Çık dışarı,"

Sesli bir şekilde nefesini verip yataktan kalktı ve yerde duran tişörtünü üstüne geçirdi. Arkasını dönüp kapıyı açtığında duraksayarak omzunun üstünden bir bakış attı ve beni sinir edecek o sözleri söyledi.

"Yanına ben gelmiş olabilirim ama koala gibi bana sarılıp uyuyan sendin."

Az önce onun başını ve kokusunu taşıdığı, elimin altındaki yastığı ona fırlattığımda hızla kapıyı açıp kaçtı ve yastık kapının önünden geçen Savaş'ın kafasına çarptı.

Kaşlarımı çatarak ona düz bir bakış attığımda eliyle kafasını ovalıyordu ve bana bir hayal kırıklığıymışım gibi bakıyordu. Gözlerimi devirip kollarımı tekrar göğsümde bağladım. Duştan yeni çıkmıştı ve üzerinde sadece beline sardığı siyah bir havlu vardı. Su damlaları göğsünden aşağı yol çizip yuvarlanarak indiğinde yerimde huzursuzca kıpırdanıp kafamı diğer tarafa çevirdim.

"Ciddi olamazsın. Siz ikiniz neden otuz yıllık evli bir çift kadar sıkıcısınız böyle?"

Cevaben yatağımdan kalkıp kapıya yöneldim ve sertçe kapıyı suratına çarptım.

"Kardeşim olduğun için senden utanıyorum kardeşim! Şu kediciğe bile sözünü dinletemeyecek kadar kılıbıksın."

Hırsla kapıyı tekrar açtım ve aşağıya doğru, "o kediciğin seni parçalamasını istemiyorsan kapa çeneni!" Diye bağırıp tekrar kapıyı çarptım. Bir şeyler homurdandığını duymuştum ama mesafe uzak olduğu için ne dediğini anlayamamıştım.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin