Arkamı dönüp baktığımda bunun çarptığım çocuk olduğunu gördüm. Çok şaşırmıştım. Hafif esmerdi. Kirpikleri de çok uzundu. Gözleri koyu yeşildi. Bakışları çok anlamlı ve etkileyiciydi. Beyaz bir tişört giymişti. Hafif esmerdi. Kaslı kolları, beyaz tişörtüyle çok hoş görünüyordu. Koşmuş olmalıydı ki nefes nefese kalmıştı. Nefesi nane kokuyordu.
Ben: "İsmimi nerden biliyorsun?"
O ; "Kuma deniz kabuklarıyla yazmışsın."
Ben: "Haa evet."
O ; "Beni hatırladın mı?"
Ben: "Tabi ki."
O ; "Adım Noah." deyip elini uzattı. Tokalaştık. Elleri buz gibi soğuktu. "Şimdi iyisin dimi? Gerçekten o günden beri hiç aklımdan çıkmadın." dedi ve gülümsedi. Yanaklarında gamzeleri belirdi.
Ben: "İyiyim iyiyim. Teşekkür ederim."
Noah; "Bir rahatsızlığın mı var?"
Ben: "Ne? Hayır."
Noah; "Hadi ama. Elin ayağın titriyordu."
Ben: "Kalp hastasıyım."
Noah; "Aa öyle mi?"
Ben: "Öyle."
Noah; "Çok üzüldüm ya."
Ben: "Niye üzülüyorsun ki tanımadığın birisi için?"
Noah; "Ama artık tanıştık öyle değil mi?"
Ben: "Öyle."
Noah; " Senin evin buraya yakınsa, seni tekrar görmem mümkün öyle değil mi?" deyince hiçbişey diyemedim.
Noah; "Burda ne yapıyorsun?"
Ben: "Evim buraya çok yakın. Kafamı dinlemek için geldim. Sen?"
Noah; "Ben burda bir fabrikada çalışıyorum. İşçiyim. Ara sıra arkadaşlarla birlikte geliriz."
Ben: "Kaç yaşındasın ki?"
Noah; " 18."
Ben; "Nasıl yani 18 yaşındasın ve çalışıyorsun?"
Noah; " Evet. Babamla yaşıyorum. Sen neden bu kadar şaşırdın ki?"
Ben; "Ya hayır ben okula gitmen gerektiği için şaşırdım."
Noah; "Tabiki de gidiyorum. Ama yazları babama yardım etmek için çalışıyorum."
Ben; "Haa anladım. Bak bizim evimiz şurası." deyip deniz kenarındaki villayı gösterdim.
Noah; "Oha."
Ben; "Noldu?"
Noah; "Hiiç. Gerçekten eviniz o mu?"
Ben; "Evet, neden?
Noah; "Zenginsiniz yani."
Ben; "Efendim?"
Noah; "Yok. Yok bişey." o sırada telefonuma mesaj geldi. Ben bakarken; "Sevgilin mi?" dedi.
Ben; "Yoo hayır sevgilim yok."
Noah; "Doğruyu söyle. Senin gibi zenginleri biliriz."
Ben; "Ne demeye çalışıyorsun anlamadım da?"
Noah; "Bence çok iyi anladın." deyip bana göz kırptı.
Ben; "Ne diyosun sen be?" deyince güldü. Tokat attım. Ve koştum. Arkadan bana seslendi. Sonra kolumdan tutup kendisine çevirdi.
Noah; "Ya özür dilerim. Gerçekten öyle demek istememiştim."
Ben; "Sen benimle dalga mı geçiyosun!" diyip karnına vurarak itekledim. Baklavalarını hissetmiştim.
Noah; "Bak, özür dilerim tamam mı? Yemin ederim ki öyle demek istemedim."
Ben; "Çok güzel ya. Hep bu deliler beni bulur zaten." deyip kuma oturdum. O da yanıma oturdu.
Noah; "Peki. Kendimi affettirmek için ne yapayım?"
Ben; "Ne?"
Noah; "İstediğin şeyi yaptırabilirsin." dedi gülerek.
Ben; "Ne diyosun ya saçmalama."
Ayağa kalktı. Kahkaha atarak "Ben ciddiyim,hadi çok eğlenceli olacak."dedi. Uzun süre hiçbirşey demeden ona baktım.
Ben; "Hmm, şurda balık tutan adamları görüyor musun?"
Noah; "Evet."
Ben; "Hah işte onların kovasındaki balıkları denize dök!"
Noah; "Ahahaha. Sen benden beter çıktın."
Ben; "Hadi çok konuşma da yürü. Göreyim seni." Noah adamların yanına yaklaştı, ben de arkasından gittim. Kovayı kucağına aldığı gibi denize döktü. Sonra kaçmaya başladı. Adam onu kovalıyordu. Hızlı bir şekilde benim elimi tuttu. Birlikte kaçtık. Resmen elele tutuşuyorduk. Adam bize çok yaklaşmıştı. "Durun lan! Kaçmayın serseriler!" Noah hemen bir taksi durdurdu ve taksiye bindik. Noah taksiciye; "Çabuk ol çabuk!" dedi. Adam taksiye tekme attı.
Ben; "Yanlış mı yaptık? Ya seni bulursa?"
Noah; "Korkak mısın kızım sen?"
Ben; "Ya keşke yapmasaydın."
Noah; "Ne güzel eğlendik işte." Camdan dışarı baktı. "Abi biz burda inelim. Ücret ne kadar?"
Taksici; "20 $" Noah cüzdanını çıkarıp uzun süre içine baktı. Suratı düştü. Sanırım parası yoktu. Onu zor durumda bırakmamak için hemen atıldım; "Ya şey, Noah. Ben de paramı bozdurmak istiyodum zaten. Parayı ben ödeyeceğim. Sorun olmaz dimi?"
Noah; "Saçmalama sana ödetmem." diyip cüzdanından para çıkarttı ve taksiciye uzattı. Taksiden indik.
Ben; "Baya çılgın bi insansın sen ya."
Noah; "Öyleyim sanırım."
Ben; "Of ya koşarken saçlarım açıldı dağıldı. Çok uğraşmıştım yapmak için."
Noah; "Bence de bok gibi olmuş saçların."
Ben; "Ne!"
Noah öksürmekle gülmek arası bir ifadeyle; "Noldu? Ne dedim?"
Ben; "Öküz."
Noah; "Öküz mü?" dedi. Kahkaha atıyordu.
Ben; "Öylesin."
Noah; "Peki." dedi. Gülerken gamzeleri belirdi.
Ben; "Eee benim evim geride kaldı?"
Noah; "Tamam ben seni evine bırakim. Adam bizi bulamaz artık. Ben kısa yol biliyorum. 5 dk da varırız."
Ben; "Peki." Yürümeye başladık.
Noah; "Anlat bakalım."
Ben; "Neyi anlatim?"
Noah; "Kendinden bahset işte. Kardeşlerin var mı?"
Ben; "Bir ablam var. Senin var mı?"
Noah; "Hayır yok. Babamla anneme küçükken hep yalvarırdım;lütfen çocuk yapın lütfen çocuk yapın diye. Ama ben 6 yaşımdayken annem çok hastalandı. Bir süre sonra da vefat etti. " söylediği şeyleri elleriyle destekleyerek anlatması çok tatlıydı.
Ben; "Çok üzüldüm. Ben de 12 yaşındayken babamı kaybettim."
Noah; "Başın sağolsun."
Ben; "Teşekkür ederim." Noah moralimin bozulduğunu görünce hemen konuyu değiştirdi."Neler yapmayı seversin?"
Ben; "Piyano." şaşırmış gibi görünüyordu, gülümsedi."Piyanoyu severim."
Noah; "Oha ben de çok severim."
Ben; "Ciddi misin?" eve varmıştık.
Noah; "Evet. Bi gün birlikte piyano çalarız. Yani, bi daha karşılaşabilirsek. Karşılaşırız dimi?"
Ben; "Tabi ki." bunu söyleyince yandan gülümsedi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kabukları
Romansa17 yaşındaki Jane, annesi ile babası ayrıldıktan sonra babası ile birlikte yaşamaktaydı. Babasının herkesten çok parası vardı. Bir süre sonra babasını kaybetti. Babasını kaybettikten sonra annesi ve ablasıyla yaşıyordu. Ancak babasının ölümünün cina...